14 Haziran 2011 Salı

VAKİT


Vakit zaman içinde senin halini belirler.Bu hal ne geçmişe ne de geleceğe bağlıdır. Kim geçmiş ile uğraşırsa, şimdiki zamanı geçmiş ile doldurursa şimdiki zamanın gerekliliklerini kaçırıyor demektir. Bu uzaklık makamıdır.
Gelecekle uğraşanlar da aynı durumdadır.
GEÇMİŞ HAYAL , GELECEK İSE MEÇHUL’DUR. ZAMAN AN’DIR. AN ALLAH
KATINDA ZAMAN BİRİMİDİR. (DEHR)

VATAN
Vatan, içinde varlıkların meydana geldiği VAKİTLERİN mahallidir.
İnsan nereden geldiğini, nerede bulunduğunu, nereye gittiğini bilmeden bu vatanları anlayamaz. İnsan içinde bulunduğu vatana uygun hareket etmelidir. Bu vatan, şu anda içinde bulunduğun vatanı, zamanı kapsar.
Kişi içinde bulunduğu vatana gerekli özeni göstermelidir. Sufi vaktin çocuğudur.
Bir olayın gerçek süresi   ‘’AN’’ ın sınırlarını aşmaz.
Olay vakte gereklidir.
Vakit olaya gereklidir.
Olay vakitten ayrılamaz.
Vakit olayların meydana geldiği yer yani  ‘’VATAN’’ dır.
Vatanlar çoktur. Genel olarak  6’dır.
. Allah’ın bize ‘’Ben sizin Rab’biniz değilmiyim’’ diye sorduğu ve vücut (B) giyerek ayrıldığımız vatan.
. Dünya vatanı. YANİ SORUMLULUK, SINAV  VE ÇALIŞMA vatanı.
. Küçük ve Büyük ölümden sonra geçeceğimiz  ‘’BERZAH’’(Bilinenle bilinmeyeni, var olanla var olmayanı, inkar edilenle tasdik edileni ayıran) vatanı.
. Uyuyan toprakta diriliş ve ilk duruma dönüş vatanı. (el- hafira)
. Cennet ve Cehennem vatanı.
. Kum tepesi (el- kesip) vatanı.
 Beyaz  MİSK’ten yapılmış YÜCE ALLAH’I GÖRME (Rü’yet) yeridir. Cennetin dışındadır.
ONUN SONU  MİSK’TENDİR. ARTIK  BUNA İMRENSİN  İMRENENLER.(Mutaffifin-26)

HAL
Herhangi bir çaba sarfetmeksizin kalbe aniden gelen şey.
Hal’ler Allah’ın bağışlarıdır.Kişisel çaba ile kazanılmaz.Hâl ilahi bir sıfattır. Tanrı kendi
HAKİKATİ içinde tek bir varlık olsa da ‘’O HER AN BİR  İŞTE’DİR’’ (RAHMAN-29).
Bu işler yaratıkların HAL’leridir.
HER AN YENİ BİR TECELLİ GEREĞİ HAL DE DEVAMLI YENİLENİR.
ALLAH’IN YARATICI SIFATI BUNU GEREKTİRİR.

MAKAM
Kul belirlenmiş  ‘’VAKİTLER’’ de yapılması gerekli amelleri yaparsa, kemâle ermesi için gerekli olan mücadele ve riyazatları, yani bedensel  ve ruhsal çabaları yerine getirirse  ‘’MAKAM SAHİBİ’’ olur. MAKAM   ‘’hal’’ in  aksine sabittir. Ölene kadar devam eden veya etmeyen  MAKAMLAR vardır.
Bast ve Ünsiyet (yakınlık) cennete kadar devam eden makamlardır.

MÜMİN HAL, ARİF İSE MAKAM EHLİDİR. HAL’LER DEĞİŞİR  MAKAM İSE DEĞİŞMEZ.
EN YÜKSEK MAKAM MAKAMSIZLIKTIR. YANİ  HİÇ’LİK.
ALLAH HEPİMİZE NASİP ETSİN. AMİN.


İLK AKIL – KALEM:

Hz. MUHAMMED’İN ruhu İLK- AKIL’dır. Yüce Allah’tan alınan her şeyi ruha akıl taşımaktadır. Arş; Taht bir levha olarak tanımlanırsa AKIL’da LEVHA üzerinde yazı yazan KALEM’dir. Levha RUH ise AKIL onun efendisidir.

Akıl İle Yaratıcı arasında hiçbir araç yoktur. Bununla birlikte ikisinin arasında en-Nûn meleği olduğu söylenir.

Kalem’in baş aşağıya çevrilmesi ile KALEM LEVHA üzerine yazı yazar. Nûn meleğinden gelen derin bilgiler Levha üzerine yazılır. Kalem suresinin 68. ayeti Nûn harfinin evrensel bilgisi ile açılır. Bu melek evrensel bilgiyi içeren bir noktaya benzetilir.

AKIL KALEM’DİR. RUH LEVHA’DIR. AKLIN ÖZÜNDEKİ EVRENSEL BİLGİNİN LEVHA ÜZERİNE YAZILARAK CANLI HALE GETİRİLME İŞİNE KALEM DENİR.

KALEM’İ HAREKET ETTİREN ALLAH’IN SAĞ ELİDİR.

İrade kalemini, ilim mürekkebine daldırdı ve kudret sağıyla korunmuş, saklanmış olan Levh-i Mahfûz’a daha önce olan, şu anda olmakta olan ve ileride olacak olan ve olmayacak olan her şeyi yazdı.

Bütün sebepler Allah’ın elindeki KALEM gibidir. Kalem’i hareket ettiren yazıyı yazan Allah’tır.

KİMİ  KALEM’E TAKILIR, KİMİ ELİ GÖRÜR, KİMİ ONU SEYRETMENİN  TESİRİYLE KALEMİ GÖRMEZ. SEBEPLERE TAKILAN AVAM’DIR.(SIRADAN) VELİ KİŞİ SEBEPLERİN ARKASINDAKİ ASIL İŞİ YAPANI BİLİR.

KALEM’İN MÜREKKEBİNDEN DÜŞEN İLK DAMLA ‘’BA’’ nın ALTINDAKİ NOKTA’dır VE ONUN ANLAMI ‘’RAHMET’’tir. O HALDE KALEM’İN LEVHA’YA YAZDIĞI İLK ŞEY ‘’RAHMET’’ tir.

RAHMAN VE RAHİM ONDAN TÜRER.


7 Haziran 2011 Salı

NOKTA - KÜN (OL)

Alemde ne varsa Kur’an’da, Kur’an’da ne varsa Fatiha’da, Fatiha’da ne varsa
Besmele’de, Besmele’de ne varsa  (B) harfinde, (B) de ne varsa altındaki
Noktada’dır.İlim bir noktadır onu cahiller çoğalttı.
Besmeledeki (B) harfi, Allah’ın isim ve sıfatlarının Peygamberin vücudunda
Tecelli etmesidir. (B) vücuttur ve zulmani bir harftir. (B) geçersek ve varlığımızdan
Temizlenirsek (B) nin altındaki  nokta oluruz. Bu Hz. Nokta Bismillah manasını
Bize idrak ettiren ALİ makamıdır.
HZ. Peygamber ben ilmin şehriyim, Ali ise kapısıdır.Evlere kapılarından giriniz,
Demiştir. Ali AŞK makamıdır. Allah’ın makamına AŞK kapısından girilir.
NOKTA-YI BASİTA maddi ve manevi bütün alemlerin varlık kaynağı olması
Bakımından bölünme ve parçalanma kabul etmeyen birliktir.(Mutlak Gayb)
Arap alfabesindeharflerin aslı NOKTA’dır. Nokta kendini tekrar ederek düz
Çizgiyi yani ELİF (I) harfini oluşturur. Elif ise eğilip bükülerek diğer harfleri
Meydana getirir.
Biz Allah’ın sonsuzluğu önünde bir Nokta’dan ibaretiz Nokta olan  varlığını,
Allah’ın varlığında yok edenler zamansız ve mekansız olan Allah’ın kulu,
Hakk ve Halk’ın sevgilisi olurlar. ADEM ALLAH’ın NOKTASIDIR. (B) Elif
İle diğer harfler arasındaki geçiş harfi  yani  İNSAN-I KAMİL’dir. Onun
Hakikati bir nokta’da gizlidir. Adem her devrin Ademidir. Her devirde
Gelen Allah sevgilisi Adem’in hakikatini taşır.
ALEM NOKTA DERYASININ BİR KATRESİDİR. BU HAKİKATİ GÖREN BİRLİĞİ
İDRAK EDER.
NOKTA AYNI ZAMANDA  KÜN’dür. Başlangıç ve son onda birleşir. Her şey
Nokta’da başlar bir daire çizerek Nokta’da biter.
KÜN (OL) çekirdek kainat ağaçtır. KÜN kelimesinde  2 harf vardır.
KÂF- Bir yönü mükemmelliğe, KemÂl’e,
         Bir yönü noksanlığa, örtüye yani küfre,
NÛN- Bir yönü marifete yani bilinirliğe,
          Bir yönü tanınmazlığa yani inkara,
DÖNÜKTÜR.
KEVN (VARLIK) tamamiyle KÜN kelimesinden çıkan biri NÛR, biri ZÛLMET
İki CÜZ’den ibarettir.
Ne kadar hayır varsa NÛR’dan, ne kadar şer varsa  ZÛLMET’tendir.
MELEKLER NUR’dan, ŞEYTAN ise ZULMET’tendir.
Adem ve oğullarının çamuruna NÛR ve ZÛLMET karışmıştır.Onların
Hakikatleri  MARİFET’e de, İNKAR’a da meyillidir.
CEVHERİNDE NE GALİP GELİRSE O YÖNE MEYL EDER.
Varlıkların hepsi Allah’ın kelimeleridir. Çünkü onlar KÜN emrinden
Meydana gelmiştir. KÜN ise Allah’ın kelimesidir. Yaradılışta üzerine
Allah’ın NUR’u isabet edenler KAF ve NUN’u, Kemal ve Belirlilik
Olarak algıladı.NUR’dan isabet almayanlar ise Küfür ve İnkara
Tanıklık eder.
KÜN ÇEKİRDEK, KAİNAR AĞAÇTIR.
Cennet ve Cehennem Kainat Ağacının meyvelerini koymak için
Hazırlanmış iki  AMBAR’a benzer. Ağacın çiçekleri Dünya, meyve
Vermesi Ahiret’tir.Meyve ve dallar çok olsada KÖK BİR’dir.
Dalların biri NUR’a, biri ZULMET’e bakar. Bu meyve Nur-i Muhammedi
Ya da Hakikat-ı Muhammedi’nin karşılığıdır.
VARLIK KÜN EMRİ İLE BAŞLAYIP, MİRAÇ İLE TAMAMLANIR.
KÜN iki ele işaret eder. İki elden maksat CELAL ve CEMAL’dir.
Yani Alemin sureti, Hakk’ın sureti.İşte ADEM iki sureti kendinde
Toplayarak HALİFELİĞE lâyık görülmüştür. Halifelik sadece İNSAN-I
KAMİL için geçerlidir.
İNSAN-I KAMİL’in DIŞ YÜZÜ ALEM, İÇ YÜZÜ İSE HAKK’tır.
Hakikat yani ÖZ olan Hakikat-ı Muhammed itoprağa gömüldüğü yani
Yok olduğu zaman ondan Gövde, Dallar, Çiçekler ve Meyve zuhur
Ediyor.Burada  AĞAÇ İNSAN-I KAMİL, meyvesi ise İNSAN oluyor.
İnsanlığın manasına varamamış olanlar faydasız ve lüzumsuz değildir.
Bir ağaçtaki yaprak, dal ve çiçekler hepsi meyvenin zuhuru içindir.
Allah insanın iki kaşı arasına (Celal- Cemal) bir hat çekti. Bütün
İlimleri o düz çizgiden öğretti. Bu düz çizgi ZÛL CELAL-I  VEL İKRAM’ın
Tam zuhur yeri olan Hakikat-ı Muhammedi’dir.
HATT-I İSTİVA (EKVATOR) da, Hakikat-ı Muhammedi’dir.

İSLAMİYET TESLİMİYETTİR. ALEMDE HER ŞEY TESLİM OLMUŞTUR.
YANİ MÜSLÜMANDIR.ÇÜNKÜ HER ŞEY İLAHİ EMRE YÖNELMİŞTİR.
KENDİSİNE  ‘’OL’’ DEYİNCE BU EMRE İTAAT  ETMEYEN HİÇ BİR VARLIK
YOKTUR. HER ŞEY BU EMRİN SONUNDA MEYDANA GELİR.
ONUNİÇİN HER VARLIK İSLAMDIR. (teslimdir)

2 Haziran 2011 Perşembe

HAKİKAT-I MUHAMMEDİ:

Muhammedi  Hakikat ilk ilkedir  ve âlemin hamurudur. Âlemde ŞEY’lik vasfına haiz bütün varlıklar bu hakikatten ve  bu hakikatin bir yönünden meydana gelmiştir. Varlığın zuhur etmesindeki hikmet Hakk’ın bilinmeyi istemesidir. Bundan dolayı âlem var edilmiştir. Eğer Allah ile âlem arasında bir nispet bulunmasaydı (Muhammedi Hakikat) o zaman âlemin Allah’ı bilmesine imkân olmayacaktı. Bu nedenle Allah Zat nurundan Muhammedi Hakikati var etmiş ve onu âlem ile kendi arasında bir NİSBET kılmıştır. Âlem böylece Hakk’ı bilir.

Hz. Muhammed, Muhammedi Hakikatin en kâmil görünümüdür. İnsan Hz. Muhammed’den bir nüshadır. İnsan ilahî isimlerin tamamının mazharıdır (görüldüğü yerdir). Çünkü Hz. Peygamber Hakk’a ait bütün ilahi isimlerle isimlenmiştir.

İblis de Allah’ın Zat’ından yaratılmış olan Hz. Muhammed’den var edilmiştir. Hakk’ın Zat’ı iki zıddı cem ettiği için, Hz. Muhammed’de iki zıddı cem eder. Yüce melekler Cemâl ve Hidayet nuru bakımından Hz. Muhammed’in Hakikatinden var edilmiştir. İblis ve benzerleri ise Celâl, zulmet ve sapkınlıkları sıfatı bakımından Muhammedi Hakikat’ten yaratılmışlardır.

Allah İblis’e ‘’Ey AZAZİL, benden başkasına ibadet etme’’ dediği için Âdem’e secde etmemiştir. Oysa Allah’ın emri ile Âdem’e secde etmek yine Allah’a secde etmek demek olduğunu anlayamamış ve bu şaşkınlığı nedeniyle iblis adını almıştır.

HAKİKAT-I MUHAMMEDİYE, Hz. Muhammed’in zamana ve mekâna bağlı olmayan Hakikatidir. Allah’ın ilk var ettiği ŞEY’dir. Yalnızca Allah’ın var olup onunla birlikte başkasının var olmadığı bir mertebeden sonra Zât’tan ilk defa Muhammedi Hakikat zuhur etmiştir. O nedenle varlığın zuhur silsilesinin ilk halkasıdır. Bu Mertebe Hakikatül  hakayık diye adlandırılır ve Allah isminin mazharıdır.

HER ŞEY NUR-İ MUHAMMEDİ’DEN, NÛR-İ MUHAMMEDİ İÇİN VAR EDİLMİŞTİR.
GAYB MERTEBESİNDE OLANIN  ZUHUR MERTEBESİNE ÇIKMASINA TECELLİ DENİR. TEK BİR HAKİKAT VARDIR VE O HAKİKAT TECELLİ ETMEKTEDİR.

VAHDET-İ VÜCUT anlayışına göre yaratan ve yaratılan yani ikilik kabul görmediği, tek bir vücut anlayışı benimsendiği için TECELLİ kavramı kullanılmaktadır.

Âlem tecelliler mertebesidir. Tecelliler; VARLIK  ve MÜŞAHEDE tecellisi diye ikiye ayrılır.

Varlık  tecellisi, TECELLİ’dir. Müşahede tecellisi ise, TENEZZÜLÂT’tır.

HAK, Mutlak varlıktır. Âlemdeki çokluk (Kesret) Hakk’tan çıkan bu varlık tecellilerinin, Hakk’ın isim ve sıfatlarının gölgesi olan Ayan-ı Sabite mazharında ortaya çıkan görünümünden kaynaklanır.
İlk tecelli (Tecelli-i Akdes), Hakk’ın kendi Zat’ında, Zat’ı için, Zat’ıyla tecelli etmesidir. Bu tecelli insan bilgisinin konusu değildir. Çünkü bu tecelli sadece Zat’a ait bir tecellidir.

İkinci tecelli ise (Tecelli-i Mukaddes) isim ve sıfatların tecellisi şeklindedir. Yaratma yoktan var etme değildir. Gizli yani bâtın olan bir şeyin ortaya çıkmasıdır. Tecellinin tekrarı yoktur, her tecelli bir önceki tecelliyi kapsar ve genişleyerek devam eder. Buna bağlı olarak âlemde sürekli genişler ve mükemmelleşir.

Evren buna bağlı olarak sürekli yenilenir ve değişir. Müşahede tecellisi Mârifetullah ile ilgilidir. Tecelli ki bu keşiftir, marifet ile birleşir. Müşahede tecellisinin özelliği, tecelli edilenin varlığını silmek ve ona bilgi kazandırmaktır. Allah hakkında bilgi ancak Müşahede tecellisi ile elde edilir.
TECELLİ DE İSTİDADA GÖREDİR. Tecellinin üç temel işlevi  vardır.

. Hakk’ın Zat’ında gizli halde bulunan isim ve sıfatlarının yani âlemin ortaya çıkmasıdır.
. İsim ve Sıfatlar vasıtasıyla ilâhî Zat hakkında bilgi sahibi olmaktır. Çünkü Hak bilinmeyi istediği için tecelli etmektedir.
. Âlemin varlığının devamını sağlamaktır.

Hakk’ın tecellisi âlemin varlığının kıyamıdır. (Ayakta durmasıdır) Hakk’ın tecellisi hangi âlemde ve hangi varlıkta olursa olsun El- Zahir isminden kaynaklanır. El Batın isminden ne bu nede öteki dünyada tecelli gerçekleşmez.

ZAT’ININ TECELLİSİ İÇİN SEVGİDEN SEVGİLİ YARATTI. YARATTIKLARI ARASINDA NİSBET (BERZAH) OLMASI İÇİN ÂLEMİ DE BU SEVGİLİDEN YARATTI.

Sıfat Zat’tan bir dal ise, âlemde bu sevgiliden bir daldır. Hz. Peygamber ‘’Ben Allah’tanım, müminler de bendendir’’ demiştir. Peygamber Allah ile âlem arasında vasıtadır. Bu nedenle ahiretteki Vesile makamı sadece ona aittir. O VESİLE MAKAMININ SAHİBİDİR.

VESİLE: Adn diye adlandırılan cennetlerdeki en yüksek mertebedir ve Hz. Muhammed’e aittir.

NİSBET: Bir şeyin başka bir şey ile bağlantısını sağlayan aracı.