9 Mart 2016 Çarşamba

HAYAT VE ÖLÜM

HAYAT; ALLAH’IN HAYY İSMİNİN SIFATI, AYRICA YEDİ İMAM İSMİN DE İMAMI’DIR (El-Hayy, El-Âlîm, El- Mürid, El-Kâdir, Es-Semî, El-Basîr, El-Mütekellim). ÇÜNKÜ BU SIFATLAR ANCAK HAYY/DİRİ OLANIN SIFATLARIDIR.

İLÂHÎ HAYAT, BÜTÜN MEVCÛDATA YAYILMIŞ OLAN MUTLAK VARLIKTAN İBARETTİR. HAKK VE HALK’IN ZUHÛR’U BU VARLIKLA GERÇEKLEŞİR. (Abdülkerim Cili Hz.)

‘’Yerde ve göklerde hiç bir şey yoktur ki O’nu hamd ile tesbih etmesin. Lâkin siz onların tesbihlerini anlayamazsınız’’ (İsrâ, 44).  HER ŞEY ALLAH’I TESBİH EDER, TESBİH EDEN HER ŞEY DE CANLIDIR.

HERKESİN VÜCUDUNDA, HAYAT’LA HAKK’A İRTİBAT VARDIR.

HAYAT’IN ÜÇ DERECESİ VARDIR:

- İLİM  HAYATI; Kalbin cehaletten kurtulup ilim ile dirilmesi (İLİM; eşyanın hakikatidir),

- HAYAT-I CEM; Kalbin tefrikadan(kesret/çokluk) kurtulup CEM(birlik) ile hayat bulması,

- HAYAT-I HAK; Hak ile hayat bulmak.Allah’ta FANİ olup, Allah ile BAKÎ olmak.’’Bedr-i Habeşî Hz.leri vefat edince onu yıkayacak kişi heybetinden etkilenir ve elini süremez. Hazret gözünü açar ve ‘’YIKA’’ der. Tekrar gözünü kapar’’. (Rûh’un özgürleşmesi. Güneşin BATI’dan doğması)

RÛH KUŞKUSUZ CANLIDIR, ANCAK HER CANLI RUH DEĞİLDİR. (Örn. TUR dağı parçalanmış tekrar dağ olarak ayağa kalkamamış, Hz. Musa bayılmış ve tekrar ayılarak ayağa kalkmıştır.)

RÛH; ‘’Yürek kaynağından yükselen ve damarlar aracılığıyla beyne çıkan, yine damarlar aracılığıyla beyinden bütün bedene yayılan ve böylece her yerde ‘’İSTİDADINA GÖRE’’ iş işleyen, gözle görülemeyecek derecede ince olan buhardır. O hayatın taşıyıcısıdır’’. (Davud-el Kayserî Hz.)

İNSANDA ÜÇ TÜRLÜ ’’RÛH’’ VARDIR. ZÂTİ, SIFATİ  ve HAYVANΠ RÛH.

ZÂT’İ RÛH; YER TUTMAZ, ÇÜNKÜ ZÂT’IN SIR’RIDIR.

SIFATÎ RÛH; DA YER TUTMAZ. ÇÜNKÜ MEKÂNI DİMAĞ VE AKILDIR. ‘’Rûh’umdan Rûh üfledim’’in manasıdır.

‘’Allah Akl-ı Küllî  vâsıtasıyla yaratmasına rağmen, Allah’ın dünyadaki her mahlûka doğrudan bakan VÂSITASIZ bir ‘’vech-i has’’sı bulunmaktadır.Aynı Güneş’in ışığını hem doğrudan(Zât), hem de Ay(sıfat) vâsıtasıyla vermesi gibi.Oysa Ay ışığını Güneş’ten almaktadır’’(Zaman ve Kozmoloji-190)

Akl-ı Küll; ‘’yaratıcı KUDRET’in faal tecellisi. Allah, Kudret’ini ve sanatının SIR’larını ortaya çıkarmak istediği zaman, kendi NÛR’undan bir CEVHER yaratıp, bütün kâinatı bundan sırası ile yavaş yavaş yaratmıştır. Bu CEVHER’e Hakikât-i Muhammedi, Levh-i Mâhfuz, Rûh-i İzâfi, ve Aklı-ı Küll denir. Şeriat dilinde adı CEBRAİL’dir''.

HAYVANÎ RÛH; YER TUTAR Kİ, YERİ KARACİĞERDİR. YANİ CİĞERDE OLAN DUMAN BUHARIDIR Kİ, BEDENE YAYILMIŞ DAMARLAR NEDENİYLE BEDENE SİRAYET EDER. (Hayvan; Hayat demektir) (İsmail Hakk Bursevi Hz. İlâhi isimler)

 ‘’La’l-i Cânân olalıdan ey Niyâzî meşrebin, Sözlerin uşşak içinde ab-ı hayvân eyledi’’

Kâmilin sözü âşıklara cân bahşeder. Zirâ onların sohbeti hayât suyu, ab-ı hayât’tır. Âdemin yaradılışındaki su, bu sudur.Suyun karıştırılıp çamur hâline getirilen topraksa, özü oluşturan CEVHER’dir. Karıştır ikisini, şimdi o  oluşması gereken şekli almıştır, alır. Yani HİKMET olur. Bu ikisinin karışımından meydana gelen varlığın istidadı oluşmuştur. Neye ? ‘’RÛH’u KABÛLE’’

İSTİDAT; RÛH’U KABULDÜR. BU İSTİDAT OLUŞMADAN RÛH ÜFLENMEZ. (İnsanî Rûh)

HAYAT ALLAH’IN SIFATIDIR. KÂMİLİN SÖZLERİ CANLIDIR. ZİRÂ KÂMİLİN KELÂMI AB-I HAYVAN’DIR. YANİ AB-I HAYÂT’TIR. HAYVAN CÂNLI, YAŞAYAN DEMEKTİR. (Niyazî Mısrî Divanı Syf. 186-187)

Ken’an Rıfâî Hz.ise şöyle der; Bir de izâfi Rûh vardır ki, o ancak bir Kâmil İnsan’a vusul ile kazanılır. İşte CEZBE’yi kabul eden bu Rûh, ‘’CÂN-I CÂN-I CAN’’dır. Yani bir CAN(Hayvani Rûh) vardır, sonra bunun içinde bir CAN(Sıfati Rûh) daha vardır ki o da Hakikât-i Muhammedi’dir. Bir CAN daha vardır ki ‘’SIRRULLAH’’tır, ALLAH’ tır. Yani ‘’CÂN-I CÂN-I CAN’’ budur. (Hz. İsmâil Syf. 69)

ÖLÜM; İNSANİ RÛH’UN AYRILMASI VE HAYVANÎ RÛH’UN SÖNMESİDİR. İNSANİ RÛH ELEMDEN HABERSİZDİR. HAYVANÎ RÛH İSE AYRILMAYI HİSSEDER VE AZAP ÇEKER. CEHENNEMDE AZAP ÇEKENLERİN ELEMİ DE HAYVANÎ ELEMDİR. ‘’Ölen hayvan imiş, aşıklar ölmez’’

ÇÜNKÜ NEFS-İ NATIKÂ(insanın hakîkati) KUDSİ BİR RÛH’TUR VE HAK’KIN ZÂT’INA BAĞLIDIR. HAK’KIN ZÂT’INDA YARADILIŞ SIFATI OLMAZ.

ÖLÜM DÜNYA MENZİLİNDEN, AHİRET(Misal-Hayal) ÂLEMİNE İNTİKÂL(DOĞUM) DEMEKTİR.

Dünyada her şeyin HAYAT’ı, belli bir süreye kadar devam eder. Bir canlının nefeslerinin sona ermesi, BERZAH âlemine intikalle gerçekleşen son nefestir.

BERZAH; BEYNE-BEYNE(ikisinin ortasında, ikisinin arasında anlamında, Mücerret/soyut) demektir.

BERZAH; iki şeyi ayıran ve hiç bir zaman uç olmayan bir şeydir. Gölge ve Güneşi ayıran çizgi gibi.

BERZAH; Bilinen- bilinmeyen, var olan- olmayan, akledilir olan ve olmayan şeyler arasında ayırıcı bir durumdur. Hayal BERZAH gibidir. Ne vardır, ne yoktur. Ne bilinir, ne bilinmez.

BERZAH; Aralarında bulunduğu iki şey ile ZÂT’ı gereği kavuşur. BERZAH’I BERZAH YAPAN ÖZELLİK, KENDİSİNDE BERZAH BULUNMAMASIDIR. Berzah iki ucu da kendinde birleştirirken, aynı zamanda iki âlem arasındaki mekândır.

BERZAH’ın, Berzah olabilmesi için her iki uçtan da kendinde var olması gerekir. Örn: Münafık; Kâfir ile Mümin arasında, Kalp; Rûh ve Nefs arasında, BESMELE(B harfi); Kur’ân’ın her sûresinde KUL ile ZÂT’I ÂKDES/İLÂHİ KAYNAK arasında BERZAH’tır.Araf’da, cennet ve cehennem arasında BERZAH’tır.

MİSAL ÂLEMİ; MADDİ VE MANEVÎ ÂLEM ARASINDAKİ ‘’BERZAH-I SUĞRÂ’’(en küçük Berzah) iken,CEBARÛT ÂLEMİ;  VARLIKLARIN MUTLÂK GAYB MERTEBESİNE ULAŞMASINI ENGELLEYEN ‘’BERZAH-I KÜBRÂ’’(en büyük Berzah) dır.

HZ. PEYGAMBER de; HAKK VE HALK ARASINDA BERZAH’TIR.

İNSANÎ RÛH, BERZAH’TA İLİMLER VE ÂMELLER SÛRETİNDE BİR ŞEKİL VE SÛRETE GİRER. ORADA İDRAK HAKİKİDİR.  BERZAH’taki sürenin ardından KIYAMET’teki süre  başlar.

KIYAMET GÜNÜNDEKİ YEDİ TEMEL YER:

-AMELLERİN SUNUM YERİ VE DEFTERLERİN ALINMASI: Defteri sağından verilen kimse MÜMİN VE MUTLU iken, solundan verilen kimse MÜNAFIKTIR. KAFİR’in (örtülünün) ise defteri yoktur.

-TERAZİLERİN KONDUĞU YER: Amelleri tartmak için teraziler konulur. Burada RÛH âmelleri tartılır (göz, kulak, dil, el, mide, cinsel uzuv ve ayak) . Allah’a ortak koşanlar için kıyamet gününde terazi konulmaz.

-YOL: Sırat yoludur. Bu yolun kıldan ince, kılıçtan keskin olduğu söylenmiştir. Bu yol şeriat bilgisidir. Şeriat dosdoğru yoldur. İnsanların âmelleri kendilerini yolda tutar.

-A’RAF: Cennet ve Cehennem arasında bir SUR’dur. Bir tarafı Cennete bakar ki, RAHMET’tir. Bir tarafı Cehennem’e bakar ki, AZAP’tır. Terazilerinin kefeleri eşit olan kimseler orada bulunur. A’raf ‘’HAKK’I GÖRENLER’’ ile ondan ’’PERDELENENLER’’ arasındaki bir sınırdır. A’RAF, ORTA YERDİR.

-ÖLÜMÜN KURBAN EDİLMESİ: Allah ÖLÜM’ü ‘’PARLAK BİR KOÇ’’ sûretinde ortaya çıkarır. YAHYA(a.s.), elinde bir bıçak olduğu halde gelir ve ölümü yatırıp boğazını keser. Cennetlikler; ‘’Allah seni mübarek etsin. Bizi dünya sıkıntısından kurtardın’’ diye sevinirken, Cehennemlikler ise; ‘’orada ne ölür, ne hayat bulurlar’’(El-A’la-28) ayeti gereği uykuda gibidirler. Hz. Peygamber ‘’Ölüm mümin için bir hediyedir’’ demiştir. Ölümün kurban edildiği gün ‘’HASRET GÜNÜ’’ diye isimlendirilir. Bu durum her iki grup için de ‘’EBEDİLİĞİN’’ özelliğini ortaya koyar.
Cennet ehli nasıl Cennet’ten lezzet ve tat alırsa, Cehennem ehli de AZAP’tan öyle tat alır. Azap TAD’dır.‘’Tadın azabımı’’(Kâmer-39) güzel şeyler tadılır. Cehennemlikler ateş ehlidir. Ateş, ateşi yakmaz.

‘’Yahya; Hayy/Hayat demektir ve bu isim ona Allah tarafından verilmiştir. ÖLÜM’ü de ancak onun zıddı olan HAYAT yok edebilir’’.

-HÜKÜMDARIN ZİYAFET SOFRASI: Bu sofra , hükümdarın cennetliklere sunduğu bir sofradır. Ziyafet sofrasının bulunduğu meydanın toprağı ise tıpkı güneşin kursu gibi beyaz topraktır. Cennetlikler Yunus balığının ciğeri ile nimetlenirken, Cehennemlikler’e  Boğa’nın dalağı verilir. (İbn Arabi Hz. Fütühat-ı Mekkiye'den alıntılar) 

KONUYA BATINÎ BOYUTUYLA BAKACAK OLURSAK KIYAMET; KIYAM ETMEK YANİ AYAĞA KALKMAKTIR. SÛR’a üfleyecek olan İSRAFİL, Hayat veren, dirilten İnsan-ı Kâmil’dir.

HAYY/DİRİ ve HAYAT SAHİBİ SADECE ALLAH’tır. HALK/ yaradılmışlar ise varlıklarıyla ALLAH için, ALLAH nedeniyle HAYAT sahibidirler. Onların HAYAT’ı ‘’İZÂFİ’’ (başkasına bağlı olarak devam eden)bir hayattır. Bu nedenle zamanı geldiğinde o HAYAT geri alınır.

Halk, Allah nedeniyle HAYAT sahibidir. Allah’ın HALK’taki HAYAT’ı ‘’TAM ve TEK’’ hayattır. Ancak yaradılmışlarda çeşitli görünümler (çokluk) arzeder. İliyyun Melekleri, Kalem-i Âla, Levh-i Mahfuz gibi tabiat unsurlarından meydana gelmeyen şeyler, hepsi İnsan-ı Kâmil’in içindedir. 

Hayvani İnsan, Melek, Cin, Bitkiler, Madenler, görünmeyen canlılar(virüs, mikrop) bunların hepsi kendileri için değil, başkaları için vardır. Hepsinin bir hayatı vardır, ancak izafidir. HER ŞEYİN HAYATI, TAM HAYATIN İÇİNDE’dir.


ÇÜNKÜ, HAYAT TEK BİR CEVHER'DEN İBARETTİR.