18 Şubat 2016 Perşembe

HAKK

Her RÛH bedene girmeden önce, LEVH’İ MAHFÛZ denilen kayıtlı LEVHA’da bir sûret oluşturur ve o sûretten, damla damla, ARŞ’tan ARZ’a kadar olan SEYR yolculuğunda, bedene ulaşır. Ve sonra bu serüven tekrar inilen noktaya çıkışla noktalanacaktır. Her insanın SIR’rı o LEVHA’da kayıtlıdır ve kayıtlı LEVHA’da insanın payına düşen her ne var ise o SIR’rın esiridir.

Her insan, ilâhi isimlerin bir veya birkaçının hükmü altında bedenlenmiştir. İlâhi isimler, insan bedenlerini var etmeden önce, ilâhi sûretler olarak ‘’HAK AYNASINDA’’ şekillenir. Dünyada görünen bedeni ise, hakîkî sûretinin sadece gölgesidir.

Kâinat Allah’ın isim ve sıfatlarının toplamıdır. İnsan(?) da kâinatın bir örneği olduğu için Allah’ın isim ve sıfatlarının toplamıdır. İnsan Âlemin RÛH’u, Âlem ise BEDEN’dir.

HAKK, HAKK OLARAK KALDIĞI MÜDDETÇE NE ÂDEM NE ÂLEM VARDIR.

Allah’ın ‘’HAKK’’ ismi, Allah isminin yaratılmaya meyilli halidir.

YARATMA HAKK’TAN ORTAYA ÇIKMAK DEMEKTİR. ‘’Gökleri, yeri ve ikisinin arasındaki şeyleri Hakk ile yarattık’’(Hicr,85)

HAKK, BÂTIL’IN ZIDDIDIR. ‘’De ki, Hakk geldi bâtıl zâil/yok oldu’’ (İsrâ, 81) HAKK MUTLAK VARLIK, BÂTIL İSE MUTLAK YOKLUKTUR.

ALLAH İSMİ KENDİNİ HAKK’DA TANIR, HAKK KENDİNİ İLAHİ İSİMLERDE TANIR, İLÂHİ İSİMLER KENDİNİ İLÂHİ SÛRETLERDE TANIR. EĞER İNSAN KENDİNİ ARINDIRIR VE TEMİZLERSE CİLASIZ BİR AYNA GİBİ PARLAR VE HAKK KENDİNİ ORADA TANIR.

Her insan Hakk’ın aynasıdır, birbirinin değil. İnsanlar hiçbir zaman birbirlerinin yansıması olamazlar çünkü, insan bir gölgedir, gerçek değildir. Donmuş/kesif maddeler birbirlerini yansıtamazlar.

HAKK, KENDİNİ GÖRMEN İÇİN SENİN AYNANDIR. İLÂHİ İSİMLER(beden) DE HAKK’IN AYNASIDIR.

HAKK HALK’IN HAKÎKATİ, HALK İSE HAKK’IN ZÛHURUDUR. HAKK VE HALK ARASINDAKİ ‘’LÂ’’ ‘’YOK’’ DEMEKTİR. ‘’LÂ’’ KALKINCA GERİYE HAKK KALIR.

İNSAN BELLİ İLÂHİ İSİMLERİN MANASININ ORTAYA ÇIKIŞI İLE VAR OLMUŞTUR. YANİ ‘’B’’ SIRRI İLE VÜCUD BULMUŞTUR. (ikilik, gören ve görülen. Ebced değeri de 2’dir)

‘’Yüce Hakk isim ve sıfatlarının ortaya çıkmasını istemiştir. Zira HALK’a, yani isimlere ZÂT’ını bildirmek istemiş, çeşitli zuhûr yerlerinde gizli ve bâtın olan  Zât’ını aşikâr etmiştir’’.(Hz. İsmail S.23)

Hakk olarak Halk’ta tecelli eden ilâhi isimler o kul’un ‘’RAB’’bi yani terbiye edicisi olmuştur.

RAB’bimiz olan ismimiz bizim hakikatimizdir, kaderimizdir. Sabittir ve asla değişmez. İsim değişmediği için kader de değişmez.

Kula bilgi ve yardım ‘’RAB’’ isminden gelir. Ona dua eder, ondan isteriz.


Bütün dua ve isteklerimiz RAB ismine iken, ALLAH ismine taparız.