GÜNEŞ VE AY TUTULMASI:
Tutulma,
Allah’ın kendisiyle kullarını korkuttuğu âyetlerden bir âyettir (işaret). Tıpkı
diğer yaratılmış âyetler gibi Güneş ve Ay tutulmasında sünnet olan, insanların
namaza koşmasıdır. Diğer âyetlere misal olarak depremleri, şiddetli karanlık ve
rüzgârın, alışık olmadık şekilde esmesini verebiliriz. Hz. Peygamber’e
tutulmanın mahiyeti sorulmuş, o da şöyle yanıt vermiştir: ‘’Allah bir şeye tecellî
ettiğinde, o şey kendisine boyun eğer’’. Bize göre tecellî süreklidir.
Güneş ve Ay’ın tutulmasının sebebi ‘’ilâhi bir tecellî’’den kaynaklı
olup, sadece Peygamber ve Ârif’lerden öğrenilebilir.
Güneş’in tutulması, ‘’AKLIN’’ tutulmasıdır. Çünkü Allah, aklı kendisinden
aldıklarını öğrensin ve akletsin diye yarattı. Bu durumda ay konumundaki nefis,
akıl ile en-nûr ismi yönünden bilgi aldığı Hakk’ın arasına girer. Akıl
yeryüzünde bulduğu şeyin bilgisini Hakk’tan öğrenmek ister. Bunun üzerine
nefis, akılla yeryüzünde bulduğu şeyin arasına arzularıyla girerek, yeryüzünde
neyi yaratacağı hakkında artık Allah’a bakmaz. Yeryüzü, cisim âlemi demektir.
Böylece akıl, hayvani ve şehvet kaynağı nefsin perdesiyle perdelenir. Bu ise
Güneş’in tutulmasına benzer.
GÜNEŞ (AKIL) TUTULMASI: Varlık,
NEFS’in perde olması ile Hakk’tan bilgi alamıyor.
AY TUTULMASI; Yeryüzünün gölgesinin Güneş ile Ay arasına girmesiyle
gerçekleşir. Ay ışığı Güneş’ten kazanıldığı için, Îman ve keşif nûrunu
Allah’tan almada ‘’nefs’’e benzemiştir. Nefs yetkinleşip karşılıklılık
halindeyken (dolunay gecesi), tecellî doğru bir şekilde gerçekleştiğinde
doğasına yönelebilir. Böylece doğasının karanlığı kendisinde ortaya çıkar. Bu
karanlık, nefis ile Allah’tan gelen bilgi ve Îman nûru arasında bir perde
haline gelir. Bu durum, yeryüzünün nefs mertebesindeki Ay ile Güneş’in ışığı
arasına girmesine benzer. Nefs doğasına baktığı ölçüde ilâhi Îman nûrundan
perdelenir. Nefs’in tutulma hali budur.
AY (NEFS) TUTULMASI: Varlığının perde olması
ile Nefs ÎMAN nûru ile aydınlanamıyor. (Nefs aydınlanacak ki, tekâmül etsin)
Tutulmanın
yeryüzünde ancak kendisinde meydana çıktığı mekânda bir etkisi olabilir. Tutulmanın kendisinde gerçekleştiği burca göre hadise
gerçekleşir. Tutulmanın gözükmediği mekânlarda ise ortaya çıkan bir hükmü ve
etkisi olmaz. Ay tutulması da etkisi bakımından böyledir. İnsanın zâhir ve
bâtın ilişkisi de böyledir. Bazen
tutulma amellerde gerçekleşir.
Tutulma
nedeniyle kılınacak namaz (bâtınî yorumuyla) nefsin ve doğanın karanlığını
kaldırmak için Hakk ile konuşmak ve Hakk’a yakarmak amacını taşır.
Namaz; ikişerli kılınan on rekât, sekiz
rekât, altı rekât, dört rekât arasında serbesttir. Dileyen, Güneş açılıncaya
kadar yakarış ve huşu içinde Allah’a dua eder. Güneş açıldığında ise Allah’a
şükretmek için iki rekât namaz kılar. (İbnül Arabi Hz. Fütühat-ı Mekkiye)
Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için
kısaca özetleyecek olursak:
Öncelikle her maddi varlık bir
maneviyatı işaret için vücut bulmuştur.
Güneş Hakk’ı, Ay Nefs’i, Dünya ise
kulun varlığını temsil eder.
Güneş tutulmasında Ay, Güneş ile Dünya arasına girer.
Yani Nefsaniyet Hakk ile kulun varlığı arasına girerek perde oluşturur ve ilâhi
bilgi akışı kesilir. Bu akıl tutulmasıdır.
Ay tutulmasında ise Dünya Güneş ile Ay arasına girer.
Yani kulun varlığı Hakk ile Nefs arasına girerek Hakkın îman nûrunun Nefs’i
aydınlatmasına, böylece de tekâmülüne engel olur. Bu da nefsin tutulmasıdır.
Bu durum
kulun amellerine yansır. Hakk’ın tecellîleri sürekli ve kesintisiz olmasına rağmen
kul perdeli olduğu için Hakk’ın tecellîlerini hissedemez.
Tutulma
dönemlerinde kılınması önerilen namaz, Hakk ile konuşma ve Hakk’a yakarma
amacıyladır. Çünkü namaz Allah ile konuşmak için bir vesiledir.
Bu
tutulmaların sadece görüldüğü bölgede etkili olmasının sebebi de tutulmanın
bâtıni etkilerinin o kul ile sınırlı olmasındandır. Ancak zâhiri açıdan da
olayın yaşandığı bölge etkilenir. Çünkü zâhiri olmayanın bâtını olmaz.
Sadakallâhül Azim.