2 Haziran 2011 Perşembe

HAKİKAT-I MUHAMMEDİ:

Muhammedi  Hakikat ilk ilkedir  ve âlemin hamurudur. Âlemde ŞEY’lik vasfına haiz bütün varlıklar bu hakikatten ve  bu hakikatin bir yönünden meydana gelmiştir. Varlığın zuhur etmesindeki hikmet Hakk’ın bilinmeyi istemesidir. Bundan dolayı âlem var edilmiştir. Eğer Allah ile âlem arasında bir nispet bulunmasaydı (Muhammedi Hakikat) o zaman âlemin Allah’ı bilmesine imkân olmayacaktı. Bu nedenle Allah Zat nurundan Muhammedi Hakikati var etmiş ve onu âlem ile kendi arasında bir NİSBET kılmıştır. Âlem böylece Hakk’ı bilir.

Hz. Muhammed, Muhammedi Hakikatin en kâmil görünümüdür. İnsan Hz. Muhammed’den bir nüshadır. İnsan ilahî isimlerin tamamının mazharıdır (görüldüğü yerdir). Çünkü Hz. Peygamber Hakk’a ait bütün ilahi isimlerle isimlenmiştir.

İblis de Allah’ın Zat’ından yaratılmış olan Hz. Muhammed’den var edilmiştir. Hakk’ın Zat’ı iki zıddı cem ettiği için, Hz. Muhammed’de iki zıddı cem eder. Yüce melekler Cemâl ve Hidayet nuru bakımından Hz. Muhammed’in Hakikatinden var edilmiştir. İblis ve benzerleri ise Celâl, zulmet ve sapkınlıkları sıfatı bakımından Muhammedi Hakikat’ten yaratılmışlardır.

Allah İblis’e ‘’Ey AZAZİL, benden başkasına ibadet etme’’ dediği için Âdem’e secde etmemiştir. Oysa Allah’ın emri ile Âdem’e secde etmek yine Allah’a secde etmek demek olduğunu anlayamamış ve bu şaşkınlığı nedeniyle iblis adını almıştır.

HAKİKAT-I MUHAMMEDİYE, Hz. Muhammed’in zamana ve mekâna bağlı olmayan Hakikatidir. Allah’ın ilk var ettiği ŞEY’dir. Yalnızca Allah’ın var olup onunla birlikte başkasının var olmadığı bir mertebeden sonra Zât’tan ilk defa Muhammedi Hakikat zuhur etmiştir. O nedenle varlığın zuhur silsilesinin ilk halkasıdır. Bu Mertebe Hakikatül  hakayık diye adlandırılır ve Allah isminin mazharıdır.

HER ŞEY NUR-İ MUHAMMEDİ’DEN, NÛR-İ MUHAMMEDİ İÇİN VAR EDİLMİŞTİR.
GAYB MERTEBESİNDE OLANIN  ZUHUR MERTEBESİNE ÇIKMASINA TECELLİ DENİR. TEK BİR HAKİKAT VARDIR VE O HAKİKAT TECELLİ ETMEKTEDİR.

VAHDET-İ VÜCUT anlayışına göre yaratan ve yaratılan yani ikilik kabul görmediği, tek bir vücut anlayışı benimsendiği için TECELLİ kavramı kullanılmaktadır.

Âlem tecelliler mertebesidir. Tecelliler; VARLIK  ve MÜŞAHEDE tecellisi diye ikiye ayrılır.

Varlık  tecellisi, TECELLİ’dir. Müşahede tecellisi ise, TENEZZÜLÂT’tır.

HAK, Mutlak varlıktır. Âlemdeki çokluk (Kesret) Hakk’tan çıkan bu varlık tecellilerinin, Hakk’ın isim ve sıfatlarının gölgesi olan Ayan-ı Sabite mazharında ortaya çıkan görünümünden kaynaklanır.
İlk tecelli (Tecelli-i Akdes), Hakk’ın kendi Zat’ında, Zat’ı için, Zat’ıyla tecelli etmesidir. Bu tecelli insan bilgisinin konusu değildir. Çünkü bu tecelli sadece Zat’a ait bir tecellidir.

İkinci tecelli ise (Tecelli-i Mukaddes) isim ve sıfatların tecellisi şeklindedir. Yaratma yoktan var etme değildir. Gizli yani bâtın olan bir şeyin ortaya çıkmasıdır. Tecellinin tekrarı yoktur, her tecelli bir önceki tecelliyi kapsar ve genişleyerek devam eder. Buna bağlı olarak âlemde sürekli genişler ve mükemmelleşir.

Evren buna bağlı olarak sürekli yenilenir ve değişir. Müşahede tecellisi Mârifetullah ile ilgilidir. Tecelli ki bu keşiftir, marifet ile birleşir. Müşahede tecellisinin özelliği, tecelli edilenin varlığını silmek ve ona bilgi kazandırmaktır. Allah hakkında bilgi ancak Müşahede tecellisi ile elde edilir.
TECELLİ DE İSTİDADA GÖREDİR. Tecellinin üç temel işlevi  vardır.

. Hakk’ın Zat’ında gizli halde bulunan isim ve sıfatlarının yani âlemin ortaya çıkmasıdır.
. İsim ve Sıfatlar vasıtasıyla ilâhî Zat hakkında bilgi sahibi olmaktır. Çünkü Hak bilinmeyi istediği için tecelli etmektedir.
. Âlemin varlığının devamını sağlamaktır.

Hakk’ın tecellisi âlemin varlığının kıyamıdır. (Ayakta durmasıdır) Hakk’ın tecellisi hangi âlemde ve hangi varlıkta olursa olsun El- Zahir isminden kaynaklanır. El Batın isminden ne bu nede öteki dünyada tecelli gerçekleşmez.

ZAT’ININ TECELLİSİ İÇİN SEVGİDEN SEVGİLİ YARATTI. YARATTIKLARI ARASINDA NİSBET (BERZAH) OLMASI İÇİN ÂLEMİ DE BU SEVGİLİDEN YARATTI.

Sıfat Zat’tan bir dal ise, âlemde bu sevgiliden bir daldır. Hz. Peygamber ‘’Ben Allah’tanım, müminler de bendendir’’ demiştir. Peygamber Allah ile âlem arasında vasıtadır. Bu nedenle ahiretteki Vesile makamı sadece ona aittir. O VESİLE MAKAMININ SAHİBİDİR.

VESİLE: Adn diye adlandırılan cennetlerdeki en yüksek mertebedir ve Hz. Muhammed’e aittir.

NİSBET: Bir şeyin başka bir şey ile bağlantısını sağlayan aracı.