VELED-İ
KALB
VELED-İ KALB/KALP
ÇOCUĞU. KALBİN ÇOCUĞU OLUR MU?. OLUR.
KALBİN ÇOCUĞUNUN
NASIL OLABİLECEĞİ KUR’AN’I KERİMDE, MERYEM SÛRESİNİN 16’dan, 34’e KADAR OLAN
ÂYETLERİNDE ANLATILMIŞTIR.
HZ. MERYEM; ZEKERİYA
PEYGAMBERİN, EŞİNİN KARDEŞİ OLAN HANNE VE ÂL-İ İMRAN’IN KIZIDIR. YANİ ZEKERİYA
PEYGAMBER, MERYEM’İN TEYZESİNİN EŞİ, HZ. YAHYA DA TEYZE ÇOCUĞUDUR.
MERYEM’İN KELİME
KARŞILIĞI ALLAH’IN HİZMETÇİSİDİR. ÇÜNKÜ
ANNESİ MESCİD HİZMETİ İÇİN BİR ERKEK ÇOCUK DOĞURMAYI İSTERKEN, KIZ ÇOCUĞU OLMUŞ
VE ONA DA BU İSMİ VERMİŞTİR.
‘’(Ey Muhammed!) Kitap’ta Meryem’i de an. Hani ailesinden ayrılarak
doğu tarafında bir yere çekilmişti’’. (Meryem-16)
MERYEM; AİLESİNDEN (NEFSANİ
KUVVETLERDEN), DOĞU (RÛH) TARAFINA, KUDSÎ ÂLEME ÇEKİLMİŞTİR. (İdrak olarak
İlme’l-yakîn’den, ayne’l-yakîn mertebesine yükselmiştir)
‘’(Kendini onlardan uzak tutmak için) onlarla arasına bir perde
germişti. Biz, ona Cebrâil’i göndermiştik de ona tam bir insan şeklinde
görülmüştü. Meryem, senden Rahman’a sığınırım. Eğer Allah’tan çekinen bir insan
isen (bana kötülük yapma) dedi. Cebrâil, ‘ben ancak Rab’binin bir elçisiyim.
Sana tertemiz bir çocuk bağışlamak için gönderildim’ dedi’’. (Meryem-17,
18,19)
MERYEM’İN KENDİSİ İLE
AİLESİ(Nefsi) ARASINA ÇEKTİĞİ PERDE KUDSİYET KORUNAĞIYDI. BU MAKAMA GELMİŞ KİŞİ
DİRİLMEYE HAZIRDIR VE RÛHU’L KUDS OLAN CEBRÂİL VÂSITASIYLA DİRİLTİLİR. (CEBRÂİL,
DİRİLTİCİ AKL-I KÜLL’DÜR)
‘’Meryem, ‘Bana hiçbir insan
dokunmadığı ve iffetsiz bir kadın olmadığım halde, benim nasıl çocuğum
olabilir’ dedi’’. (Meryem-20)
(MERYEM)NEFİS;
KENDİSİNE BİR BEŞER ELİ DEĞMEMİŞKEN, YANİ BİR ŞEYHİN TERBİYESİNDEN GEÇMEMİŞKEN,
BEŞERİ BİR MUALLİM TARAFINDAN EĞİTİLMEMİŞKEN (bakire olmanın anlamı budur)
HAMİLE KALIP, ÇOCUK DOĞURACAK OLMASINA HAYRET EDİYOR. (İbn. Arabi Hz., Veysel
Karani ve Rabiatu’l Adeviye Hz. nin mürşidi olmamış, onlar ilâhi âlemden
beslenmişlerdir)
‘’Cebrâil, ‘Evet, öyle. Rabb’in diyor ki: O benim için çok kolaydır.
Onu insanlara bir mucize, bir rahmet kılmak için böyle takdir ettik. Bu, zaten
(ezelde) hükme bağlanmış bir iştir’ dedi’’
(Meryem-21)
‘’ALLAH DİLEDİĞİNİ
YARATIR’’ CEZB VE KEŞF İLE DİLEDİĞİNİ SEÇER, TERBİYE VE TÂLİM OLMAKSIZIN ONA
KALP MAKAMINI BAHŞEDER. BU DURUM LEVH’TE HÜKME BAĞLANMIŞ, EZELDE TAKDİR
EDİLMİŞTİR.
‘’Böylece Meryem, çocuğa gebe kaldı ve onunla uzak bir yere çekildi’’.
(Meryem-22)
CEBRÂİL, MERYEM’İN
GÖMLEĞİNİN YAKASINDAN ÜFLEDİ. HZ. MERYEM’İN CEBRÂİL’İN ÜFLEMESİYLE HAMİLE
KALIŞI; AKLI VE DİRİLİĞİ TEMSİL EDEN CEBRÂİL’İN YARDIMIYLA NEFSİN TEKÂMÜL
ETMESİDİR.(Cebrâil, Hz. Meryem’e Allah’ın Rûh’unu üflemiş ve onun MEVHUM/var
olduğu düşünülen su olan üflemesinin rutûbetiyle, Hz. Meryem’in ‘’hakiki suyu’’
birleşmiş, böylece Hz. İsâ’nın bedeni meydana gelmiştir. Bu üfleme, Hz.
Meryem’in suyuna temas edip, onun hayat bulmasına neden olan ilâhi RÛH’tan
ibarettir). MERYEM BÖYLECE HAMİLE KALDI VE YALNIZLIĞA (DOĞU/RÛH) TARAFINA,
ÖNCEKİ YERDEN DAHA UZAK BİR YERE ÇEKİLDİ.
MERYEM’İN CEBRÂİL
KARŞISINDAKİ TESLİMİYETİ, O’NUN İSLÂM OLDUĞUNU GÖSTERİR.
‘’Doğum sancısı onu bir hurma
ağacına yöneltti. ‘Keşke bundan önce ölseydim de unutulup gitmiş olsaydım’dedi.
Bunun üzerine (Cebrâil) ağacın altından ona şöyle seslendi. ‘Üzülme, Rabb’in
senin alt tarafından bir dere akıttı. Hurma ağacını kendine doğru silkele ki
sana taze hurma dökülsün’’. (Meryem 23,24,25)
HURMA, TASAVVUFTA
SABRI SİMGELER. DOĞUM SANCISI/DERT ONU AĞACA GÖTÜRDÜ VE KURU AĞAÇ MEYVE VERİR
HALE GELDİ. HURMA: ANCAK AŞILANDIĞINDA MEYVE VEREN BİR BİTKİDİR. ALLAH BURADA
ADETA; ‘’HURMA NASIL Kİ AŞILANMADAN DA MEYVE VEREBİLİYORSA, MERYEM DE
BABASIZ ÇOCUK DÜNYAYA GETİREBİLİR’’ DEMEKTEDİR.
HURMA; ÂDEM’İN
YARATILDIĞI TOPRAĞIN ARTANINDAN, ARZ DA HURMA’NIN ARTANINDAN YARATILMIŞTIR. BU
NEDENLE HURMA ÂDEM’İN KIZ KARDEŞİ, BİZİM DE HALAMIZDIR. (Hz. Peygamber’in eli
ile diktiği ACVE hurmasının sihir ve büyüye şifa olduğu söylenir)
ALT TARAFTAN AKAN
DERE ÇALIŞMA İLE ELDE EDİLEN KESBÎ İLİMDİR VE DİRİLTİCİDİR. ÜST TARAF İSE ALLAH
VERGİSİ OLAN VEHBÎ İLİMLERDİR(Ledûn/Kalp ilmi). ‘’Şüphesiz, hem üstlerinden,
hem de ayaklarının altından yerlerdi’’ (Mâide-66). BÜTÜN İLİMLER ALLAH’A
AİTTİR.
‘’Ye, iç, gözün aydın olsun. İnsanlardan birini görecek olursan,
‘Şüphesiz ben Rahman’a susmayı adadım. Bugün hiç bir insan ile konuşmayacağım’
de.’’ (Meryem-26)
SUSMA DİLİN
İFFETİDİR. AVAMIN SUSMASI DİLLERİ İLE, ÂRİFLERİN SUSMASI KALPLERİ İLE,
ÂŞIKLARIN SUSMASI İSE SIR’RA DAİR DÜŞÜNCELERİNİ KORUMAKLA OLUR.
EN BÜYÜK TEVHİD
SÜKÛT’TTUR. SÜKÛT’UN VAHİYDEN MAKAMI VARDIR.
‘’Derken onu(çocuğunu) yüklenerek kavmine getirdi, ‘Ey Meryem’ dediler.
‘Doğrusu sen görülmemiş bir şey yaptın’ ‘Ey Harun’un kız kardeşi!. Senin baban
kötü bir kimse değildi. Annen de iffetsiz değildi. ‘Bunun üzerine(Meryem,
çocukla konuşun diye) ona işaret etti. ‘Beşikteki bebekle nasıl konuşuruz’’
dediler’’. (Meryem-27,28,29)
MERYEM’İN BEBEĞİ İLE
KAVMİNE GELMESİ, FENÂ’DAN BEKÂ’YA, HAKK’TAN HALK’A DÖNMESİDİR. HÂRUN’UN KIZ
KARDEŞİ DİYE ANILMASI DA, HÂRUN VE KARDEŞİ MÛSA’NIN NESLİNDEN OLMASINDANDIR.
AYRICA İSÂ, ANNE
KARNINDA NORMAL DOĞUMDAN DAHA KISA BİR SÜRE KALMIŞTIR.
‘’(Bebek şöyle dedi) Ben
Allah’ın kuluyum. O, bana kitabı verdi ve beni peygamber yaptı. Nerede olursam
olayım, O, beni mübârek kıldı. Yaşadığım sürece bana namazı ve zekâtı emretti.
Beni anneme saygılı kıldı, beni bedbaht bir zorba yapmadı. Doğduğum gün,
öleceğim dün ve diri olarak (kabirden) çıkacağım gün Allah’ın selâmı benim
üzerimedir’’. (Meryem-30,31,32,33)
MERYEM, NEFSİN
TEKÂMÜLDEKİ EN ÜST SEVİYESİNİ TEMSİL EDER. MERYEM, NEFSİNİ RÛH’UNUN MANASI
İÇİNDE YOK ETMİŞ, ALLAH DA ONA KENDİ RÛH’UNU HEDİYE ETMİŞTİR. BURASI SAFİYE
MAKAMI/NEFS-İ NÂTIKA’DIR(ÂLEMİN KALBİ).BU MAKAMA GELEBİLMEK İÇİN NEFSE AĞIR
GELEN ŞEYE SUSMAK GEREKİR Kİ, HALİMİZ KONUŞSUN. YANİ NEFS’İ(MERYEM) SUSANIN,
RÛH’U(İSÂ) KONUŞUR. ASLINDA NEFS, RÛH MAKAMINA YÜKSELİR.
VÜCUDDA MERYEM
GİBİDİR. HER BİRİMİZİN BİR İSÂ’SI VARDIR. BİZDE O DERT/DOĞUM SANCISI PEYDA
OLURSA İSÂ’MIZ DOĞAR. EĞER DERT OLMAZSA İSÂ(RÛH) GELDİĞİ YOLDAN TEKRAR KENDİ
ASLINA DÖNER. BİZ DE ONDAN FAYDALANMAKTAN MAHRÛM KALIRIZ.
‘’İşte hakkında tartışıp durdukları Meryem oğlu İsâ’nın gerçeği budur’’.
(Meryem- 35)
‘’Melekler, ‘Ey Meryem! Allah kendisinden bir kelimeyi sana müjdeliyor.
Onun adı İSÂ,(lakabı) MESİH, sıfatı Meryem oğludur. Dünyada da, ahirette de
şânı yücedir. (Kendisi Allah’a) çok yakınlardandır da. Beşiğinde de,
yetişkinlik hâlinde de, insanlara söz söyleyecektir. (O) sâlihlerdendir’’.
(Âl-i İmrân- 45,46)
CEBRÂİL, HZ.
MERYEM’İN HAYALİNİN ÜRETTİĞİ BİR SÛRETTİR. HER VARLIK, ALLAH’IN TÜKENMEZ
KELİMELERİNDEN BİRİSİDİR. ‘’Eğer Rab’binin kelimelerini yazmak için denizler
mürekkep olsaydı, bir o kadarı yardıma gelse bile Rabb’inin kelimeleri
tükenmeden denizler tükenirdi’’ (Kehf-109)
HZ. İSÂ ALLAH’IN BİR KELİMESİDİR. HIRISTİYANLIKTA KELİME/MESİH,
HAKİKAT-İ MUHAMMEDİ, RÛH-İ MUHAMMEDİ KARŞILIĞIDIR.
İLÂHİ KELİMENİN HZ.
MERYEM’E İLKÂ EDİLMESİNİN(yerleştirilmesinin) ANLAMI İSE, PEYGAMBER’İN ALLAH’IN
KELÂMINI ÜMMETİNE NAKLETMESİ GİBİ, İLÂHİ KELİMENİN ‘’İLÂHİ BİR SÛRET’’LE HARİCİ BİR MAZHARDA
ZUHÛR ETMESİ DEMEKTİR. PEYGAMBER, SÛRETİ VE SESİ OLMAYAN AKLÎ MÂNÂLARI,
İŞİTİLEN VE OKUNULAN HARİCİ LÂFIZLARIN SÛRETİNDE BİÇİMLENDİREREK ÜMMETİNE
NAKLEDER.
HZ. İSA İLÂHİ KELÂMIN
BEDENLENMESİDİR.
MAKAM-I CEM’DE
BULUNAN KİŞİ HAKK’IN KELİMESİDİR VE SIFATI DA ‘’RÛHULLAH’’DIR. ÇÜNKÜ ONLAR
‘’RAHMAN’IN NEFESİ’’NİN TAŞIYICILARI VE NEFİSLERİNİ ‘’MERYEM’’ KILMIŞ
TÂLİPLERİNDEN İSÂ’NIN ZUHÛRUNA YOL AÇACAK OLAN MÂNEVİ DÖLLEYİCİ RAHMET
ELÇİLERİDİR.
EZELİ VE EDEDİ CANLI
OLAN RÛHULLAH, İSA’NIN SÂFİYE MAKAMINDAKİ NEFS OLAN MERYEM’DEN ZUHÛR EDİŞİDİR. CEBRÂİL
‘’İDRAK’’TİR. HZ. MERYEM’İN CEBRÂİL’İN ÜFLEMESİ İLE HAMİLE KALIŞI, MÜBAREK
NEFSİNİN (SAFİYE MAKAMINDA) RÛH OLMASI DEMEKTİR.
HZ. PEYGAMBER’İN
MİRACA ÇIKMADAN ÖNCE MERYEM İLE NİKAHLANMASININ SEBEBİ İSE TEKÂMÜLDE EN YÜKSEK
NEFS MAKAMINI TEMSİL EDİŞİNDENDİR. ’’PEYGAMBERİN
NEFSİDİR MERYEM’’. (Firavun’un karısı Asiye ile de nikahlanmıştır)
İŞTE SUSAN NEFS VE
KONUŞAN RÛH OLAN HZ. MUHAMMED, TAİF’DE TAŞLANDIĞINDA, MERYEM(NEFSİ) İLE RAZI
OLMUŞ VE RÛHULLAH OLAN VÜCUDUYLA KENDİNE KÖTÜ MUAMELE EDENLERE HAYIR DUA
ETMİŞTİR.
RÛH VÜCUDDA HAKİM
OLUNCA, KURTULUŞ ÂŞİKÂR OLUR, NEFSİN KÖTÜ HUYLARI KESİLİR VE VÜCUDDA(VARLIKTA)
MEHDÎ GÖZÜKÜR. KULUN RÛH’U İSÂ OLUR.
HZ. PEYGAMBER’İN VEFÂTINDAN
SONRA HZ. ALİ’DEN BAŞLAYARAK 12 İMAM GELİR. 12. İMAM, İMAM MEHDÎ’DİR VE
SIRLANMIŞTIR. (El Muntazar/Beklenen, Sahib-üz Zaman, Hazret))
HZ. PEYGAMBER; ‘’Âhir
zamanda MEHDÎ zuhûr edecek, Ehl-i Beyt’ten olacak, İSÂ ile bir olup DECCAL’i
öldürecek, ASHAB-I KEHF MEHDÎ’nin yardımcıları olacak ve yeryüzünü küfür
kaplamadıkça MEHDÎ gelmeyecek’’ demiştir.
Ken’an Rıfaî Hz.
MEHDÎ’yi şöyle açıklar: Cenab-ı Hakk, bir kuluna ‘’HİDAYET’’(Doğru yol) murat
ettiği, yani bir kulunu ilmen bilmek derecesinden, ayn’el yani görerek bilme
derecesine yükseltmek istediği vakit o kulun kalbine ‘’HİDAYET NÛR’’u tecelli
eder. İşte o vakit o kulun RÛH’u İSÂ olur. Bu Hidâyet, bu Rahman cezbesi
geldiği zaman, RÛH’da ‘’RÛH-İ İZÂFİ’’ olup, ne kadar yaramaz ahlak varsa; ki
onlar ‘’DECCAL’’dir, katleder. Böylece NEFS ve RÛH bir olur. Koruk üzüm olur.
MEHDÎ’nin çıkmasıyla
mezhepler birleşir ve yeryüzünde KÂFİR kalmaz.
Bu ‘’GÜNEŞİN BATI’DAN DOĞMASI’’DIR. Hayvani Rûh, bedene girince batar.
Battığı yerden, BATI’dan doğunca da ÖZGÜRLEŞİR.
ÖLMEDEN ÖNCE ÖLME, FÂNİ OLMAK DA BUDUR.
BİLGİ: Her
Peygamber ümmetine bir mucize ile gelmiştir. Hz. Mûsa’ya sihir, Hz.
İsâ’ya ölüleri diriltme, Hz. Peygamber’e ise güzel söz söyleme ve
kelâm mucizeleri verilmiştir.Hiç bir Peygamber’e ümmetinin ihtiyacının dışında
bilgi verilmemiştir. Tüm bilgiler Hz. Peygamber’de toplanmıştır.
RÛH: Nefsin
olgunlaşmamış ham halidir. (Üzümün aslının koruk olması gibi)
Hayvanî Rûh(yeri
karaciğerdir.Hay, Hayat, canlılık), Sıfatî Rûh(yeri akıldır, nefs’i
diriltir/İnsan-ı Kâmil), Zât’i Rûh(yer tutmaz, Rûh’umdan rûh üfledim’in
mânâsıdır, kalpleri diriltir/Cebrâil)
Rûh üflendiğinde önce
‘’NEFS DİRİLİR’’. Allah nefsi kendi kendisiyle mücadele etsin ve Rûh makamına
yülselsin diye yaratır.
Nefsin hâkikati Rûh,
Rûh’un hâkikati Hakk’tır. Rûh, Hakk’ın kendisidir.
Mürşid, Müridini
kulağından hamile bırakır(işitme). Mürşid’in kelâmı müridin kalbinde bir
muhabbet yumurtası bırakır. O muhabbetten Veled-i Kalp doğar. Kalbin çocuğu
dişi olursa kendine mürşid, erkek olursa başkalarına mürşid olur.
FENÂ ve BEKÂ:
Muhâlefetten Fâni,
Rıza’da Bâki olmak. Cehalette Fâni, İlim’de Bâki, Nefrette Fâni, Merhamette
Bâki (v.b.) Bâki nefsi ile ölü, Hakk ile diri olandır. Bir sıfatın Bekâ’sı,
ancak bir sıfatın Fenâ’sı ile mümkündür. Biri yok olmadan, biri var olmaz.
TECELLİ: ‘’Her
gün O bir iştedir’’ (Rahman-29) 1- Her an yeni bir yaratma, 2-Tecellinin
tekrarının olmaması, 3-Her an yeni bir benzerin yaratılması. Ayan-ı Sâbite
sürekli ‘’YOKLUK’’tadır(ADEM), Sâbit Hâkikat’ler. Onlarda varlık kokusu yoktur.
Hiç bir canlı Levh-i
Mâhfuz’da yazılı olanın dışında bir ŞEY yapmaya KÂDİR değildir. İnsanın hayatı
için aldığı bütün tedbirler, çaba ve uğraşlar onun ezeldeki KÂDER hükmüne
uygundur.
Kaynak: C. Nur Sargut MERYEM-2, İbn. Arabi Hz. çeşitli risaleleri
Allah idrakini nasip
etsin. AMİN.