Sıla kavuşmak, ulaşmak ve vûslat
iken, rahim ana rahmi, döl yatağı anlamındadır. Sıla-i rahim Kur’ân’ı Kerim’de pek
çok ayette zâhiri açıdan akrabaya
yardım ve iyilik anlamında olan ‘’erhâm’’
kelimesiyle geçmektedir (Nahl- 90, İsrâ- 26, Rum- 38).
(Bâtınî açıdan; Sıla vûslat, aslî vatanına kavuşma
iken rahim, varlığın ondan
doğması nedeniyle Hakîkati Muhammedi’nin en yetkin göründüğü varlık olan Hz. Peygamber’dir.
Allah Peygamberi kendi nûrundan, bizleri de Hz. Peygamber’in nûrundan
yaratmıştır.
Tüm saçılar
Allah’tan Hz. Peygamber’e, Hz. Peygamber’den bizedir. Kavuşma da önce Hz.
Peygamber’e, oradan Allah’adır. Namazdaki iki secdenin bir anlamı da budur.
Burada kastedilen sıla-i Rahim Yaratana ve dolayısıyla O’nun yarattıklarına
duyulan sevgi ve muhabbettir. Dönüş O’nadır. Ayrıca tek bir nefisten ve rahimden
yaratılmamız nedeniyle de hepimiz akraba sayılırız.)
‘’Muhakkak ki müminler
kardeştir’’
(Hucûrat, 10) Müminler, aralarında kardeşlik bağının kurulduğu ezelde âlemlerin
Rabbi tarafından esirgenmiş olanlardır. Bu hiçbir zaman kopmayacak bir
kardeşlik, hiçbir zaman kesilmeyecek bir yakınlık ve ilelebet sürecek bir
neseptir (soy). Burada kastedilen nesep, toprak ve suyun değil din ve takvânın
nesebidir.
Ey
civanmert! Bil ki bütün müminler îmân ve takvâ bakımından kardeşin ve
akrabandır, öyleyse kardeşliğinin hakkını ver ve akrabalığın gereğini
yerine getir. Onlarla iyi geçin, îsâr (kendinden çok başkasını düşün) ve fütüvvet
(cömertlik) yolunu tut, karşılık beklemeksizin hizmette bulun. Hata yaparlarsa
onlar için mâzeret gözet, hasta olduklarında ziyaretlerine git, kendi hisseni
bir kenara koy, onların paylarını çoğaltmaya bak. Kardeşliğin hakkı budur. Buna
gücün yetiyorsa ne âlâ, aksi takdirde hicret et.
Zünnûn el-Mısrî’ye sordular: Kiminle sohbet edip yoldaşlık yapalım,
kimlerin yanına gidip gelelim? ‘’Hiçbir şeye sahip olmayanlarla,
hiçbir hâlini kınamayanla ve sen değişsen de değişmeyenle’’ diye
cevap verdi.
‘’Hiçbir şeye sahip olmayanlarla’’ yani sahip olduğu hiçbir şeyi kendi hakkı olarak
görmeyenlerle, kardeşlerinin hakkını kendi hakkından üstün görenlerle yoldaşlık
et. Bu dünyada nerede bir husûmet doğarsa, senlikten ve benlikten doğar. Yoldan
senliği ve benliği kaldırırsan muvâfakat ve uzlaşma gelir, husûmet gider.
‘’hiçbir hâlini
kınamayanla’’ seni
hiç kınamayan ve sende bir kusur görünce senden uzaklaşmayan kişiyle yoldaş ol.
Yâni Âdemoğlunun hatâ ve kusurdan berî olmadığını, kusursuzluğun ancak Kuddûs
isminin yegâne sahibi olan Rabbe âit olduğunu bilenle yoldaş ol.
‘’sen değişsen de
değişmeyenle’’ yoldaş
olacaksan yaratılmışlarla değil Hak ile yoldaş ol, çünkü sen değişince
yaratılmışlar da değişir. Fakat Hakk’ın ahadiyetinin celâli ve samediyetinin
kemâli yaratılmışlar ne kadar değişseler de aslâ değişmez.
Bâzı
hadisler, kan bağı ve soy tarafından kurulan sevgi ve merhamet bağlarını koparmak anlamına gelen rahmi (akrabalık
bağını) kesmenin çirkinliğine işaret eder. Bu sözler, yaratıcı rahmetin insanî mahalli olarak rahmin, rahman olan Allah
ile sıkıca irtibatlı olduğunu anlatmaktadır. Hz. Peygamber bir kudsî hadiste
Allah’ın şöyle buyurduğunu aktarır: ’’Ben
Allah’ım, ben Rahmân’ım. Rahmi ben yarattım ve ona kendi ismimden bir isim
verdim.
Her kim rahmi (akrabalığı) keserse
ben de ona rahmetimi keseceğim ve her kim rahmi gözetirse ben de onu
gözeteceğim.’’ Bir
hadis te de şöyle denilir ‘’Rahmi kesen
kimse cennete giremez.’’ Ensârî, eğer insan ilişkileri Allah nezdinde
böylesine önemli ise Allah ile ilişkimizin bundan daha önemli olduğuna
işaret eder.’’ (Wıllıam C. Chıttıck/ İlâhi aşk Syf. 396-397)
İbnü’l Arabî
Hz. bu konuya bâtınî bir açıklama getirir:
Yaradılmışlar
her nerede bulunurlarsa, Hak er-Rahman ismiyle onlara eşlik eder, çünkü rahim
O’nun bir dalıdır ve bütün insanlar rahimdir (ve akraba). Çünkü onlar bir
babanın ve annenin oğullarıdır. Allah bizi bir nefisten yaratmıştır ki o da
Âdem’dir. Sonra Âdem’den ve Havva’dan pek çok erkek ve kadın meydana
getirmiştir. Öyleyse biz, rahim Rahman’ın bir dalı olduğu için, rahimiz
(akraba). Bu sayede akrabalık mümkün olabilmiş, yine bu nedenle Allah akraba
ziyaretini emrederek, ‘’Akrabalar
birbirlerine Allah’ın kitabından daha yakındır’’ (el-Enfal, 75)
buyurmuştur. Allah akraba ziyaretini/sıla-i rahmi emretmiştir. Biz rahim
itibariyle yakın akrabayız. Mertebe ve rütbemiz ise kulluktur. Dolayısıyla
sadece O’na bağlıyız ve O’ndan başkasına dayanmayız.
Hz. Peygamber ‘’Rahim; Rahman’dan bir
daldır, onu birleştireni Allah da birleştirir’’ demiştir.
Kastedilen sıla-i rahimdir. İnsanlar, bu ifâdeyi malla yakınlarına iyilik
anlamında yorumlamıştır. Bu grup ise kastedileni, yakınlığı Allah’a bağlamak şeklinde anlarlar. Allah rızık veren, metânetli, kuvvetli ve her
durumda; ister itaat edelim, ister günah işleyelim, yoluna uyalım veya
uymayalım, nimet verendir. Allah
hiçbir durumda kendi yönünden sıla-i rahmi kesmez (Rahmetini kesmez).
Allah
akrabalarla sıla-i rahmi sadece mutlu olsunlar diye emretmiştir. Her şahsın
sadece selâm vermekle bile yerine getirebileceği bir sıla-i rahmi vardır. Hz.
Peygamber şöyle demiştir; ‘’Sadece
selâm vermekle bile sıla-i rahim yapınız’’ sıla-i rahim (iyilik) yaptığımızda, yani rahme kavuştuğumuzda, gerçekte
Allah’a ulaşmış ve O’nunla sıla yapmış oluruz. Çünkü iyilik ve sadaka önce
Allah’ın eline düşer.
Allah, genel
rahmetiyle rahman iken, özel rahmetiyle rahimdir. Allah ile âlem arasındaki
bağlar, rahim isminden meydana gelir. Bu nedenle, Allah rahmi onun bir parçası ve dalı saymış, böylece rahim O’na nispet edilmiştir. Öyleyse âlemde herhangi bir
şeye yönelik rahmeti olan herkesin bu isme dayanması gerekir. Bütün
yaratılmışların da Allah’ın rahmetine ulaşması kaçınılmazdır. Çünkü herkes sıla-i rahim yapar, kendi rahmetine
ulaşır ve Allah da o yönden kişiye (rahmetiyle) kavuşur.
Her insanın
bir dostu olmalıdır ve hangi dinde olursa olsun dostunun haklarını
gözetlemelidir. Dostu nesep/soy itibariyle onun rahmi, yani akrabasıdır, çünkü
anne ve baba (aynı özden) bir kardeştirler. Bir insandan başka birine yönelik
ortaya çıkan her iyilik, bir sıla-ı rahimdir (akraba ziyareti) ve Allah bir
ihsan nimeti olarak onu herkesten kabul eder.
Akrabalık
iki kısımdır. Birincisi din akrabalığı, ikincisi kan akrabalığıdır. İki
akrabalığı kendisinde toplayan kimse, sıla-ı rahimde önceliklidir.
Din
akrabalığı, kan akrabalığının önündedir. Nitekim Allah Teâla mirasta böyle
yapmış, din kardeşliği (mânevî) miras sebebi olmuşken, dinde farklı olduklarından kan akrabalığı (mânevî)
miras sebebi olmamıştır. Başka bir ifâdeyle birisi Allah’ın birliğine îman eden
diğeri inkâr eden iki kardeşten biri öldüğünde, ötekinin mirasta payı olmaz. Hz.
Peygamber şöyle demiştir; ‘’İki din
mensubu birbirine vâris olamaz’’ Bir şahısla akrabalığını ve ilişkisini
kesen kimse, hiç kuşkusuz, başka biriyle akrabalığını yerine getiriyor
demektir. Allah’ın burada dikkate aldığı vûslat yönüdür, kesme yönü değil. Örn:
Zeyd ile akrabalık bağı kurmak (sıla-i rahim) Ömer ile akrabalığı kesmek
günahını siler, hâlbuki her ikisi de kardeşidir. Allah ilişkiyi korur ve
kesmez. Allah sıla-i rahmi koruyanı desteklerken kim akrabalık bağını ve sıla-i
rahmi (sevgi ve muhabbetini) keserse, onunla ilişkiyi keser, çünkü Hak, kişinin kestiği ‘’rahmin’’
kendisidir. Kul Allah ile sıla ve vûslat ettiğinde, hiç kuşkusuz en
yakın olanla vûslat etmiş, akrabalar arasında en öncelikli olan (Allah’a)
sıla-i rahmi yerine getirmiş demektir.
Allah’tan daha yakın akraba yoktur. Allah tenzihin olmaksızın
kendisinden uzaklaşılmayan yakındır. Rahim’ler ve akrabalıklar ölümle birlikte
sona ererken, Allah’a nispet edilen akrabalık (bağı) sona ermez. Çünkü Allah,
her nerede olursak olalım bizimle beraberdir. Biz ise kendi aramızda bazen
sıla-ı rahim yaparken bazen ölümle veya kaybolmayla veya yer değiştirmeyle
(beşerî) ilişkiyi keseriz. (Fütûhât-ı Mekkîyye Cilt-7 Syf. 84/ Cilt-14 Syf.
236- 237)
Konuyu özetlersek: Sıla vuslat, aslına kavuşma iken
rahim varlığın ondan doğması nedeniyle Hakikati Muhammedi’nin en yetkin
göründüğü varlık olan Hz. Peygamber’dir. Allah Peygamberi kendi nûrundan,
bizleri de Hz. Peygamber’in nûrundan yaratmıştır. Peygamber varlığın başıdır ve
dönüş Hz. Muhammed’den Allah’adır.
Rahmi kesmek
ise sevgi ve merhamet bağlarını koparmak, böylece de O’nun Rahmet’inden
uzaklaşmak anlamındadır. Allah’tan daha yakın akraba olmadığına göre bütün
yaratılmışlar da O’nun ‘’Rahman’dan bir dal olan rahim ismine’’
izâfe edilmiştir. O zaman sıla-i rahim Allah’a
ve dolayısıyla O’nun yarattıklarına duyulan sevgi ve merhamettir. Her ‘’şey’’ O’ndan O’nadır. Sadakallâhül
Azim.