27 Ağustos 2015 Perşembe

İŞARET 1-2
                                                           
HER NAMAZDA, DUALARIN SONUNDA OKUDUĞUMUZ FATİHA SÛRESİNİN İÇİNDE  GEÇEN ‘’ÂLEMLERİN RAB’BİNE HAMD OLSUN’’ İFADESİNDEKİ ‘’ÂLEM’’; ÂLİM VE ALÂMET KELİMESİNDEN TÜREMİŞTİR.

ALÂMET İSE; ‘’İNSANLARA ÇÖLLERDE YÖNLERİNİ GÖSTEREN İŞARET’’ DEMEKTİR.

KUR’AN SAHİFELERİNDE YAZILI SATIRLAR OLDUĞUNU DÜŞÜNDÜĞÜMÜZ ‘’AYETLER’’ DE ALLAH’IN İŞARETLERİDİR. YER VE GÖK ARASINDAKİ HER ŞEY ALLAH’IN İŞARETLERİ İSE; BÜTÜN ÂLEM ALLAH’IN ‘’İŞARETLERİNDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR’’.

NEDEN HERŞEY İŞARET VE SEMBOLLERLE ANLATILMAYA ÇALIŞILIR ?. İŞARETLERİN VERDİĞİ GİZLİ MESAJLAR NELERDİR?. İDRAKİMİZ ÖLÇÜSÜNDE ANLAMAYA ÇALIŞALIM:

BU DÜNYA, SONRADAN GİDECEĞİMİZ HAKİKİ DÜNYANIN(MİSAL/MELÂKUT ÂLEMİ) ‘’AYNA’’ SIDIR. AYNA’DAKİ YANSIMAYA ‘’AKİS’’ DENİLİR. AKİS, YANSIYAN ŞEYİN TERSİDİR. BU DÜNYADA HER ŞEY, AMA HER ŞEY ASLINA GÖRE TERSTEN GÖRÜNÜR VE YAŞANIR.

AYNAYA BAK VE SAĞ ELİNİ KALDIR. KARŞINDAKİ AKSİNDE SOL ELİNİN HAVAYA KALKTIĞINI GÖRÜRSÜN.

O HALDE BU DÜNYADA YAŞANAN HER ŞEY, ÖBÜR ÂLEMİN TERSİ İSE; BU DÜNYADA YAŞANAN ACI VE SIKINTILAR ÖBÜR ÂLEM İÇİN ‘’LÜTUF’’TUR.

BURADA FAKİRSEN ORADA SONSUZ ZENGİNLİK, BURADA MAZLUMSAN ORADA SONSUZ MUTLULUK SENİ BEKLEMEKTE.....

KUR’AN GİBİ SAĞDAN SOLA OKUSAK ÂLEMİ, TAVAFTAKİ GİBİ SAĞDAN SOLA AKSAK DÜNYA İLE. BİZİ KANDIRAN VE TERSİNE İŞLEYEN ZAMAN GİBİ SOLDAN SAĞA DEĞİL......

MADDENİN EN KÜÇÜK PARÇASININ ‘’ATOM’’ OLDUĞU İNANCI, YERİNİ ONDAN DAHA DA KÜÇÜK OLAN ‘’ATOM ALTI PARÇACIKLAR’’ A BIRAKMIŞTIR. TÜM MADDE ASLINDA, ENERJİNİN DAHA YAVAŞ BİR TİTREŞİME SIKIŞTIRILMIŞ HALİDİR.

TÜM UZAY-ZAMAN, KUANTUM ANLAMINDA BİR ENERJİ DENİZİDİR. VE BU ENERJİ DENİZİNDE HER ŞEY İSTER BİR MASA, İSTER YILDIZLAR, HEPSİ AYNI YAPI TAŞLARINDAN OLUŞMUŞ, FARKLI ŞEKİLDE TİTREŞİMLERİ OLAN ATOM-ALTI ENERJİLERDİR. MADDENİN TEMELİNİN; O MADDEYE ‘’GÖRÜNTÜSÜNÜ’’ VEREN MANYETİK ENERJİDEN OLUŞAN ENERJİ ALANLARI OLDUĞU ARTIK KABUL GÖRMEKTEDİR.

’’EŞYA’’ DİYE TABİR EDİLEN HER ŞEYİN YAPI TAŞI PROTON, NÖTRON VE ELEKTRON AYNIDIR. FARK SADECE TAŞIDIKLARI ELEKTRİKSEL YÜKTEDİR.

‘’EŞYA’’ DEDİĞİMİZ MADDİ VARLIKLAR RAKAMLARLA FORMÜLE EDİLMİŞTİR. Örn. Bilgisayarımızın masaüstünde görünen bir ağaç resmi, bilgisayara bir vürüs bulaşmasıyla kaybolur, yerini rakam ve harflerden oluşan bir yazılıma bırakır. Çünkü o resim diye görünen ‘’ŞEY’’ aslında bir yazılımdır.

‘’DNA’’da HARFLERDEN OLUŞAN BİR YAZILIMDIR. ‘’DNA’’ İNSANDA MUCİZEVİ BİR ŞEKİLDE %99,9 ORANINDA AYNIDIR. SADECE %0,1 ‘LİK BİR DEĞİŞİKLİK İNSANLAR ARASINDAKİ FARKLILIKLARI YARATMAKTADIR. Örn: örümcek ağı ile, insan tırnak ve saçlarının oluşumu aynı maddedendir. Her şey tek bir ‘’şey’’den var olmuş ve çeşitlendirilmiştir.

EVREN BİR TİTREŞİM VE FREKANS DENİZİDİR.

‘’Göklerde ve yerde ne varsa Allah’ı tesbih etmektedir. Ve O; Aziz’dir, Hâkim’dir’’ (Haşr sûresi)

TESBİH; ALLAH’I NOKSAN SIFATLARDAN TENZİH ETMEK OLUP, ‘’YÜZMEK’’ ANLAMINDADIR.

HEPİMİZ ALLAH’IN İSİM VE SIFATLARININ(manalarının) SINIRSIZ ENERJİ DENİZİNDE YÜZEN ENERJİLERİZ. Hz. Mevlana’nın dediği gibi; ‘’Biz denizden geldik, denize gideriz’’.

‘’MADDE’’ GİBİ, ‘’SES’’ DE BİR İLMİ, BİR BİLGİYİ TAŞIYAN ENERJİDİR.

Örn: Kötü bir RÜYA gördüğün zaman onu hiç kimseye anlatmamanı tavsiye eden (hatta sol tarafına üç defa üflemeni ya da tükürmeni ve bu rüyanın şerrinden Allah’a sığınmanı, Ayet-el Kürsi okumanı söyleyen)Hz. Muhammed(sav) acaba bu yüzden mi gördüğü ve ‘’NEGATİF ÇAĞRI’’ taşıyabilecek olan RÜYA’nı ’seni duyan sema’ya yani seni her yerinle saran bilgisayara söylememeni tavsiye etti.

Rüya yorumu ilminde rüyanı kötüye yoracak kimselere anlatma ve eğer anlatacaksan’’Rabbi yessir vela tuassir Rabbi temmim bi’l hayr’’ yani ‘’ Ey Rabbim! İşimi kolaylaştır zorlaştırma ve hayırlı bir sonuca erdir’’ diye uyarı vardır. Biz bilsek de bilmesek de, düşündüğümüz bir şeyi seslendirirken dahi o şeyin enerjisiyle bağlantılı bir mekanizmayı harekete geçiririz. ÇÜNKÜ NİYETİMİZ VE DÜŞÜNCELERİMİZ EVRENE ‘’ÇAĞRI’’DIR.

Örn: Kocanıza çok kızıyor ve sitem ediyorsunuz. Bunu duyan ‘’SEMA’’ için bu bir çağrıdır. Ve maalesef fark etseniz de etmeseniz de, bu söz veya düşünceleriniz kocanızın başına kötü bir şey gelme sebebi olabilir ve bundan siz de etkilenebilirsiniz.

Salgılanan her tür enerji, salgılandığı kaynağa geri dönecektir. Eğer olumsuzsa aynı oranda, olumluysa katbekat artarak. Bu da Allah’ın merhametidir.

İbn. Arabi Hz: Havada dolaşan sözlü harfler var olduktan sonra onlara ölüm ulaşmaz; yazılı harfler öyle değildir. Çünkü yazılı harfler silinebilir, değiştirilebilir, yok olabilir. Sözlü olanlar ise değişikliği ve yok oluşu kabul etmeyen bir yerde olmaları nedeniyle, ebedilik ve daimilik taşır. Hava, gökyüzü bütünüyle âlemin sözleriyle dopdoludur.Keşif sahibi kimse onları daimi duran sûretler olarak görür. Havada dolaşan sözler derken kastedilen ‘’nefesimizle buluşan ve bir enerji salımı olan’’  sözlerdir.

KELİMELER HARFLERDEN, HARFLER İSE ‘’RAHMANİ NEFES’’DEN MEYDANA GELİR. İSRAFİL’İN KIYAMETTE ÜFLEYECEĞİ ‘’SÛR’’ DAN ÇIKAN;  RAHMANİ NEFES’TİR.

BU ARADA İSRAFİL’İN ÜFLEYECEĞİ ‘’SÛR’’ DA, KULAĞIN İÇ YAPISI DA ‘’BOYNUZ’’ ŞEKLİNDEDİR.

EVRENDEKİ BU MUHTEŞEM PROĞRAM ‘’SES’’ ÜZERİNE KURULMUŞTIR. HATTA EVREN ‘’SES’’ İLE AÇILAN BİR MAĞARADIR.

‘’Açıl Susam Açıl’’ ALİ BABA HAZİNEYİ BİR MAĞARADA BULUR VE O MAĞARANIN BU SES İLE AÇILDIĞINI ÖĞRENİR. ALİ BABA; Aliyy, ulvi, yücelik makamı. Kur’an’da da pek çok anlatımda kullanılan ‘’MAĞARA’’, KALP ya da kâinatın hakikatinin gizlendiği yer, hazinenin saklandığı kovuktur. Aliyy, yüce olmak istiyorsan ‘’40 harami’’ den, ‘’40 HARAM’’dan uzak dur. ‘’40’’ sembollerle dolu bir rakamdır. ‘’MİM’’ harfinin ebced(matematik) değeri 40’dır. Muhammed kelimesinden 1. MİM’i kaldırırsan AHMED(İnsan-ı Kâmil), 2. MİM’i kaldırırsan AHAD kalır. MİM pek çok sırrının yanında VARLIK sembolüdür.

‘’SES VE IŞIK’’ BİLGİ VE ENERJİ TAŞIYAN DALGALARDIR.

SESİN İLETİLEBİLMESİ İÇİN KATI MADDE, HAVA VE SU GİBİ ORTAMLAR GEREKİR. BU NEDENLE UZAYDA YOL ALMAZ VE BÜYÜK YILDIZLARIN PATLAMALARININ SESLERİ DUYULMAZ.

SES  OLARAK GELEN BİLGİ, ELEKTRİK AKIMINA ÇEVRİLEREK TİTREŞİMLERDEN GÖRÜNTÜ ELDE EDİLİR. Örn: Sesin elektriğe ve onun da sesin taşıdığı bilgiye dönüşümü, bize  anne karnında büyüyen bebeğin resmini verir.

Yasin sûresinin 28. ve 29. Âyetinde; ‘’ Öncesinde doğru yoldan çıkmış bir kavmin üzerine ordular göndermedik. Onların cezası sadece bir SAHYA(SES-şiddetli ses dalgası) oldu’’ diye yazılıdır . Pek çok Kur’an âyetinde şiddetli SES dalgası ile yerle bir olan kavimlerden bahsedilir. Sesin eşleşmiş frekanslarda yer tabakasının katmanlarını bile tahrip gücü olurken, YER-ARZ diye nitelenen insan bedeninin de altüst olması mümkündür.

Keza ilk kez ‘’SÛR’’a üfürüldüğünde iman etmemişlerin, yani iman edenlerin içinde bulunduğu frekansa girmemişlerin rezonansa girmesi sonucu dağılmaları ve sonra yine aynı ‘’SES’’ ile yeniden birleşmelerinden bahsedilir KIYAMET tasvirinde. Öyle bir SES düşünün ki vücudumuzun iç organlarına ait hücreleri yok edebilecek bir SES dalgası özelliğinde.

ÇÜNKÜ SES; MADDENİN ATOMUNU PARÇALAYAN VE ONU ENERJİYE ÇEVİREN BİR KUVVETE SAHİPTİR.

BUNUN YANINDA BEYİN DE BİR BİLGİSAYAR GİBİDİR.

EĞER BİR KONUDA ‘’YARGI-HÜKÜM’’ VERDİYSENİZ O DOSYAYI KAPATIR VE KİLİTLER. ANCAK ‘’BEN ŞU AN BU DURUMU İDRAK EDEMİYORUM. İLERİDE İNŞALLAH ALLAH’IM BUNU BANA İDRAK ETTİRİR’’ DEYİP O DOSYAYI AÇIK BIRAKIRSANIZ, DÜŞÜNCELERİNİZ EVRENSEL BİLGİSAYARDA KARŞILIĞINI ARAYAN BİR ENERJİ HALİNE GELECEĞİNDEN, O DOSYAYLA İLGİLİ BİLGİLER ER VEYA GEÇ SİZE ULAŞACAKTIR.

BEYNİN YER ALDIĞI BAŞIN ÖRTÜLMESİ PEK ÇOK KUR’AN ÂYETİNDE ZİKREDİLMEKTE; Bazı âlimler, ‘’ziynet yerlerinizi örtün’’ ifadesinin aynı zamanda kıymetlerimiz olan zekâ, ilim, mutluluk, güzellik gibi değerlerimizin, iyi niyetli olmayan kişilere karşı zarar görmemesi için örtünmesi gerektiğini vurgulamaktadır.

Bunun yanında pek çok din ve  kadim öğretilerin uygulayıcılarının,  başlarına çeşitli örtü ve geometrik şekilleri olan takke türü başlıklar taktıklarını görürüz. Bazı inanışlara göre, BAŞIN bir tür ‘’ÇANAK ANTEN’’ olduğunu ve başlara takılan sarık,takke ve diğer farklı şekillerdeki başlıkların ‘’ELEKTROMANYETİK’’ alanları vücuda çekmek, beden dağına alınan enerjinin dışarıya özellikle anten sayılan saçlarla dağılmasını engellemek olduğu anlayışı mevcuttur.
Hatta saç ve vücud kıllarının insanların dünyanın çeşitli yöre ve hatta gezegenlerle de arasında bir iletişim aracı olduğunu, insanların kendilerinden önceki nesillerin kayıtlarını taşıdığı, güneş ısısını ve atmosferdeki foton dalgalarını çektiği  pek çok araştırmacı tarafından kabul görmektedir. Böylece de ‘’SAÇ’’ ve ‘’BAŞIN’’ alıcı ve verici özelliklerini dış etkilere ‘’KAPATMAK’’ gerektiği düşünülmektedir.

Tarihte, Osmanlıda Şehzade gömleklerinde ayet yani işaretlerin sembolleri olan harf, resimler ya da rakamlar, o ayetlerin korumasına mazhar olmak için baskı olarak kullanılmıştır.

 ‘’İyi anlayın ki, Resulullah(s.a.v.) içinizdedir’’ (Hucurat sûresi-7) Hz. Muhammed ölmemiştir. Peygamber dışımızdaki akıl, akıl içimizdeki Peygamberdir.

‘’Ve sen onların arasında, İÇİNDEYKEN; Allah onları azaplandıracak değildir.(Enfal sûresi-33)
‘’Sen rabbinin bu âlemlere selâmısın ya Muhammed’’ (Zuhruf sûresi-89)

Peygamberimiz Allah’ın bize SELÂM’ını yani haberini getirendir. Herkes Peygamberimizin, O da Allah’ın aynadaki tecellisi iken, Allah’ın isimlerini taşıyan herkes birbirine selâm etmez de, Allah’ın selâmını taşımaz da ne yapar?. 

 *Bitmiyorsa sıkıntıların, karşına çıkan ‘’aynı tür’’ dersler bitmiyorsa, sana anlatılmak isteneni anlamamışsın demektir. Tabii tutulduğun sınavlara doğru cevaplar verememişsin demektir. Öğretmeninle aranda bir iletişim sorunu var demektir.

*Her bir fiilimiz, parmağınıza saplanan kıymığın tüm vücudu etkilediği gibi, tüm evreni etkiler. Her bir insan evrensel vücudun bir hücresidir. Bu yüzden de kaçınılmaz bir iletişim hali vardır aramızda. Gün gelecek denizdeki midyeler dahi evreni etkileyen olumsuz fiillerinden dolayı insandan hesap soracaktır.

*Zaman geçmez, biz zamanın içinden geçeriz. Zaman olayları algıladığımız bir tür sıralamadır. Biz zamanda, Allah ‘’AN’’ da yaşar. AN gelmiş, geçmiş, gelecek tüm zaman dilimlerinin birleştiği, olacakların yazıldığı zaman ötesi dilimdir. Biz kulların katında canlı yayında olan evren, Allah katında çoktan olup bittiği için bir anlamda ‘’banttan yayındadır’’.

*Allah ismi dünyaya gelmez, Allah isminin dünyaya tecellisi ‘’HAK’’ ismiyle ortaya çıkar. HAK, Hz. Muhammed’in hakikatidir. Ben de var olan o HAK’tan, yani isimlerden bir veya birkaç tanesini açığa çıkardığımda bende HAK’dan başka hiç bir şey kalmadığından ‘’EN-EL HAKK’’ derim.

*Gökyüzünün mavi olması, güneş ışığının kırılmasının yanında, bir şekilde insanların beyinlerinden çıkan elektromanyetik radyasyon ve ışıma olayıdır.

*Sonlu ile sonsuz arasındaki savaşında düştüğü sıkıntılardan sıyrılıp, BERZAH’ını geçerek sonunda yok olup, sonsuzluğuna kavuşan Adem’den, Âdem’e yolculuğun hikayesidir her insanın hikayesi. İşte bunun için önce Adem olduğunu anlaman gerekir. Yani yokluğunu... Doğru enerjiyle var olabilmen için önce yok olman(fena), sonra Allah’la var olman(beka)gerekir.

*Tasavvuf ilminde ‘’NAZAR’’ denilen bir kavram vardır. Mürşid, Mürid’inin gözlerine bakmak suretiyle ona enerji aktarır. Enerji ilim transferi de olduğundan o kişide farklı idrak açılımları oluşur. Ancak bu enerji aktarımı öyle bir şeydir ki, yüklenen kişiyi sarsar. İlk etepta bir zorlanma ve titreme hali oluştuğu ifade edilir. İlham gibi üst bilinçten bilgi geldiğinde, sınırsız Kudret ilmiden gelen İLİM içeren o enerji, o kişiye ait voltajı yükseltir. Hatta yanma kavramı da buradan gelir.

*Evren gibi insan da ATOM ve ATOM ALTI PARÇAÇIK’lardan meydana gelmiştir. Ancak bizim atomlarımız bu dünyadan, yani bu güneş sisteminden oluşmadı. Kanımızda dahi bulunan ve hayati önem taşıyan ‘’DEMİR’’ yıldızlardan gelmiştir. Bizler yıldız tozu taşıyan ‘’YILDIZ’’ larız.

*İdrakimiz ne kadar artarsa artsın, Allah’ın sonsuz Kudret ve aklını tamamiyla idrak etmemizin mümkün olamayacağını anladığımız gün, Hakikat ilmine kapılarımızı açmış oluruz.

*Peygamberler arasında fark yoktur. Allah katında seçilmiş olmaları, günahsız kılınmaları gibi yönlerde aralarında fark yoktur. İDRAK ve YAŞANTI olarak fark vardır. Çünkü her biri Hz. Âdem’den bu yana başlayan islami anlayışın kemalatına ermesi için, yükselen islami idrak,  mertebe ve makamlarını da temsil ederler. Kur’an’da Âdem’den başlamak üzere her Peygambere Allah’a ulaşma yolunda, her kulun yaşayacağı idrak derecelerini anlatmaya aracı olmaları adına, misaller ve olaylara ilişkin anlatımlar verilmiştir.

*Allah her insanın kalbine ezelde kendi gaybi tecellisinden bir ismini, belirli bir İSTİDAT’la SINIRLI şekilde, her bir kuluna koyar. İşte O İSİM SİZSİNİZ. O isim elbise giyip de kendini görmek ve tanımak istedi ya, Allah da ona onu nasip etti.İşte o isim sizin beden toprağınızda gömülü, kalbinizde derinlerde ELMAS olabilmek için, keşfedilmek için ve sizi Allah’a ulaştırmak için beklemekte...

*İlahi âlemde birlik içinde olan isimler bir elbiseye kavuşunca(dünyaya inince), birbirleriyle olan zıtlıkları yüzlerine vurmaya başlar. Çünkü her ismin zıddı vardır. Kavga ve kaos bu yüzden çıkar.

*Nefis ve Akıl sonradan ‘’HALK’’ edilmiş, var edilmiştir. Nefsin aslı RUH’tur. Nefis RUH’a iade edilirse, nefisten RUH’a ‘’HİCRET’’ edilir. Hicret’in anlamı budur. HİCR-ET/göç et.

*Her varlık Allah’ın isimlerinin manalarını taşıyan vücutlardır. Bundan ötesi değil. İnsanlar arasındaki huy, beden, yetenek, zaaf v.s. gibi farklılıklarsa her insanda Allah’ın isimlerinin farklı ağırlıklarda olmasındandır. Kur’an’da ‘’NÛR’’ dan olduğu ifade edilen melekler de, ‘’NÂR’’ olduğu ifade edilenler de varlıklarını Esma’ül Hüsna’dan almaktadır.

*Allah ezeli ve ebedi öğretmenimiz olarak ‘’herkesten tecelli ederek’’ bizi ezeldeki ismimize ulaştırmaktadır. Bu süreç bu dünyada daha kolay ve acısız olduğu için Allah bizi bu dünyadayken temizlemek ister ve bizden hiç vazgeçmez. Bizi eğitmek ve terbiye etmek için onlarca, yüzlerce insan ve olay yaratır ve bize her an yardım eder. Oysa biz bu dünyaya bu amaçla geldiğimizin farkında bile değilizdir.

*Her olay, her insan bize ait bir parçadır. Çünkü gördüğümüz her varlık Allah’ın isimlerinin yansımasıdır. Tasavvufta bu hayatın bir ayna olduğu anlatılır. Aslında her bir insan bize kendimizi anlatır.Ve biz o isimleri, manaları reddettikçe farklı insanlar ve olaylar şekline bürünerek karşımıza çıkmaya devam ederler. Ta ki, bizdeki varlıklarını kabul ettirinceye kadar peşimizi bırakmazlar.

*İsmimizi ortaya çıkarmaktaki amacımız Allah ismine kavuşmamızdır. İsmimizi ortaya çıkardıktan sonra bizdeki tüm isimler o ismin hükmü altına girer.Kişi Allah’ın kendinde var ettiği baskın esmaların gereğini Allah yolunda ifa ettiğinde, Hakikatine kavuşacaktır.

*String teorisine göre, hiç bir ‘’MADDE’’ katı, sıvı ve gaz değildir. Maddenin köküne inildikçe onların ATOM ve ATOM ALTI PARÇACIKLAR olduğu anlaşılır. Bunlar enerji formu halindeki stringlerdir. Stringler 11. Boyutta hareket eden partiküllerdir. Eğer 11. Boyutu görebiliyor olsaydık maddeleri değil, stringlerin birbiriyle iletişimini görüyor olurduk.

*Evrendeki her şey stringlerden oluşmuştur ve enerjidir. Enteresan bir şekilde bir’’İP’’le ana kaynağa bağlanmışlardır. Aynı Kur’an’da geçen ‘’Allah’ın ipine sarılın’’daki gibi.

*Bir hırsızlığa mı uğradınız? Hırsıza değil kendinize konsantre olun. O hırsızlık Allah’tandır ve yaptığınız bir şeyin karşılığı olarak evrensel mekanizmanın size yaptığınız bir hatayı döndürmesinden başka bir şey değildir(ya da size bir sınıf atlama imtihanıdır Allah’tan). Kime ne yaptım diye düşünün. Hırsızı, vasıtayı çıkarın aradan. O hırsızı neden çağırdığınızı düşünün.

*Bunu yaşamanızın altında yatan sebep ne? Belki anne, babanızın, dedenizin başka birinin evladına yaptığı bir şey. 7 nesil öncesinden itibaren tüm ailemizi temizlemek ve bu tür enerjileri üzerimizden kaldırmak için ‘’TÖVBE/İSTİĞFAR’’ etmemiz ve bunu idrakimizlede faaliyete koymamız gerekir. Hatta ‘’günah işlediyseniz hemen bir sevap işleyin, sevap enerji bedenimizi parlatır’’ denilir.

*Ve şunu da unutmayalım ki; ‘’gübre’’ tohumun ağaca dönüşmesinde gereklidir. Aynı bizlerin güzellikler yanında ‘’hatalarla’’da da beslenmemiz ve ‘’büyürken’’ doğruyu bu şekilde bulmamızın gerekli olduğu gibi...

*’’Sana KEVSER’i verdik’’ Kevser; Soy, sop, Cennette bir ırmak, havuz, hayır ve bereket anlamındadır. Bir insanı zengin ve ebedi kılan kan bağı, soyu değil, ilim bağı, can bağıdır. Bu yüzden, hayır yapan insanların ‘’amel defteri’’nin kapanmayacağı, açık kalacağı söylenir. Çünkü o kişi vasıtasıyla ilim ve hayra kavuşan herkesin ona kattığı sevap devam edecektir. Allah yolunda yetiştirdiğiniz herkes sizin soyunuz olur.

*Bilim adamları; evrenin ‘’TAMAMLANMAMIŞ’’ olduğunu ve bizlerin evreni ‘’GÖZLEMLEMEMİZ’’ve etrafımızla sürekli iletişimde olmamızdan dolayı gördüğümüz gerçekliği oluşturmakta ve bu sebeple de bu oluşumda katılımcı olduğumuzu söylemektedir.

*Her birimiz yalnız bize münhasır, yalnız bize verilmiş hazineyi bulmak için görevlendirilmiş varlıklarız. Dünyaya inşa ettiklerimizi yıkmadan temelinde gömülü hazineye ulaşamayız. Eğer ki inşa ettiklerin sarsılıyorsa, eğer ki hayatınızdan vazgeçilmez sandıklarınız göç ediyorsa, kayıplarınız artıyorsa; bilin ki, HİCRET’tesiniz ve giden her şey sizin Allah’a, tek hakikate kanatlanıp uçmanıza yük olan ağırlıklardır.

*Yedi uyurlar(Ashab-ı Kehf); aklını ve nefsini, tüm algılarını ‘’uyutmuş’’ insanlar manasındaki semboldür. Mağara beden, kapısındaki Kıtmir ise; terbiye olmuş ve Allah dostlarının kapısına kul olmuş nefsi temsil eder. Allah dostlarının kapısında köpek dahi olsan cennet yolcusu olursun manası da taşır.

*AS-HAB; Uykudaki değirmenler,rüyadaki değirmenler anlamındadır. Ashab-ı Kehf; Mağarada uyuyan, beden toprağımıza gömülü ve aktive olmadıkça ‘’uyuyan’’ çakralarımız, değirmenler. Yedi uyurlar; yedi ana çakramızın(felek, değirmen) uyku hali.

*Dünya adeta büyük bir elektrik devresi gibi faaliyet gösterirken, ‘’hava’’ ile ‘’yeryüzü’’ arasındaki akım, temelde havanın ‘’artı yüklü’’ yeryüzünün de ‘’eksi yüklü’’ olmasından ileri gelir. İnsan da ‘’tuzlu sudan’’ oluşan bir bedene sahiptir ve çok kuvvetli bir elektrik iletkenidir. Bu yüzden saçlar ve vücut tüyleri adeta bir akım istasyonu gibi her an bir alıcı ve verici konumundadır.

*Bütün maddeler gibi bedenimizde negatif ve pozitif yük taşırlar. Çünkü bu şekilde yaratılmışlardır. Bu nedenle de ‘’SAĞ ELİMİZİ’’ vücudumuza giren, ‘’SOL ELİMİZİ’’ ise vücudumuzdan çıkan şeylerde kullanmamız tavsiye edilir.

*Yaşam denilen, hayatı adeta tek bir frekans şemsiyesi altında BİR’leştiren ve onunla ilişkilendirmek suretiyle hüküm süren bir frekans düzeni var dünyada...

*Yapılan çalışmalar, enteresan bir şekilde dünyanın frekansının, insanın beyin dalgaları ile aynı frekansta(7.83 hertz) olduğunu ispatladı. Beynin yaratıcılık, stres, performans ve bağışıklık sistemi gibi özelliklerini açığa çıkaran ‘’ALFA’’ dalgasının, dünyanın frekansına ayarlı olduğu buluşu çığır açtı. ‘’ALFA’’ durumu, uyku ile uyanıklık arasında bir hal olarak tasvir edilir. ‘’MİRAÇ’’ da uyku ile uyanıklık arasında gerçekleşmiştir. O halde MİRAC’ımızın yani ‘’BİLİNÇ YÜKSELİŞİMİZİN’’ gerçekleşmesi için ‘’ALFA’’ dalgasında mı kalmamız gerekir?         ‘’ALFA’’ nedir? ‘’ELİF’’

*Bakara sûresi ‘’ELİF,LAM,MİM’’ ile başlar. Miraç’ta verilen ‘’Amener Resulü’’ ile biter. ‘’Resul iman etti’’. HER ŞEYİN SENİN İÇİNDE, BEYNİNDE OLUP BİTTİĞİNİ ANLADIĞIN VE BİLİNÇ SIÇRAMASI YAŞADIĞIN VE BİLİNCİNDE ALLAH’A KAVUŞTUĞUN AN.

*Yeni bir iddia ile dünyadaki ‘’ALFA’’ dalgalarının yükselerek daha yüksek bir dalga boyu olan ‘’BETA’’ dalgasına gireceği, bunun da ‘’UYANIŞ’’ demek olduğu inancı..

*Dünya ve insanın ortak frekansının dışında, dünya kaynaklı olmayan ve  hiç ara vermeyen, gökyüzünün her noktasında aynı frekansla gelen bir ‘’SES’’ tespit edilmiştir. SES, VAHİY, İLHAM.

*’’KUR’AN OKUYANA ŞİFADIR’’. Peygamber sünnetine uyulması ve Kur’an okunmasıyla ilgili telkinlerin arkasındaki batınî gerçekler, bugün bilimsel olarak açıklanmaktadır. Vücudumuzda troid bezinin altında, nefes borusunun üzerinde ‘’TİMUS’’ denilen bir iç salgı bezimiz vardır. Tıb doktorlarına göre bu bez ne kadar ‘’TİTREŞİRSE’’ o oranda genç ve sağlıklı kalmak ve bağışıklık sisitemini güçlendirmek mümkün. Bu bez nasıl mı titreşiyor; Allah ve La ilahe illallah deyin. Titreşimi hemen farkedeceksiniz. Bunun dışında: Tebessüm etmek, gülmek, iki parmakla TİMUS’un üzerine gelen noktaya vurmak ve en önemlisi ‘’Dilin üst dişlerin arkasında, damağa ve ağzın tavanına değdirilmesi ile’’... İşte Kur’an’daki ‘’ARAP HARFLERİ’’ bunu gerçekleştiriyor. Her Kur’an okuyuşumuzda manasını anlamasak da Timus bezimiz titreşiyor. Bir de manasını anlayarak okunduğunu düşünün. Zikir de aynı etkiyi yapıyor. Neticede bunu uygulayanlar daha genç, daha sağlıklı ve daha mutlu bir hayat yaşıyor. Hatta Nobel ödüllü Kanser araştırmacısı, TİMUS bezini aktive ederek kanserden korunulabileceğini savunuyor.

*Namaz Kur’an’da ‘’SALAT’’ olarak zikrediliyor. Salat; yönelmek, meyletmenin yanında ‘’CANLIYI DİK TUTAN OMURGA’’  ve uyluk kemikleri gibi anlamlar da taşıyor. Topuktan başlayıp uyluk kemiğine, oradan kuyruksokumu ve omurga üzerinden geçen bu elektriksel devrenin beyinde ve ‘’üçüncü göz bölgesi’’, iki kaş arasında secdeyle tamamlanması çok etkileyici. ÜÇÜNCÜ GÖZ DEDİĞİMİZ EPİFİZ BEZİ, tam burun kökünün arkasında yer alan, bezelye tanesi büyüklüğünde bir ‘’MERKEZ’’. Pek çok düşünüre göre ‘’RUH’UN OTURDUĞU MAKAM’’ olarak kabul ediliyor.

*EPİFİZ(pineal) BEZİ; Akıl ve Ruh’un birleşme yeri olması nedeniyle yüksek bilinç kapısı olarak kabul ediliyor. Bebek anne karnındayken, henüz 49. Gününde, 7. Haftada beyin kökünde ilk gelişen doku ‘’EPİFİZ BEZİ’’dir. Burundan üflenen Rahmani Nefes’in, Epifiz bezini aktive etiğine inanılır. Epifiz bezi; 3 hormon salgılar. 1.MELATONİN; Uyku getiren bir hormondur. Ancak, burada ya bedensel haz olan ‘’UYKU’’, ya da ‘’İBADET’’ seçilerek bir nevi karar verilir. Melatonin hormonu gece karanlıkta aktive olur ve 23.00-05.00 arası zirve yapar. Bu hormon stresi azaltır ve uyku düzenimizi pozitif anlamda düzenler.Melatonin hurmada bolca bulunduğu için Hz. Peygamber bu meyvenin yenilmesini önermiştir. 2.SERETOLİN; Mutluluk hormonu olarak  da bilinir. İnsana zindelik ve canlılık verir. 3.DMT(Dimetil-Triptamil); Bu salgı uyku sırasında salgılanan bir çeşit halüsinojendir. Salgılanması ‘’RÜYA’’ların görüldüğü evreye denk gelir ve etkilerinin arasında zaman algısında değişim oluşur.  EPİFİZ bezi DMT salgısını uyku dışında ölüm ve doğum sırasında da salgılar. Enteresan olan bütün canlıların DMT üretmesidir. Çeşitli bitki ve tohumlarda da bulunan DMT molekülü, vücuda yemek ya da içmek suretiyle alındığında, EPİFİZ salgısındaki DMT ile benzer etkiler oluşur. Örn.Nazar için yakılan ‘’ÜZERLİK’’ otunun yakılmasıyla ortaya çıkan ‘’KOKU’’ bedende DMT etkisine benzer bir tesir meydana getirir. DMT, LSD’nin bir türüdür. Enretesan olan bu etkilerin  en çok ‘’İBADET’’ ve meditasyon yoluyla da sağlanabilmesidir. Namaz esnasında ‘’TEK BİR NOKTAYA ODAKLANMAK’’  DMT molkülünün etkisini arttırır.

*EPİFİZ bezimizin düzenli çalışması, bunama, stres, kanser ve yaşlanmaya karşı koruyucu bir kalkan oluşturur. Doğrusunu Allah bilir. Namaz, oruç, zikir, meditasyon(içe yönelme), ilahi söylemek PİNEAL(epifiz) bezini aktive eder ve DMT seviyesinde patlama yaratır.

*Namaz  vakitleri de, güneş ışınlarının yeryüzüne düşme açıları ile ilgili olarak özel olarak düşünülmüştür.(güneşin doğuşu, yükselişi, batışı). Bu aralıklarda abdestle temizlenmiş çakralarla, beden, kalp ve beyin antenlerimizle, o en yüksek manyetik alan merkezi olan KABE’ye dönmek suretiyle nasiplenmekteyiz. Kabe yeryüzünün en güçlü ruhsal enerji merkezidir. Aynı insan bedeninin enerji santralleri olan ‘’ÇAKRA’’lar(felekler, değirmenler) olduğu gibi, yeryüzünün de enerji yoğunluklu alanları vardır. Bunlara ‘’ley hatları’’ da denilir.

*Kabe; dünyanın ‘’altın oran’’ merkezindeki kutsal yapıdır. Kabe dünyanın merkezindedir ve sonsuz radyasyon yaymaktadır. Nasıl ki Kuzey ve Güney kutbu’nun tam ortasında ‘’manyetik denge alanı’’ vardır. Mıknatıs gibi; Kuzey taraf itip, Güney taraf çekiyorsa ve tam ortası ne çekip, ne iterek hareket etmiyorsa, Kabe’nin durumu da böyledir.KABE ‘’EMİN BELDE’’ ‘’DENGE’’ tabirine uygundur. ‘’Sıfır manyetizma’’ olduğu için burada Ruhaniyeti yükseltmek, beden inmekten daha kolaydır. Dünyanın, yerçekiminden en az etki alan bu bölgesinde yapılan ‘’UMRE’’ ziyaretlerinde UMRE kelimesinin ÖMÜR kelimesiyle aynı kökten çıkması,  insanların daha sağlıklı ve uzun ömürlü olduklarına dair bir işarettir.

*İslamda pek çok kişi tarafından uğursuz olarak kabul edilen ‘’13’’ rakkamı, aslında çok mübarek ve kutsi bir sayıdır. Arapçada ‘’ELİF’’ harfi 7+5 mertebe (7 nefis mertebesi ve 5 hazeratı hamse. Efal, esma, sıfat, zât, İnsan-ı Kâmil) ve batındaki 13. Noktayı temsil eder.                                Ayrıca;12 Burç+Güneş,  12 İmam+Hz. Muhammed, 12 Havari+Hz. İsa, Hz. Peygamberin doğumu(Miladi 571 yılı.5+7+1=13) Rebiülevvelin 12. Gecesini 13. Güne bağladığı gece sayılabilir. Kısaca ‘’13’’ rakkamı ‘’MUHAMMEDİ HAKİKAT’’i ve bizdeki uyanışı anlatır.

*Kur’an’da ve kadim öğretilerde 33 rakkamı da sembolik bir sayıdır. Namazlardan sonra 33’er tane çektiğimiz  Sübhanallah, Elhamdülüllah, Allahüekber gibi zikirler ve kıyamette kalktığımızda, cennette 33 yaşında olacağımız, Hz. İsa’nın 33 yaşındaki görüntüsüyle geri geleceği  inancı hep merak konusu olmuştur. Omuriliğimiz  33  boğumdur. (Acaba, kuyruk sokumundan başlayarak ve omurgamızın 33 boğumunu aşarak madde/fizik bedenden, nur/ışık bedene geçiş cennet olabilir mi)

*İbadet adı altında verilen her şey ‘’tuzlu sudan’’ ibaret olan insanın tamamen ‘’İLETKEN’’ hale gelebilmesi ve doğuştan gelen enerjisini şarj etmek suretiyle ışınsal kemâlatına erebilmesi içindir. İşte bir temizlenme aracı olan ZEKÂT ile, duyusal, beyinsel ve ruhsal şarj olan namaz, zikir, sadaka vermek, iyiliklere vesile olmak tavsiye ve öğretileriyle temelde bizim ‘’frekans ayarlarımız’’ yapılmaktadır.

*Bu inançla ‘’Kûr’an’ın kalbi’’ kabul edilen Yâsin sûresini okumanın KALP HASTALIKLARI olanlara tavsiye edildiği söylenmektedir. Hz. Peygamber’in ‘’GÜMÜŞ YÜZÜK’’ takmamız konusundaki tavsiyesi, dünyaca ünlü bir yazarın ‘’beyin okunmasını’’ önlemek için ‘’gümüş yüzük’’ takılması tavsiyesiyle benzerlik göstermektedir. Yüzük ve yüzük parmağı ile KALP bölgesi arasında bir bağlantı olduğuna ilişkin inaçların yanında, duyguların avuç içinden nakledildiği de söylenmektedir.

*Ayrıca; ister alagram dolgu, ister dövme olsun, içerdikleri materyaller(cıva v.b.) insanın elektromanyetik alanını ve frekansını bozduğu, bu yüzden panik atak gibi birtakım hastalıkların bu tür işlemlerden sonra oluştuğu kabul edilmiş bir durumdur.

*Bebek doğduğunda sağ kulağına ‘’EZAN’’, sol kulağına ‘’KAMET’’ okunur. İsim böyle verilir.Hatta vefat eden insanların namaza çağrısında ezan okunmaz. Çünkü hayat, o bebekken kulağına okunan ezanla, vefatında kılınan o ezanın namazıyla arasındaki mesafedir. Bir şey isterken sağ kulağa söylenmesi tavsiye edilir. Çünkü sol beyin(sağ kulak) duyduklarını sağ beyne(sol kulak) göre daha fazla işleme koyar. Şifacı olarak tabir edilen kişilerin beynin ‘’mantık bölümü’’ olarak nitelendirilen ‘’sol yarısını’’ hiç kullanmadıkları, ‘’sağ yarısı’’ olan ve kalbe bağlı olduğu ifade edilen sezgi güçlerini kullandıkları söylenir.

*Olumlu düşüncenin insanın kendisi ve çevresinde iyileştirici bir güce sahip olduğu Amerika’da yaşanan ‘’11 Eylül’’ saldırısından sonra insanların merhamet ve üzüntülerinin ‘’DÜNYANIN MANYETİK ALANI’’ nı değiştirmesi tesbitiyle kanıtlanmıştır. 100 maymun olayı da buna bir örnektir.

*Dünyanın manyetik alanı neden önemlidir denilirse; Bu alan iklimlerden, hayvanların göç etmesinden, dünyanın  su seviyesinden, arı, balina ve kuşların yollarını bulmasına ve ruh hallerimize kadar her şeyi düzenleyen alandır.

*Ancak pozitif düşüncenin bizim elimizde olmadığı ‘’bilincimizin hareketlerimizde sadece % 5 oranında etkili olduğu’’ unutulmamalıdır. % 95 oranında bir proğram dışında çalışan bir bilince istediğini yaptırmayı başarmak son derece zordur. Ancak İslamiyette niyet çok önemlidir.

*İSMİN EZELİNDİR, ONUNLA NE YAPTIĞINSA KADERİNDİR...

*Bu dünyaya gelen her insan bir ‘’TOHUM’’dur. Ve her bir tohum da, topraktan gelen insan da, bu dünyaya kendindeki özel meyvesini vermek üzere proğramlanmıştır. İnsan da, balık da, kuş da dahidir. Hepsi vazgeçilmez, hepsi eşittir. Ne biri üstündür, ne diğeri. Her varlık tohumu toprağa karışıp da yeşermeye başladığı AN’dan itibaren sadece OL’mak için geldiği ‘’hakikatine’’ doğru yükselmeye başlar.

*En yüksek makamda olan Allah dostlarına ‘’KUTUP’’, ‘’GAVS’’ denir. GAVS; inci avı için dalgıçlık yapmak anlamındadır. Kutup makamında kişilerin sağ ve sol iki yardımcılarının olması, dünyanın da, insanın da sağ(+), sol (-)  iki kutbunun olması çok enteresandır. Hakikat ilminde hiç bir şey boş ve gereksiz değildir. Her şey geometrik düzende, matematiksel bir ölçümdedir.

*Phi Sayısı(Fi) ve Altın oran(1.618) ‘’YARADANA AİT BİR MÜHÜR’’dür. Kainatta her şeyde bu mühür vardır. Çiçekten, örümcek ağına, arıların kovan ve peteklerine, ay çekirdeklerinin çiçek yapısına, kara deliklerden, hortuma kadar Allah bu ‘’kutsal geometri’’yi her yere uygulamıştır. Geometrinin KUTSAL imgesi; METATRON, YAŞAM ÇİÇEĞİ olarak da adlandırılır. Varlık âlemine çıkan her şey YAŞAM ÇİÇEĞİ’nden gelir. Bedenimiz etrafındaki elektromanyetik enerji alanı. ‘’TORUS ENERJİSİ’’

*İslamda neden gece ibadetleri, dua ve zikirleri tavsiye edilir?. Hatta; Allah gecenin son üçte birinde dünya semasına inerek, ‘’varmı benden bir şey isteyen kulum’’ diye seslendiği ifade edilir. Gün boyunca her an deliler gibi düşünen, konuşan insan beyni gece olunca sakinleşir, herkes uykudayken sinyaller çok azalır. İşte o arada bizler uyanıksak, tıpkı gündüz çekmeyen radyo sinyallerinin gece gayet net çekmesi gibi olur durumumuz. Gece ne güneş ışınları, ne radyasyon, ne elektromanyetik enerji, ne de insan beyinlerinin durmadan yayılan sinyalleri vardır. Uydu tamamen bizimle olduğu için, yayına CANLI bağlanabilmenin tam sırasıdır. Sinyal karmaşasından bize kolay kolay dönmeyen evren, bize rahatça dönebilir ve Canlı yayında isteklerimiz daha kolay duyurulup, cevap alınabilir.

*İslamda ‘’CEMAAT’’le ibadet ve namaz önerilir. Dünyanın çeşitli bölgelerinde toplu meditasyon seansları yapıldığında, o bölgedeki agresyonun, çatışma enerjisinin düştüğü ve huzur enerjisinin yayıldığı ve insanların daha pozitif ve barışcıl yaklaşımlara girdiği tesbit edilmiştir. Kabe’de dönen milyonlarca insan ‘’NURANİ’’ enerji yayar. Cemaat halinde kılınan namazlarda, sağ ve sol yanların birbirine temasıyla müthiş bir manyetik alan oluşur. Bu nedenle SAF’ların sıklaştırılması önerilir.

*Bizler belirli bir frekansla dünyaya gönderilmiş ve belirli kapasiteler verilmiş enerji türleriyiz. Her birimiz Allah’ın tüm isimleri içinde yüzen, yani bu evrensel enerji denizinde yüzen enerji parçacıklarıyız. Her birimiz bu enerji kapasitesini genişletmek suretiyle büyük enerjiye yaklaşmamız demek, kademe kademe bizden daha üst bilinçler ve enerjilere muhatap olmamız demektir. ENERJİ BİR TÜR BİLGİDİR. Her bilgi belli bir dalga boyundadır ve herkes kendi dalga boyundaki enerjilere muhatap olabilir.

*2012 yılında Almanya’da Bilim adamları tüm evrenin, dünyanın etrafındaki bir holografik projeksiyon, yansıma olabileceğini açıkladılar. Hologram, bir nesneyi ortada olmadığı halde, oradaymış gibi gösteren bir illüzyon yaratmasıdır. Peki gerçekte madde yoksa, gördüğümüz nedir? Beynimizde tüm evrendeki varlıkların bilgisi mevcut olduğundandır ki, DATA’sını frekans olarak okuduğumuz ‘’EŞYA’’, dışarıda görüntüsü olmamasına rağmen beynimizin içinde suretlenir(sure) ve görüntüye dönüşür. İşte evrendeki her şeyin beyin bilgisayarında olması onu OKU’mamızı sağlar ve bu da  ‘’NE VARSA ÂLEMDE, HEPSİ ÂDEM’DE’’ söyleminin hakikati olur.

Allah idrakini nasip etsin. AMİN.


DENİZ ERTEN’in İŞARET adlı kitabının kısa özetidir.