HAKİKAT-I MUHAMMEDİ:
Muhammedi Hakikat
ilk ilkedir ve âlemin hamurudur. Âlemde ŞEY’lik vasfına haiz bütün
varlıklar bu hakikatten ve bu hakikatin bir yönünden meydana gelmiştir.
Varlığın zuhur etmesindeki hikmet Hakk’ın bilinmeyi istemesidir. Bundan dolayı
âlem var edilmiştir. Eğer Allah ile âlem arasında bir nispet bulunmasaydı
(Muhammedi Hakikat) o zaman âlemin Allah’ı bilmesine imkân olmayacaktı. Bu
nedenle Allah Zat nurundan Muhammedi Hakikati var etmiş ve onu âlem ile kendi
arasında bir NİSBET kılmıştır. Âlem böylece Hakk’ı bilir.
Hz. Muhammed,
Muhammedi Hakikatin en kâmil görünümüdür. İnsan Hz. Muhammed’den bir nüshadır.
İnsan ilahî isimlerin tamamının mazharıdır (görüldüğü yerdir). Çünkü Hz.
Peygamber Hakk’a ait bütün ilahi isimlerle isimlenmiştir.
İblis de
Allah’ın Zat’ından yaratılmış olan Hz. Muhammed’den var edilmiştir. Hakk’ın
Zat’ı iki zıddı cem ettiği için, Hz. Muhammed’de iki zıddı cem eder. Yüce
melekler Cemâl ve Hidayet nuru bakımından Hz. Muhammed’in Hakikatinden var
edilmiştir. İblis ve benzerleri ise Celâl, zulmet ve sapkınlıkları sıfatı
bakımından Muhammedi Hakikat’ten yaratılmışlardır.
Allah İblis’e
‘’Ey AZAZİL, benden başkasına ibadet etme’’ dediği için Âdem’e secde etmemiştir.
Oysa Allah’ın emri ile Âdem’e secde etmek yine Allah’a secde etmek demek
olduğunu anlayamamış ve bu şaşkınlığı nedeniyle iblis adını almıştır.
HAKİKAT-I
MUHAMMEDİYE, Hz. Muhammed’in zamana ve mekâna bağlı olmayan Hakikatidir. Allah’ın
ilk var ettiği ŞEY’dir. Yalnızca Allah’ın var olup onunla birlikte başkasının
var olmadığı bir mertebeden sonra Zât’tan ilk defa Muhammedi Hakikat zuhur
etmiştir. O nedenle varlığın zuhur silsilesinin ilk halkasıdır. Bu Mertebe
Hakikatül hakayık diye adlandırılır ve
Allah isminin mazharıdır.
HER ŞEY
NUR-İ MUHAMMEDİ’DEN, NÛR-İ MUHAMMEDİ İÇİN VAR EDİLMİŞTİR.
GAYB
MERTEBESİNDE OLANIN ZUHUR MERTEBESİNE ÇIKMASINA TECELLİ DENİR. TEK
BİR HAKİKAT VARDIR VE O HAKİKAT TECELLİ ETMEKTEDİR.
VAHDET-İ
VÜCUT anlayışına göre yaratan ve yaratılan yani ikilik kabul görmediği, tek bir
vücut anlayışı benimsendiği için TECELLİ kavramı kullanılmaktadır.
Âlem
tecelliler mertebesidir. Tecelliler; VARLIK ve MÜŞAHEDE tecellisi
diye ikiye ayrılır.
Varlık tecellisi,
TECELLİ’dir. Müşahede tecellisi ise, TENEZZÜLÂT’tır.
HAK, Mutlak
varlıktır. Âlemdeki çokluk (Kesret) Hakk’tan çıkan bu varlık tecellilerinin,
Hakk’ın isim ve sıfatlarının gölgesi olan Ayan-ı Sabite mazharında ortaya çıkan
görünümünden kaynaklanır.
İlk tecelli
(Tecelli-i Akdes), Hakk’ın kendi Zat’ında, Zat’ı için, Zat’ıyla tecelli
etmesidir. Bu tecelli insan bilgisinin konusu değildir. Çünkü bu tecelli sadece
Zat’a ait bir tecellidir.
İkinci
tecelli ise (Tecelli-i Mukaddes) isim ve sıfatların tecellisi şeklindedir.
Yaratma yoktan var etme değildir. Gizli yani bâtın olan bir şeyin ortaya
çıkmasıdır. Tecellinin tekrarı yoktur, her tecelli bir önceki tecelliyi kapsar
ve genişleyerek devam eder. Buna bağlı olarak âlemde sürekli genişler ve
mükemmelleşir.
Evren buna
bağlı olarak sürekli yenilenir ve değişir. Müşahede tecellisi Mârifetullah ile
ilgilidir. Tecelli ki bu keşiftir, marifet ile birleşir. Müşahede tecellisinin
özelliği, tecelli edilenin varlığını silmek ve ona bilgi kazandırmaktır. Allah
hakkında bilgi ancak Müşahede tecellisi ile elde edilir.
TECELLİ DE
İSTİDADA GÖREDİR. Tecellinin üç temel işlevi vardır.
. Hakk’ın
Zat’ında gizli halde bulunan isim ve sıfatlarının yani âlemin ortaya
çıkmasıdır.
. İsim ve
Sıfatlar vasıtasıyla ilâhî Zat hakkında bilgi sahibi olmaktır. Çünkü Hak
bilinmeyi istediği için tecelli etmektedir.
. Âlemin
varlığının devamını sağlamaktır.
Hakk’ın
tecellisi âlemin varlığının kıyamıdır. (Ayakta durmasıdır) Hakk’ın tecellisi
hangi âlemde ve hangi varlıkta olursa olsun El- Zahir isminden kaynaklanır. El
Batın isminden ne bu nede öteki dünyada tecelli gerçekleşmez.
ZAT’ININ
TECELLİSİ İÇİN SEVGİDEN SEVGİLİ YARATTI. YARATTIKLARI ARASINDA NİSBET (BERZAH)
OLMASI İÇİN ÂLEMİ DE BU SEVGİLİDEN YARATTI.
Sıfat
Zat’tan bir dal ise, âlemde bu sevgiliden bir daldır. Hz. Peygamber ‘’Ben
Allah’tanım, müminler de bendendir’’ demiştir. Peygamber Allah ile âlem
arasında vasıtadır. Bu nedenle ahiretteki Vesile makamı sadece ona aittir. O
VESİLE MAKAMININ SAHİBİDİR.
VESİLE: Adn
diye adlandırılan cennetlerdeki en yüksek mertebedir ve Hz. Muhammed’e
aittir.
NİSBET: Bir
şeyin başka bir şey ile bağlantısını sağlayan aracı.