İŞARET 1-2
HER NAMAZDA, DUALARIN
SONUNDA OKUDUĞUMUZ FATİHA SÛRESİNİN İÇİNDE
GEÇEN ‘’ÂLEMLERİN RAB’BİNE HAMD OLSUN’’ İFADESİNDEKİ ‘’ÂLEM’’; ÂLİM VE ALÂMET KELİMESİNDEN TÜREMİŞTİR.
ALÂMET İSE; ‘’İNSANLARA ÇÖLLERDE YÖNLERİNİ GÖSTEREN İŞARET’’
DEMEKTİR.
KUR’AN SAHİFELERİNDE
YAZILI SATIRLAR OLDUĞUNU DÜŞÜNDÜĞÜMÜZ ‘’AYETLER’’ DE
ALLAH’IN İŞARETLERİDİR. YER VE GÖK ARASINDAKİ HER ŞEY ALLAH’IN İŞARETLERİ İSE; BÜTÜN
ÂLEM ALLAH’IN ‘’İŞARETLERİNDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR’’.
NEDEN HERŞEY İŞARET
VE SEMBOLLERLE ANLATILMAYA ÇALIŞILIR ?. İŞARETLERİN VERDİĞİ GİZLİ MESAJLAR NELERDİR?.
İDRAKİMİZ ÖLÇÜSÜNDE ANLAMAYA ÇALIŞALIM:
BU DÜNYA, SONRADAN
GİDECEĞİMİZ HAKİKİ DÜNYANIN(MİSAL/MELÂKUT ÂLEMİ) ‘’AYNA’’
SIDIR. AYNA’DAKİ YANSIMAYA ‘’AKİS’’ DENİLİR.
AKİS, YANSIYAN ŞEYİN TERSİDİR. BU DÜNYADA HER ŞEY, AMA HER ŞEY ASLINA GÖRE
TERSTEN GÖRÜNÜR VE YAŞANIR.
AYNAYA BAK VE SAĞ
ELİNİ KALDIR. KARŞINDAKİ AKSİNDE SOL ELİNİN HAVAYA KALKTIĞINI GÖRÜRSÜN.
O HALDE BU DÜNYADA
YAŞANAN HER ŞEY, ÖBÜR ÂLEMİN TERSİ İSE; BU DÜNYADA YAŞANAN ACI VE SIKINTILAR
ÖBÜR ÂLEM İÇİN ‘’LÜTUF’’TUR.
BURADA FAKİRSEN ORADA
SONSUZ ZENGİNLİK, BURADA MAZLUMSAN ORADA SONSUZ MUTLULUK SENİ BEKLEMEKTE.....
KUR’AN GİBİ SAĞDAN
SOLA OKUSAK ÂLEMİ, TAVAFTAKİ GİBİ SAĞDAN SOLA AKSAK DÜNYA İLE. BİZİ KANDIRAN VE
TERSİNE İŞLEYEN ZAMAN GİBİ SOLDAN SAĞA DEĞİL......
MADDENİN EN KÜÇÜK
PARÇASININ ‘’ATOM’’ OLDUĞU İNANCI, YERİNİ ONDAN
DAHA DA KÜÇÜK OLAN ‘’ATOM ALTI PARÇACIKLAR’’ A BIRAKMIŞTIR. TÜM MADDE
ASLINDA, ENERJİNİN DAHA YAVAŞ BİR TİTREŞİME SIKIŞTIRILMIŞ HALİDİR.
TÜM UZAY-ZAMAN,
KUANTUM ANLAMINDA BİR ENERJİ DENİZİDİR. VE BU ENERJİ DENİZİNDE HER ŞEY İSTER
BİR MASA, İSTER YILDIZLAR, HEPSİ AYNI YAPI TAŞLARINDAN OLUŞMUŞ, FARKLI ŞEKİLDE
TİTREŞİMLERİ OLAN ATOM-ALTI ENERJİLERDİR. MADDENİN TEMELİNİN; O MADDEYE
‘’GÖRÜNTÜSÜNÜ’’ VEREN MANYETİK ENERJİDEN OLUŞAN ENERJİ ALANLARI OLDUĞU ARTIK
KABUL GÖRMEKTEDİR.
’’EŞYA’’ DİYE TABİR
EDİLEN HER ŞEYİN YAPI TAŞI PROTON, NÖTRON VE ELEKTRON AYNIDIR. FARK SADECE
TAŞIDIKLARI ELEKTRİKSEL YÜKTEDİR.
‘’EŞYA’’ DEDİĞİMİZ MADDİ VARLIKLAR RAKAMLARLA FORMÜLE
EDİLMİŞTİR. Örn. Bilgisayarımızın masaüstünde görünen bir ağaç resmi,
bilgisayara bir vürüs bulaşmasıyla kaybolur, yerini rakam ve harflerden oluşan
bir yazılıma bırakır. Çünkü o resim diye görünen ‘’ŞEY’’ aslında bir
yazılımdır.
‘’DNA’’da HARFLERDEN OLUŞAN BİR YAZILIMDIR. ‘’DNA’’
İNSANDA MUCİZEVİ BİR ŞEKİLDE %99,9 ORANINDA AYNIDIR. SADECE %0,1 ‘LİK BİR
DEĞİŞİKLİK İNSANLAR ARASINDAKİ FARKLILIKLARI YARATMAKTADIR. Örn: örümcek ağı
ile, insan tırnak ve saçlarının oluşumu aynı maddedendir. Her şey tek bir
‘’şey’’den var olmuş ve çeşitlendirilmiştir.
EVREN BİR TİTREŞİM VE
FREKANS DENİZİDİR.
‘’Göklerde ve yerde
ne varsa Allah’ı tesbih etmektedir. Ve O; Aziz’dir, Hâkim’dir’’ (Haşr sûresi)
TESBİH; ALLAH’I
NOKSAN SIFATLARDAN TENZİH ETMEK OLUP, ‘’YÜZMEK’’ ANLAMINDADIR.
HEPİMİZ ALLAH’IN İSİM
VE SIFATLARININ(manalarının) SINIRSIZ ENERJİ DENİZİNDE YÜZEN ENERJİLERİZ. Hz.
Mevlana’nın dediği gibi; ‘’Biz denizden geldik, denize gideriz’’.
‘’MADDE’’ GİBİ, ‘’SES’’
DE BİR İLMİ, BİR BİLGİYİ TAŞIYAN ENERJİDİR.
Örn: Kötü bir RÜYA
gördüğün zaman onu hiç kimseye anlatmamanı tavsiye eden (hatta sol tarafına üç
defa üflemeni ya da tükürmeni ve bu rüyanın şerrinden Allah’a sığınmanı,
Ayet-el Kürsi okumanı söyleyen)Hz. Muhammed(sav) acaba bu yüzden mi gördüğü ve
‘’NEGATİF ÇAĞRI’’ taşıyabilecek olan RÜYA’nı ’seni duyan sema’ya yani
seni her yerinle saran bilgisayara söylememeni tavsiye etti.
Rüya yorumu ilminde
rüyanı kötüye yoracak kimselere anlatma ve eğer anlatacaksan’’Rabbi yessir vela
tuassir Rabbi temmim bi’l hayr’’ yani ‘’ Ey Rabbim! İşimi kolaylaştır
zorlaştırma ve hayırlı bir sonuca erdir’’ diye uyarı vardır. Biz bilsek de
bilmesek de, düşündüğümüz bir şeyi seslendirirken dahi o şeyin enerjisiyle
bağlantılı bir mekanizmayı harekete geçiririz. ÇÜNKÜ
NİYETİMİZ VE DÜŞÜNCELERİMİZ EVRENE ‘’ÇAĞRI’’DIR.
Örn: Kocanıza çok
kızıyor ve sitem ediyorsunuz. Bunu duyan ‘’SEMA’’ için bu bir çağrıdır. Ve
maalesef fark etseniz de etmeseniz de, bu söz veya düşünceleriniz kocanızın
başına kötü bir şey gelme sebebi olabilir ve bundan siz de etkilenebilirsiniz.
Salgılanan her tür
enerji, salgılandığı kaynağa geri dönecektir. Eğer olumsuzsa aynı oranda,
olumluysa katbekat artarak. Bu da Allah’ın merhametidir.
İbn. Arabi Hz: Havada
dolaşan sözlü harfler var olduktan sonra onlara ölüm ulaşmaz; yazılı harfler
öyle değildir. Çünkü yazılı harfler silinebilir, değiştirilebilir, yok
olabilir. Sözlü olanlar ise değişikliği ve yok oluşu kabul etmeyen bir yerde
olmaları nedeniyle, ebedilik ve daimilik taşır. Hava, gökyüzü bütünüyle âlemin
sözleriyle dopdoludur.Keşif sahibi kimse onları daimi duran sûretler olarak
görür. Havada dolaşan sözler derken kastedilen ‘’nefesimizle buluşan ve bir
enerji salımı olan’’ sözlerdir.
KELİMELER HARFLERDEN,
HARFLER İSE ‘’RAHMANİ NEFES’’DEN MEYDANA GELİR. İSRAFİL’İN KIYAMETTE ÜFLEYECEĞİ
‘’SÛR’’ DAN ÇIKAN; RAHMANİ NEFES’TİR.
BU ARADA İSRAFİL’İN
ÜFLEYECEĞİ ‘’SÛR’’ DA, KULAĞIN İÇ YAPISI DA ‘’BOYNUZ’’ ŞEKLİNDEDİR.
EVRENDEKİ BU MUHTEŞEM
PROĞRAM ‘’SES’’ ÜZERİNE KURULMUŞTIR. HATTA EVREN ‘’SES’’ İLE AÇILAN BİR
MAĞARADIR.
‘’Açıl Susam Açıl’’ ALİ BABA HAZİNEYİ BİR MAĞARADA
BULUR VE O MAĞARANIN BU SES İLE AÇILDIĞINI ÖĞRENİR. ALİ BABA; Aliyy, ulvi,
yücelik makamı. Kur’an’da da pek çok anlatımda kullanılan ‘’MAĞARA’’, KALP ya
da kâinatın hakikatinin gizlendiği yer, hazinenin saklandığı kovuktur. Aliyy,
yüce olmak istiyorsan ‘’40 harami’’ den, ‘’40 HARAM’’dan uzak dur. ‘’40’’
sembollerle dolu bir rakamdır. ‘’MİM’’ harfinin ebced(matematik) değeri 40’dır.
Muhammed kelimesinden 1. MİM’i kaldırırsan AHMED(İnsan-ı Kâmil), 2. MİM’i
kaldırırsan AHAD kalır. MİM pek çok sırrının yanında VARLIK sembolüdür.
‘’SES VE IŞIK’’ BİLGİ VE ENERJİ TAŞIYAN DALGALARDIR.
SESİN İLETİLEBİLMESİ
İÇİN KATI MADDE, HAVA VE SU GİBİ ORTAMLAR GEREKİR. BU NEDENLE UZAYDA YOL ALMAZ
VE BÜYÜK YILDIZLARIN PATLAMALARININ SESLERİ DUYULMAZ.
SES OLARAK GELEN BİLGİ, ELEKTRİK AKIMINA
ÇEVRİLEREK TİTREŞİMLERDEN GÖRÜNTÜ ELDE EDİLİR. Örn: Sesin elektriğe ve onun da
sesin taşıdığı bilgiye dönüşümü, bize anne karnında büyüyen bebeğin resmini verir.
Yasin sûresinin 28.
ve 29. Âyetinde; ‘’ Öncesinde doğru yoldan çıkmış bir kavmin üzerine ordular
göndermedik. Onların cezası sadece bir SAHYA(SES-şiddetli ses dalgası) oldu’’
diye yazılıdır . Pek çok Kur’an âyetinde şiddetli SES dalgası ile yerle bir
olan kavimlerden bahsedilir. Sesin eşleşmiş frekanslarda yer tabakasının
katmanlarını bile tahrip gücü olurken, YER-ARZ diye nitelenen insan bedeninin
de altüst olması mümkündür.
Keza ilk kez ‘’SÛR’’a
üfürüldüğünde iman etmemişlerin, yani iman edenlerin içinde bulunduğu frekansa
girmemişlerin rezonansa girmesi sonucu dağılmaları ve sonra yine aynı ‘’SES’’
ile yeniden birleşmelerinden bahsedilir KIYAMET tasvirinde. Öyle bir SES
düşünün ki vücudumuzun iç organlarına ait hücreleri yok edebilecek bir SES
dalgası özelliğinde.
ÇÜNKÜ SES; MADDENİN
ATOMUNU PARÇALAYAN VE ONU ENERJİYE ÇEVİREN BİR KUVVETE SAHİPTİR.
BUNUN YANINDA BEYİN
DE BİR BİLGİSAYAR GİBİDİR.
EĞER BİR KONUDA
‘’YARGI-HÜKÜM’’ VERDİYSENİZ O DOSYAYI KAPATIR VE KİLİTLER. ANCAK ‘’BEN ŞU AN BU
DURUMU İDRAK EDEMİYORUM. İLERİDE İNŞALLAH ALLAH’IM BUNU BANA İDRAK ETTİRİR’’
DEYİP O DOSYAYI AÇIK BIRAKIRSANIZ, DÜŞÜNCELERİNİZ EVRENSEL BİLGİSAYARDA
KARŞILIĞINI ARAYAN BİR ENERJİ HALİNE GELECEĞİNDEN, O DOSYAYLA İLGİLİ BİLGİLER ER
VEYA GEÇ SİZE ULAŞACAKTIR.
BEYNİN YER ALDIĞI BAŞIN ÖRTÜLMESİ PEK ÇOK KUR’AN ÂYETİNDE ZİKREDİLMEKTE;
Bazı âlimler, ‘’ziynet yerlerinizi örtün’’ ifadesinin aynı zamanda
kıymetlerimiz olan zekâ, ilim, mutluluk, güzellik gibi değerlerimizin, iyi
niyetli olmayan kişilere karşı zarar görmemesi için örtünmesi gerektiğini
vurgulamaktadır.
Bunun yanında pek çok
din ve kadim öğretilerin
uygulayıcılarının, başlarına çeşitli
örtü ve geometrik şekilleri olan takke türü başlıklar taktıklarını görürüz.
Bazı inanışlara göre, BAŞIN bir tür ‘’ÇANAK ANTEN’’ olduğunu ve başlara takılan
sarık,takke ve diğer farklı şekillerdeki başlıkların ‘’ELEKTROMANYETİK’’
alanları vücuda çekmek, beden dağına alınan enerjinin dışarıya özellikle
anten sayılan saçlarla dağılmasını engellemek olduğu anlayışı mevcuttur.
Hatta saç ve vücud kıllarının
insanların dünyanın çeşitli yöre ve hatta gezegenlerle de arasında bir iletişim
aracı olduğunu, insanların kendilerinden önceki nesillerin kayıtlarını
taşıdığı, güneş ısısını ve atmosferdeki foton dalgalarını çektiği pek çok araştırmacı tarafından kabul
görmektedir. Böylece de ‘’SAÇ’’ ve ‘’BAŞIN’’ alıcı ve verici özelliklerini dış
etkilere ‘’KAPATMAK’’ gerektiği düşünülmektedir.
Tarihte, Osmanlıda
Şehzade gömleklerinde ayet yani işaretlerin sembolleri olan harf, resimler ya
da rakamlar, o ayetlerin korumasına mazhar olmak için baskı olarak
kullanılmıştır.
‘’İyi anlayın ki, Resulullah(s.a.v.)
içinizdedir’’ (Hucurat sûresi-7) Hz. Muhammed ölmemiştir. Peygamber dışımızdaki
akıl, akıl içimizdeki Peygamberdir.
‘’Ve sen onların
arasında, İÇİNDEYKEN; Allah onları azaplandıracak değildir.(Enfal sûresi-33)
‘’Sen rabbinin bu
âlemlere selâmısın ya Muhammed’’ (Zuhruf sûresi-89)
Peygamberimiz
Allah’ın bize SELÂM’ını yani haberini getirendir. Herkes Peygamberimizin, O da
Allah’ın aynadaki tecellisi iken, Allah’ın isimlerini taşıyan herkes birbirine
selâm etmez de, Allah’ın selâmını taşımaz da ne yapar?.
*Bitmiyorsa
sıkıntıların, karşına çıkan ‘’aynı tür’’ dersler bitmiyorsa, sana anlatılmak
isteneni anlamamışsın demektir. Tabii tutulduğun sınavlara doğru cevaplar
verememişsin demektir. Öğretmeninle aranda bir iletişim sorunu var demektir.
*Her bir fiilimiz, parmağınıza saplanan kıymığın tüm
vücudu etkilediği gibi, tüm evreni etkiler. Her bir insan evrensel vücudun bir
hücresidir. Bu yüzden de kaçınılmaz bir iletişim hali vardır aramızda. Gün
gelecek denizdeki midyeler dahi evreni etkileyen olumsuz fiillerinden dolayı
insandan hesap soracaktır.
*Zaman geçmez, biz zamanın içinden geçeriz. Zaman
olayları algıladığımız bir tür sıralamadır. Biz zamanda, Allah ‘’AN’’ da yaşar.
AN gelmiş, geçmiş, gelecek tüm zaman dilimlerinin birleştiği, olacakların
yazıldığı zaman ötesi dilimdir. Biz kulların katında canlı yayında olan evren,
Allah katında çoktan olup bittiği için bir anlamda ‘’banttan yayındadır’’.
*Allah ismi dünyaya gelmez, Allah isminin dünyaya
tecellisi ‘’HAK’’ ismiyle ortaya çıkar. HAK, Hz.
Muhammed’in hakikatidir. Ben de var olan o HAK’tan, yani isimlerden bir veya
birkaç tanesini açığa çıkardığımda bende HAK’dan başka hiç bir şey
kalmadığından ‘’EN-EL HAKK’’ derim.
*Gökyüzünün mavi olması, güneş ışığının kırılmasının
yanında, bir şekilde insanların beyinlerinden çıkan elektromanyetik radyasyon
ve ışıma olayıdır.
*Sonlu ile sonsuz arasındaki savaşında düştüğü
sıkıntılardan sıyrılıp, BERZAH’ını geçerek sonunda yok olup, sonsuzluğuna
kavuşan Adem’den, Âdem’e yolculuğun hikayesidir her insanın hikayesi. İşte
bunun için önce Adem olduğunu anlaman gerekir. Yani yokluğunu... Doğru
enerjiyle var olabilmen için önce yok olman(fena), sonra Allah’la var
olman(beka)gerekir.
*Tasavvuf ilminde ‘’NAZAR’’
denilen bir kavram vardır. Mürşid, Mürid’inin gözlerine bakmak suretiyle ona
enerji aktarır. Enerji ilim transferi de olduğundan o kişide farklı idrak
açılımları oluşur. Ancak bu enerji aktarımı öyle bir şeydir ki, yüklenen kişiyi
sarsar. İlk etepta bir zorlanma ve titreme hali oluştuğu ifade edilir. İlham
gibi üst bilinçten bilgi geldiğinde, sınırsız Kudret ilmiden gelen İLİM içeren
o enerji, o kişiye ait voltajı yükseltir. Hatta yanma kavramı da buradan gelir.
*Evren gibi insan da ATOM ve ATOM ALTI PARÇAÇIK’lardan
meydana gelmiştir. Ancak bizim atomlarımız bu dünyadan, yani bu güneş
sisteminden oluşmadı. Kanımızda dahi bulunan ve hayati önem taşıyan ‘’DEMİR’’ yıldızlardan gelmiştir. Bizler yıldız tozu
taşıyan ‘’YILDIZ’’ larız.
*İdrakimiz ne kadar artarsa artsın, Allah’ın sonsuz
Kudret ve aklını tamamiyla idrak etmemizin mümkün olamayacağını anladığımız
gün, Hakikat ilmine kapılarımızı açmış oluruz.
*Peygamberler arasında fark yoktur. Allah katında
seçilmiş olmaları, günahsız kılınmaları gibi yönlerde aralarında fark yoktur.
İDRAK ve YAŞANTI olarak fark vardır. Çünkü her biri Hz. Âdem’den bu yana
başlayan islami anlayışın kemalatına ermesi için, yükselen islami idrak, mertebe ve makamlarını da temsil ederler.
Kur’an’da Âdem’den başlamak üzere her Peygambere Allah’a ulaşma yolunda, her
kulun yaşayacağı idrak derecelerini anlatmaya aracı olmaları adına, misaller ve
olaylara ilişkin anlatımlar verilmiştir.
*Allah her insanın kalbine ezelde kendi gaybi
tecellisinden bir ismini, belirli bir İSTİDAT’la SINIRLI şekilde, her bir
kuluna koyar. İşte O İSİM SİZSİNİZ. O isim elbise giyip de kendini görmek ve
tanımak istedi ya, Allah da ona onu nasip etti.İşte o isim sizin beden
toprağınızda gömülü, kalbinizde derinlerde ELMAS olabilmek için, keşfedilmek
için ve sizi Allah’a ulaştırmak için beklemekte...
*İlahi âlemde birlik içinde olan isimler bir elbiseye
kavuşunca(dünyaya inince), birbirleriyle olan zıtlıkları yüzlerine vurmaya
başlar. Çünkü her ismin zıddı vardır. Kavga ve kaos bu yüzden çıkar.
*Nefis ve Akıl sonradan ‘’HALK’’ edilmiş, var
edilmiştir. Nefsin aslı RUH’tur. Nefis RUH’a iade edilirse, nefisten RUH’a ‘’HİCRET’’ edilir. Hicret’in anlamı budur. HİCR-ET/göç et.
*Her varlık Allah’ın isimlerinin manalarını taşıyan
vücutlardır. Bundan ötesi değil. İnsanlar arasındaki huy, beden, yetenek, zaaf
v.s. gibi farklılıklarsa her insanda Allah’ın isimlerinin farklı ağırlıklarda
olmasındandır. Kur’an’da ‘’NÛR’’ dan olduğu
ifade edilen melekler de, ‘’NÂR’’ olduğu ifade
edilenler de varlıklarını Esma’ül Hüsna’dan almaktadır.
*Allah ezeli ve ebedi öğretmenimiz olarak ‘’herkesten
tecelli ederek’’ bizi ezeldeki ismimize ulaştırmaktadır. Bu süreç bu dünyada
daha kolay ve acısız olduğu için Allah bizi bu dünyadayken temizlemek ister ve
bizden hiç vazgeçmez. Bizi eğitmek ve terbiye etmek için onlarca, yüzlerce
insan ve olay yaratır ve bize her an yardım eder. Oysa biz bu dünyaya bu amaçla
geldiğimizin farkında bile değilizdir.
*Her olay, her insan bize ait bir parçadır. Çünkü
gördüğümüz her varlık Allah’ın isimlerinin yansımasıdır. Tasavvufta bu hayatın
bir ayna olduğu anlatılır. Aslında her bir insan bize kendimizi anlatır.Ve biz
o isimleri, manaları reddettikçe farklı insanlar ve olaylar şekline bürünerek
karşımıza çıkmaya devam ederler. Ta ki, bizdeki varlıklarını kabul ettirinceye
kadar peşimizi bırakmazlar.
*İsmimizi ortaya çıkarmaktaki amacımız Allah ismine
kavuşmamızdır. İsmimizi ortaya çıkardıktan sonra bizdeki tüm isimler o ismin
hükmü altına girer.Kişi Allah’ın kendinde var ettiği baskın esmaların gereğini
Allah yolunda ifa ettiğinde, Hakikatine kavuşacaktır.
*String teorisine göre, hiç bir ‘’MADDE’’ katı, sıvı
ve gaz değildir. Maddenin köküne inildikçe onların ATOM ve ATOM ALTI
PARÇACIKLAR olduğu anlaşılır. Bunlar enerji formu halindeki stringlerdir.
Stringler 11. Boyutta hareket eden partiküllerdir. Eğer 11. Boyutu görebiliyor
olsaydık maddeleri değil, stringlerin birbiriyle iletişimini görüyor olurduk.
*Evrendeki her şey stringlerden oluşmuştur ve
enerjidir. Enteresan bir şekilde bir’’İP’’le ana kaynağa bağlanmışlardır. Aynı
Kur’an’da geçen ‘’Allah’ın ipine sarılın’’daki gibi.
*Bir hırsızlığa mı uğradınız? Hırsıza değil kendinize
konsantre olun. O hırsızlık Allah’tandır ve yaptığınız bir şeyin karşılığı olarak
evrensel mekanizmanın size yaptığınız bir hatayı döndürmesinden başka bir şey
değildir(ya da size bir sınıf atlama imtihanıdır Allah’tan). Kime ne yaptım
diye düşünün. Hırsızı, vasıtayı çıkarın aradan. O hırsızı neden çağırdığınızı
düşünün.
*Bunu yaşamanızın altında yatan sebep ne? Belki anne,
babanızın, dedenizin başka birinin evladına yaptığı bir şey. 7 nesil öncesinden
itibaren tüm ailemizi temizlemek ve bu tür enerjileri üzerimizden kaldırmak
için ‘’TÖVBE/İSTİĞFAR’’ etmemiz ve bunu idrakimizlede faaliyete koymamız
gerekir. Hatta ‘’günah işlediyseniz hemen bir sevap işleyin, sevap enerji
bedenimizi parlatır’’ denilir.
*Ve şunu da unutmayalım ki; ‘’gübre’’ tohumun ağaca
dönüşmesinde gereklidir. Aynı bizlerin güzellikler yanında ‘’hatalarla’’da da
beslenmemiz ve ‘’büyürken’’ doğruyu bu şekilde bulmamızın gerekli olduğu
gibi...
*’’Sana KEVSER’i verdik’’ Kevser; Soy, sop, Cennette
bir ırmak, havuz, hayır ve bereket anlamındadır. Bir insanı zengin ve ebedi
kılan kan bağı, soyu değil, ilim bağı, can bağıdır. Bu yüzden, hayır yapan
insanların ‘’amel defteri’’nin kapanmayacağı, açık kalacağı söylenir. Çünkü o
kişi vasıtasıyla ilim ve hayra kavuşan herkesin ona kattığı sevap devam
edecektir. Allah yolunda yetiştirdiğiniz herkes sizin soyunuz olur.
*Bilim adamları; evrenin ‘’TAMAMLANMAMIŞ’’ olduğunu ve
bizlerin evreni ‘’GÖZLEMLEMEMİZ’’ve etrafımızla sürekli iletişimde olmamızdan
dolayı gördüğümüz gerçekliği oluşturmakta ve bu sebeple de bu oluşumda
katılımcı olduğumuzu söylemektedir.
*Her birimiz yalnız bize münhasır, yalnız bize
verilmiş hazineyi bulmak için görevlendirilmiş varlıklarız. Dünyaya inşa
ettiklerimizi yıkmadan temelinde gömülü hazineye ulaşamayız. Eğer ki inşa
ettiklerin sarsılıyorsa, eğer ki hayatınızdan vazgeçilmez sandıklarınız göç
ediyorsa, kayıplarınız artıyorsa; bilin ki, HİCRET’tesiniz ve giden her şey
sizin Allah’a, tek hakikate kanatlanıp uçmanıza yük olan ağırlıklardır.
*Yedi uyurlar(Ashab-ı Kehf); aklını ve nefsini, tüm
algılarını ‘’uyutmuş’’ insanlar manasındaki semboldür. Mağara beden,
kapısındaki Kıtmir ise; terbiye olmuş ve Allah dostlarının kapısına kul olmuş
nefsi temsil eder. Allah dostlarının kapısında köpek dahi olsan cennet yolcusu olursun
manası da taşır.
*AS-HAB; Uykudaki değirmenler,rüyadaki değirmenler
anlamındadır. Ashab-ı Kehf; Mağarada uyuyan, beden toprağımıza gömülü ve aktive
olmadıkça ‘’uyuyan’’ çakralarımız, değirmenler. Yedi uyurlar; yedi ana
çakramızın(felek, değirmen) uyku hali.
*Dünya adeta büyük bir elektrik devresi gibi faaliyet
gösterirken, ‘’hava’’ ile ‘’yeryüzü’’ arasındaki akım, temelde havanın ‘’artı
yüklü’’ yeryüzünün de ‘’eksi yüklü’’ olmasından ileri gelir. İnsan da ‘’tuzlu
sudan’’ oluşan bir bedene sahiptir ve çok kuvvetli bir elektrik iletkenidir. Bu
yüzden saçlar ve vücut tüyleri adeta bir akım istasyonu gibi her an bir alıcı
ve verici konumundadır.
*Bütün maddeler gibi bedenimizde negatif ve pozitif
yük taşırlar. Çünkü bu şekilde yaratılmışlardır. Bu nedenle de ‘’SAĞ ELİMİZİ’’
vücudumuza giren, ‘’SOL ELİMİZİ’’ ise vücudumuzdan çıkan şeylerde kullanmamız
tavsiye edilir.
*Yaşam denilen, hayatı adeta tek bir frekans şemsiyesi
altında BİR’leştiren ve onunla ilişkilendirmek suretiyle hüküm süren bir
frekans düzeni var dünyada...
*Yapılan çalışmalar, enteresan bir şekilde dünyanın
frekansının, insanın beyin dalgaları ile aynı frekansta(7.83 hertz) olduğunu
ispatladı. Beynin yaratıcılık, stres, performans ve bağışıklık sistemi gibi
özelliklerini açığa çıkaran ‘’ALFA’’ dalgasının, dünyanın frekansına ayarlı
olduğu buluşu çığır açtı. ‘’ALFA’’ durumu, uyku ile uyanıklık arasında bir
hal olarak tasvir edilir. ‘’MİRAÇ’’ da uyku ile uyanıklık arasında
gerçekleşmiştir. O halde MİRAC’ımızın yani ‘’BİLİNÇ YÜKSELİŞİMİZİN’’ gerçekleşmesi
için ‘’ALFA’’ dalgasında mı kalmamız gerekir? ‘’ALFA’’ nedir? ‘’ELİF’’
*Bakara sûresi ‘’ELİF,LAM,MİM’’ ile başlar. Miraç’ta
verilen ‘’Amener Resulü’’ ile biter. ‘’Resul iman etti’’. HER ŞEYİN SENİN
İÇİNDE, BEYNİNDE OLUP BİTTİĞİNİ ANLADIĞIN VE BİLİNÇ SIÇRAMASI YAŞADIĞIN VE
BİLİNCİNDE ALLAH’A KAVUŞTUĞUN AN.
*Yeni bir iddia ile dünyadaki ‘’ALFA’’ dalgalarının yükselerek daha yüksek bir dalga boyu olan ‘’BETA’’ dalgasına gireceği, bunun da ‘’UYANIŞ’’ demek
olduğu inancı..
*Dünya ve insanın ortak frekansının dışında, dünya kaynaklı
olmayan ve hiç ara vermeyen, gökyüzünün
her noktasında aynı frekansla gelen bir ‘’SES’’ tespit edilmiştir. SES, VAHİY,
İLHAM.
*’’KUR’AN OKUYANA ŞİFADIR’’. Peygamber sünnetine
uyulması ve Kur’an okunmasıyla ilgili telkinlerin arkasındaki batınî gerçekler,
bugün bilimsel olarak açıklanmaktadır. Vücudumuzda troid bezinin altında, nefes
borusunun üzerinde ‘’TİMUS’’ denilen bir iç
salgı bezimiz vardır. Tıb doktorlarına göre bu bez ne kadar ‘’TİTREŞİRSE’’ o
oranda genç ve sağlıklı kalmak ve bağışıklık sisitemini güçlendirmek mümkün. Bu
bez nasıl mı titreşiyor; Allah ve La ilahe illallah deyin. Titreşimi hemen
farkedeceksiniz. Bunun dışında: Tebessüm etmek, gülmek, iki parmakla TİMUS’un
üzerine gelen noktaya vurmak ve en önemlisi ‘’Dilin üst dişlerin arkasında,
damağa ve ağzın tavanına değdirilmesi ile’’... İşte Kur’an’daki ‘’ARAP
HARFLERİ’’ bunu gerçekleştiriyor. Her Kur’an okuyuşumuzda manasını anlamasak da
Timus bezimiz titreşiyor. Bir de manasını anlayarak okunduğunu düşünün. Zikir
de aynı etkiyi yapıyor. Neticede bunu uygulayanlar daha genç, daha sağlıklı ve
daha mutlu bir hayat yaşıyor. Hatta Nobel ödüllü Kanser araştırmacısı, TİMUS
bezini aktive ederek kanserden korunulabileceğini savunuyor.
*Namaz Kur’an’da ‘’SALAT’’
olarak zikrediliyor. Salat; yönelmek, meyletmenin yanında ‘’CANLIYI DİK TUTAN OMURGA’’ ve uyluk kemikleri gibi anlamlar da taşıyor. Topuktan
başlayıp uyluk kemiğine, oradan kuyruksokumu ve omurga üzerinden geçen bu
elektriksel devrenin beyinde ve ‘’üçüncü göz bölgesi’’, iki kaş arasında
secdeyle tamamlanması çok etkileyici. ÜÇÜNCÜ GÖZ DEDİĞİMİZ EPİFİZ BEZİ, tam
burun kökünün arkasında yer alan, bezelye tanesi büyüklüğünde bir ‘’MERKEZ’’.
Pek çok düşünüre göre ‘’RUH’UN OTURDUĞU MAKAM’’
olarak kabul ediliyor.
*EPİFİZ(pineal) BEZİ; Akıl ve Ruh’un birleşme yeri
olması nedeniyle yüksek bilinç kapısı olarak kabul ediliyor. Bebek anne
karnındayken, henüz 49. Gününde, 7. Haftada beyin kökünde ilk gelişen doku
‘’EPİFİZ BEZİ’’dir. Burundan üflenen Rahmani Nefes’in, Epifiz bezini aktive
etiğine inanılır. Epifiz bezi; 3 hormon salgılar. 1.MELATONİN;
Uyku getiren bir hormondur. Ancak, burada ya bedensel haz olan ‘’UYKU’’,
ya da ‘’İBADET’’ seçilerek bir nevi karar verilir. Melatonin hormonu gece
karanlıkta aktive olur ve 23.00-05.00 arası zirve yapar. Bu hormon stresi
azaltır ve uyku düzenimizi pozitif anlamda düzenler.Melatonin hurmada bolca
bulunduğu için Hz. Peygamber bu meyvenin yenilmesini önermiştir. 2.SERETOLİN; Mutluluk hormonu olarak da bilinir. İnsana zindelik ve canlılık verir.
3.DMT(Dimetil-Triptamil); Bu salgı uyku
sırasında salgılanan bir çeşit halüsinojendir. Salgılanması ‘’RÜYA’’ların
görüldüğü evreye denk gelir ve etkilerinin arasında zaman algısında değişim
oluşur. EPİFİZ bezi DMT salgısını uyku
dışında ölüm ve doğum sırasında da salgılar. Enteresan olan bütün canlıların
DMT üretmesidir. Çeşitli bitki ve tohumlarda da bulunan DMT molekülü, vücuda
yemek ya da içmek suretiyle alındığında, EPİFİZ salgısındaki DMT ile benzer
etkiler oluşur. Örn.Nazar için yakılan ‘’ÜZERLİK’’ otunun yakılmasıyla ortaya
çıkan ‘’KOKU’’ bedende DMT etkisine benzer bir tesir meydana getirir. DMT,
LSD’nin bir türüdür. Enretesan olan bu etkilerin en çok ‘’İBADET’’ ve meditasyon yoluyla da
sağlanabilmesidir. Namaz esnasında ‘’TEK BİR NOKTAYA ODAKLANMAK’’ DMT molkülünün etkisini arttırır.
*EPİFİZ bezimizin düzenli çalışması, bunama, stres,
kanser ve yaşlanmaya karşı koruyucu bir kalkan oluşturur. Doğrusunu Allah
bilir. Namaz, oruç, zikir, meditasyon(içe yönelme), ilahi söylemek PİNEAL(epifiz)
bezini aktive eder ve DMT seviyesinde patlama yaratır.
*Namaz vakitleri de, güneş ışınlarının yeryüzüne
düşme açıları ile ilgili olarak özel olarak düşünülmüştür.(güneşin doğuşu,
yükselişi, batışı). Bu aralıklarda abdestle temizlenmiş çakralarla, beden, kalp
ve beyin antenlerimizle, o en yüksek manyetik alan merkezi olan KABE’ye dönmek
suretiyle nasiplenmekteyiz. Kabe yeryüzünün en güçlü ruhsal enerji merkezidir.
Aynı insan bedeninin enerji santralleri olan ‘’ÇAKRA’’lar(felekler,
değirmenler) olduğu gibi, yeryüzünün de enerji yoğunluklu alanları
vardır. Bunlara ‘’ley hatları’’ da denilir.
*Kabe; dünyanın ‘’altın oran’’ merkezindeki kutsal
yapıdır. Kabe dünyanın merkezindedir ve sonsuz radyasyon yaymaktadır. Nasıl ki
Kuzey ve Güney kutbu’nun tam ortasında ‘’manyetik denge alanı’’ vardır.
Mıknatıs gibi; Kuzey taraf itip, Güney taraf çekiyorsa ve tam ortası ne çekip,
ne iterek hareket etmiyorsa, Kabe’nin durumu da böyledir.KABE ‘’EMİN BELDE’’ ‘’DENGE’’ tabirine uygundur.
‘’Sıfır manyetizma’’ olduğu için burada Ruhaniyeti yükseltmek, beden inmekten
daha kolaydır. Dünyanın, yerçekiminden en az etki alan bu bölgesinde yapılan
‘’UMRE’’ ziyaretlerinde UMRE kelimesinin ÖMÜR kelimesiyle aynı kökten
çıkması, insanların daha sağlıklı ve
uzun ömürlü olduklarına dair bir işarettir.
*İslamda pek çok kişi tarafından uğursuz olarak kabul
edilen ‘’13’’ rakkamı, aslında çok mübarek ve kutsi bir sayıdır. Arapçada
‘’ELİF’’ harfi 7+5 mertebe (7 nefis mertebesi ve 5 hazeratı hamse. Efal, esma,
sıfat, zât, İnsan-ı Kâmil) ve batındaki 13. Noktayı temsil eder. Ayrıca;12
Burç+Güneş, 12 İmam+Hz.
Muhammed, 12 Havari+Hz. İsa, Hz. Peygamberin doğumu(Miladi 571 yılı.5+7+1=13)
Rebiülevvelin 12. Gecesini 13. Güne bağladığı gece sayılabilir. Kısaca ‘’13’’
rakkamı ‘’MUHAMMEDİ HAKİKAT’’i ve bizdeki uyanışı anlatır.
*Kur’an’da ve kadim öğretilerde 33 rakkamı da sembolik
bir sayıdır. Namazlardan sonra 33’er tane çektiğimiz Sübhanallah, Elhamdülüllah, Allahüekber gibi zikirler
ve kıyamette kalktığımızda, cennette 33 yaşında olacağımız, Hz. İsa’nın 33
yaşındaki görüntüsüyle geri geleceği
inancı hep merak konusu olmuştur. Omuriliğimiz 33
boğumdur. (Acaba, kuyruk sokumundan başlayarak ve omurgamızın 33
boğumunu aşarak madde/fizik bedenden, nur/ışık bedene geçiş cennet olabilir mi)
*İbadet adı altında verilen her şey ‘’tuzlu sudan’’
ibaret olan insanın tamamen ‘’İLETKEN’’ hale gelebilmesi ve doğuştan gelen
enerjisini şarj etmek suretiyle ışınsal kemâlatına erebilmesi içindir. İşte bir
temizlenme aracı olan ZEKÂT ile, duyusal, beyinsel ve ruhsal şarj olan namaz,
zikir, sadaka vermek, iyiliklere vesile olmak tavsiye ve öğretileriyle temelde
bizim ‘’frekans ayarlarımız’’ yapılmaktadır.
*Bu inançla ‘’Kûr’an’ın kalbi’’ kabul edilen Yâsin
sûresini okumanın KALP HASTALIKLARI olanlara tavsiye edildiği söylenmektedir.
Hz. Peygamber’in ‘’GÜMÜŞ YÜZÜK’’ takmamız konusundaki tavsiyesi, dünyaca ünlü
bir yazarın ‘’beyin okunmasını’’ önlemek için ‘’gümüş yüzük’’ takılması
tavsiyesiyle benzerlik göstermektedir. Yüzük ve yüzük parmağı ile KALP bölgesi
arasında bir bağlantı olduğuna ilişkin inaçların yanında, duyguların avuç
içinden nakledildiği de söylenmektedir.
*Ayrıca; ister alagram dolgu, ister dövme olsun,
içerdikleri materyaller(cıva v.b.) insanın elektromanyetik alanını ve
frekansını bozduğu, bu yüzden panik atak gibi birtakım hastalıkların bu tür
işlemlerden sonra oluştuğu kabul edilmiş bir durumdur.
*Bebek doğduğunda sağ kulağına ‘’EZAN’’, sol kulağına
‘’KAMET’’ okunur. İsim böyle verilir.Hatta vefat eden insanların namaza
çağrısında ezan okunmaz. Çünkü hayat, o bebekken kulağına okunan ezanla,
vefatında kılınan o ezanın namazıyla arasındaki mesafedir. Bir şey isterken sağ
kulağa söylenmesi tavsiye edilir. Çünkü sol beyin(sağ kulak) duyduklarını sağ
beyne(sol kulak) göre daha fazla işleme koyar. Şifacı olarak tabir edilen
kişilerin beynin ‘’mantık bölümü’’ olarak nitelendirilen ‘’sol yarısını’’ hiç
kullanmadıkları, ‘’sağ yarısı’’ olan ve kalbe bağlı olduğu ifade edilen sezgi
güçlerini kullandıkları söylenir.
*Olumlu düşüncenin insanın kendisi ve çevresinde
iyileştirici bir güce sahip olduğu Amerika’da yaşanan ‘’11 Eylül’’
saldırısından sonra insanların merhamet ve üzüntülerinin ‘’DÜNYANIN MANYETİK ALANI’’
nı değiştirmesi tesbitiyle kanıtlanmıştır. 100 maymun olayı da buna bir
örnektir.
*Dünyanın manyetik alanı neden önemlidir denilirse; Bu
alan iklimlerden, hayvanların göç etmesinden, dünyanın su seviyesinden, arı, balina ve kuşların
yollarını bulmasına ve ruh hallerimize kadar her şeyi düzenleyen alandır.
*Ancak pozitif düşüncenin bizim elimizde olmadığı
‘’bilincimizin hareketlerimizde sadece % 5 oranında etkili olduğu’’
unutulmamalıdır. % 95 oranında bir proğram dışında çalışan bir bilince
istediğini yaptırmayı başarmak son derece zordur. Ancak İslamiyette niyet çok
önemlidir.
*İSMİN EZELİNDİR, ONUNLA NE YAPTIĞINSA KADERİNDİR...
*Bu dünyaya gelen her insan bir ‘’TOHUM’’dur. Ve her
bir tohum da, topraktan gelen insan da, bu dünyaya kendindeki özel meyvesini
vermek üzere proğramlanmıştır. İnsan da, balık da, kuş da dahidir. Hepsi
vazgeçilmez, hepsi eşittir. Ne biri üstündür, ne diğeri. Her varlık tohumu
toprağa karışıp da yeşermeye başladığı AN’dan itibaren sadece OL’mak için
geldiği ‘’hakikatine’’ doğru yükselmeye başlar.
*En yüksek makamda olan Allah dostlarına ‘’KUTUP’’,
‘’GAVS’’ denir. GAVS; inci avı için dalgıçlık
yapmak anlamındadır. Kutup makamında kişilerin sağ ve sol iki
yardımcılarının olması, dünyanın da, insanın da sağ(+), sol (-) iki kutbunun olması çok enteresandır. Hakikat
ilminde hiç bir şey boş ve gereksiz değildir. Her şey geometrik düzende,
matematiksel bir ölçümdedir.
*Phi Sayısı(Fi) ve Altın oran(1.618) ‘’YARADANA AİT BİR MÜHÜR’’dür. Kainatta her şeyde bu
mühür vardır. Çiçekten, örümcek ağına, arıların kovan ve peteklerine, ay
çekirdeklerinin çiçek yapısına, kara deliklerden, hortuma kadar Allah bu
‘’kutsal geometri’’yi her yere uygulamıştır. Geometrinin KUTSAL imgesi; METATRON, YAŞAM ÇİÇEĞİ olarak da adlandırılır. Varlık
âlemine çıkan her şey YAŞAM ÇİÇEĞİ’nden gelir. Bedenimiz etrafındaki
elektromanyetik enerji alanı. ‘’TORUS ENERJİSİ’’
*İslamda neden gece ibadetleri, dua ve zikirleri
tavsiye edilir?. Hatta; Allah gecenin son üçte birinde dünya semasına inerek,
‘’varmı benden bir şey isteyen kulum’’ diye seslendiği ifade edilir. Gün
boyunca her an deliler gibi düşünen, konuşan insan beyni gece olunca sakinleşir,
herkes uykudayken sinyaller çok azalır. İşte o arada bizler uyanıksak, tıpkı
gündüz çekmeyen radyo sinyallerinin gece gayet net çekmesi gibi olur durumumuz.
Gece ne güneş ışınları, ne radyasyon, ne elektromanyetik enerji, ne de insan
beyinlerinin durmadan yayılan sinyalleri vardır. Uydu tamamen bizimle olduğu
için, yayına CANLI bağlanabilmenin tam sırasıdır. Sinyal karmaşasından bize
kolay kolay dönmeyen evren, bize rahatça dönebilir ve Canlı yayında
isteklerimiz daha kolay duyurulup, cevap alınabilir.
*İslamda ‘’CEMAAT’’le ibadet ve namaz önerilir.
Dünyanın çeşitli bölgelerinde toplu meditasyon seansları yapıldığında, o
bölgedeki agresyonun, çatışma enerjisinin düştüğü ve huzur enerjisinin
yayıldığı ve insanların daha pozitif ve barışcıl yaklaşımlara girdiği tesbit
edilmiştir. Kabe’de dönen milyonlarca insan ‘’NURANİ’’
enerji yayar. Cemaat halinde kılınan namazlarda, sağ ve sol yanların birbirine
temasıyla müthiş bir manyetik alan oluşur. Bu nedenle SAF’ların sıklaştırılması önerilir.
*Bizler belirli bir frekansla dünyaya gönderilmiş ve
belirli kapasiteler verilmiş enerji türleriyiz. Her birimiz Allah’ın tüm
isimleri içinde yüzen, yani bu evrensel enerji denizinde yüzen enerji
parçacıklarıyız. Her birimiz bu enerji kapasitesini genişletmek suretiyle büyük
enerjiye yaklaşmamız demek, kademe kademe bizden daha üst bilinçler ve
enerjilere muhatap olmamız demektir. ENERJİ BİR TÜR BİLGİDİR. Her bilgi belli bir dalga boyundadır
ve herkes kendi dalga boyundaki enerjilere muhatap olabilir.
*2012 yılında Almanya’da Bilim adamları tüm evrenin,
dünyanın etrafındaki bir holografik projeksiyon, yansıma olabileceğini
açıkladılar. Hologram, bir nesneyi ortada olmadığı halde, oradaymış gibi
gösteren bir illüzyon yaratmasıdır. Peki gerçekte madde yoksa, gördüğümüz
nedir? Beynimizde tüm evrendeki varlıkların bilgisi mevcut olduğundandır ki,
DATA’sını frekans olarak okuduğumuz ‘’EŞYA’’, dışarıda görüntüsü olmamasına
rağmen beynimizin içinde suretlenir(sure) ve görüntüye dönüşür. İşte evrendeki
her şeyin beyin bilgisayarında olması onu OKU’mamızı sağlar ve bu da ‘’NE VARSA ÂLEMDE,
HEPSİ ÂDEM’DE’’ söyleminin hakikati olur.
Allah idrakini nasip
etsin. AMİN.
DENİZ ERTEN’in İŞARET
adlı kitabının kısa özetidir.