İSLÂM’IN
‘’BEŞ’’ ŞARTI
Hz. MUHAMMED; ‘’İSLÂMİYET ‘’BEŞ’’ÜZERİNE
BİNA OLUNMUŞTUR’’ demiştir.
1. İSLÂM’IN
ŞARTLARI: Namaz kılmak, Oruç tutmak, Hac’ca gitmek, Zekât vermek, Kelimeyi
Şahâdet getirmek.
2. NAMAZIN
VAKİTLERİ: Sabah, Öğle, Akşam, İkindi ve Yatsı namazları.
3. YARADILIŞ
ÂLEMLERİ: Ahâdiyet, Cebârut, Melâkut, Mülk ve İnsan-ı Kâmil.
4. ALLAH’IN
RESÛLÜ MÛHAMMED ve ONUN YANINDA BULUNANLAR; Hz. Ebûbekir, Ömer, Osman ve
Ali’dir. Hepsi ‘’BEŞ’’ olur.
5. EHL-İ
BEYT: Hz. Mûhammed, Ali, Fâtıma, Hasan ve Hüseyin.
Eldeki parmaklar ‘’BEŞ’’tir. (Sağ el:Hz. Mûhammed, Ebûbekir, Ömer,
Osman, Ali)
Âdem(a.s.) halk olunup da NÛR-I MÛHAMMEDİ alnında parladığı zaman,
melekler onu görüp NÛR-I MÛHAMMED’i selâmladılar. Halbuki Âdem(a.s.) bu NÛR’u
kendi alnında göremiyordu. Onun üzerine Cenab-ı Hakk’a hitap ederek ‘’Yâ Rabbi!
Oğlum Mûhammed’in NÛR’unu görmek isterim. Alnımdaki yerini a’zâlarımdan başka
biriyle tahvîl et(değiştir) ki görebileyim’’ niyâzında bulunmuştu. Cenab-ı
Hakk, bu NÛR’u Âdem’in alnından alıp, sağ elinin işâret parmağında tahvîl
buyurdu. Sonra, Âdem bakıp bu NÛR’un şehâdet parmağında parladığını görünce,
şehâdet parmağını kaldırıp ‘’eşhedü en lâ ilâhe illâllah ve enne Mûhammeden Resûlullah’’demiş idi.
İşte bundan dolayı bu parmağa ‘’MÜSEBBİHA’’
ismi verilmiştir. Sonra Âdem (a.s.); ‘’Yâ Rabbi! Benim sûlbümde bu türlü
NÛR’lardan göremediğim bir şey kalmış mıdır?’’ deyince Cenab-ı Hakk da; Nûr-ı Ebûbekir’i orta parmağa, Nûr-ı Ömer’i yüzük
parmağına, Nûr-ı Osman’ı serçe parmağına, Nûr-ı İmâm-ı Ali’yi de başparmağına
tevdî ve emânet eylemiştir. Bu ‘’BEŞ’’ NÛR’un sağ elin ‘’BEŞ’’ parmağına
konulmasındaki hikmet, sen bu ‘’BEŞ’’ parmağın başlarını bu ‘’BEŞ NÛR’’
sahiplerinin mûhabbeti üzerine KABZ ederek Resûlullah ile ashâbının aralarını
ayırmayasın diyedir.
Ayrıca sağ eldeki parmaklar; Baş parmak Hz. Mûhammed, İşaret parmağı Hz.
Ali, Orta parmak Hz. Fâtıma, diğer parmaklar Hasan ve Hüseyin yani Ehl-i
Beyt’tir.
Sağ ve sol ayak parmakları da ‘’BEŞ’’dir. Sağ ayak BEŞ rekât NAMAZ’a,
sol ayak ‘’BEŞ’’ dirhem ZEKÂT’a işaret etmektedir. İnsan hayırlı işlere koşarak
‘’BEŞ’’ vakit NAMAZ ve ZEKÂT ibâdetlerini yerine getirebilir. (İbnü’l Arabî Hz.
Varlık Ağacı)
NAMAZ:
Hz. Peygamber; ‘’Bana üç şey sevdirildi. Kadın, güzel koku ve gözümün nuru
NAMAZ’’ demiştir. Kadın, NEFS’tir. Nefs, Allah’ın kuluna verdiği en kıymetli
hediyedir. Nefs olmazsa tekâmül gerçekleşemez.. Koku, HAKÎKAT’tir. Peygamber’e
herkesin Hâkikati/kokusu sevdirilmiştir. NAMAZ ise karanlık gönülleri aydınlatan
NÛR’dur. NÛR ile yol alınır.
Namaz, abdest denilen temizlik ile başlar. Temizlik iki çeşittir. Biri
su(Hayy) ile yapılan ve organları diriltmeye, temizlemeye yönelik olan dış
temizlik, diğeri TÖVBE ile yapılan iç temizliktir(Kalp temizliği). Ayrıca suyun
olmadığı zamanlarda temiz toprak, taş ve kireç sıvalı duvara el sürülerek de teyennüm
ile temizlik yapılabilir.(Âdem topraktan, Âdemoğulları ise sudan yaratıldığı
için Allah, temizliğin kendisinden yaratıldığımız su ve toprak ile olmasını
istemiştir). Bir de SIR’rın abdesti vardır ki; Dünyayı terk, ahireti terk,
varlığı terk ve terki terk’tir. Abdest alınırken ‘’AMENTÜ’’ duası okunur.
Namaza; Allah’a, Meleklerine, Kitaplarına, Peygamberlerine, Âhirete, Hayır ve
Şerrin Allah’tan olduğuna inanarak hazırlanılır.
Hz. Peygamber; ‘’Rükû ve secde, varlık halkasını tanrı kapısına
vurmaktır’’ der. Kim o kapının halkasını döverse, elbette ona devlet baş
gösterir(Allah, cemâlini gösterir)
Namaz tek bir FÂTİHA ile dahi kılınabilir. Namaz; melek, insan, hayvan,
maden, bitki vb. gibi yaratılmışların her birine farz kılınmıştır.‘’Allah her canlıyı bir tür sudan yarattı.
Onların bir kısmı karnı üzerinde yürür, bir kısmı iki ayağı üzerinde yürür, bir
kısmı dört ayağı üzerinde yürür. Allah, neyi dilerse onu yaratır’’
(Nûr- 45)
Karnı üzerinde yürüyen yılanlar ve kurtcağızlar, iki ayağı üzerinde
yürüyen kuşlar ve insanlar, dört ayak üzerinde yürüyen diğer hayvanlardır.
‘’Hiç bir canlı yoktur ki O’nu
hamd ile beraber tesbih ediyor olmasın’’(İsrâ, 44) Bu âyet gereği bütün
yaradılmış Allah’ı tesbih eder. Allah, bütün mahlûkatın ibâdet ve namazını
insan da CEM etmiştir. İnsan, kıyamda karnı ve dört ayak üzerinde yürüyenlerin,
secde de ağaçların ve duvarların da namazını kılarak bütün kâinatın namazını
ifâ eder. İşte Kıyam, Rükû ve Secde deki fazilet budur.
Namaz; Kul’un Allah’a kalbi bir yönelişi olmasına rağmen,
zâhiren de terk edilemez. Meselâ, kayısı çekirdeğinin sadece içi ekilirse
kayısı çıkmaz. Kabuğu ile ekilmesi zorunludur. Namaz da içtedir, ama onu bir
şekle sokmak zorunludur. Çünkü, mânânın sûretle bağlılığı vardır. Zâhirde NAMAZ
kılmayan, hâkikatte de kılamaz.
Namaz’da kadın ellerini göğsüne, erkek ise göbek/karın kısmına koyar.
Çünkü namazda kadın kalbini, erkek ise nefsini koruma altına alır. Vücudun kalp
sınırından üst tarafına mânevi ve semâvi, alt kısmına da dünyevi sırlar
yerleştirilmiştir. İnsanda hem Rûh, hem NEFS mevcûttur ve bunlar devamlı bir
cenk halindedir. Her ikisi de diğerini etkisi altına almaya, KALB’e tesir
etmeye çalışır. Namaz anında bu CENK daha da şiddetlenir. İşte bu durumda kadın
kalbini, erkek ise nefsini koruma altına alır. Sonradan ellerin iki yana
salınması, nefsin mağlûp edilmesidir.
SABAH NAMAZI(SIR): ‘’RIZKIN’’ dağıtıldığı ‘’AN’’dır. ŞAHİTLİDİR.
Çünkü, gece ve gündüz meleklerinin huzurunda gerçekleşir. Gece melekleri
defterlerini toplarken, gündüz melekleri defterlerini açar. (ŞÜKÜR)
ÖĞLE NAMAZI(RÛH): Tam tecelli. Saatin 12 hali/CEM. Gölgesizlik.
İKİNDİ NAMAZI(KALP): Orta namazdır. Çünkü KALP vücûdun
ortasındadır. Kalp; RÛH ve NEFS arasında SIRAT-I MÜSTAKİM’dir.
AKŞAM NAMAZI(NEFS): Akşam
namazı, kendisindeki RÛH’un batmasından dolayı NEFS’in payıdır. Allah, sabah
namazında ZÂT’ıyla bize tecelli eder. Akşam namazında tekrar karanlığa
döndüğünde, bizi farklılıklardan BİR’liğe döndürür.(HAMD)
YATSI NAMAZI(TABİAT): Yatsı, tabiatın vasıflarından olan uyku
vaktidir.
VİTR NAMAZI: Akşam namazı
gündüz namazının vitridir. Vitir namazı ise, yatsı namazının vitridir. ‘’ALLAH
TEK’tir, TEK’i sever’’. Biz ise çift olalım diye iki vitr namazı emretmiştir. ‘’Her şeyi çift yarattık’’ (Zâriyât, 49)
CUMA NAMAZI: Cuma namazına gûsül abdesti ile gidilir. Gûsülün
manası KALP temizliğidir. Cuma, Âdem’in vücûdunun bir araya geldiği gündür. Bu
nedenle o güne CUMA(toplanma) denmiştir.
BAYRAM NAMAZI: Bayram
senede iki kere gelir. Zira oruçlu için iki ferahlık vardır. Bir ferahlık iftar
sırasında(1. Bayram), bir ferahlık RAB’bine kavuştuğu sıradadır(2. Bayram). Bu
zamanda da kurban kesilir (Nefsin kurban edilmesi/kurb-an/yakîn olduğun an)
NÂFİLE NAMAZLAR: ‘’Bil ki, insanı Allah’a yaklaştıran âmeller ya
FARZ’lar veya NÂFİLE’lerdir. FARZ’ların yanında NÂFİLE’lerin hiç bir itibar ve
değeri yoktur. Vakitlerden bir vakitte, farzlardan bir farzı edâ etmek, bin
sene nâfile edâ etmekten daha faziletlidir’’.
NAMAZ; RÛH’UN ALLAH’A MİRÂC’IDIR VE ALLAH’IN KULUNU ANIP TENEZZÜL
ETTİĞİ YEGÂNE İBÂDET ŞEKLİDİR (Resûlullah’a Mirâç da ‘’Bekle yâ kulum, Rabb’in
salat ediyor’’ nidâsı gelmiştir).
Her namaz, bir önceki namaza kadar işlediğin günahları siler. Namazı
beklediği süre içinde insan namazdadır.
ORUÇ:
Allah; senenin bir ayı, insanlara ORUÇ tutmayı farz kılmıştır.‘’Ey Îman edenler, üzerinize ORUÇ farz
kılındı. Eğer gerçekten anlıyorsanız her güçlüğe rağmen ORUÇ tutmanız sizin
için daha hayırlıdır’’ (Bakara, 183-184) Oruç sanıldığı gibi senenin
bir ayı aç kalmaktan ibaret değildir. Orucun hikmetleri anlatmakla bitmez. Oruç
bir insanın nefsi ile başarabileceği bir şey değildir. Ramazan ay’ında Allah
kuluna ‘’SAMET/İHTİYAÇSIZLIK’’ismini giydirir ve kul bu sayede ORUÇ tutabilir.
Ramazan ayının gündüzü Allah’a, gecesi kula aittir. Çünkü ORUÇ ‘’TENZİH’’tir ve
TENZİH Allah’a aittir. Gece ise kula aittir. Çünkü, yemek içmek serbesttir.
Allah; ‘’Oruç benim içindir, ecri bana
aittir’’ demiştir.
Orucun üç mertebesi vardır. AVAM’ın ORUCU: Yemeden, içmeden ve
benzeri yasaklardan uzak durmak. HAVAS’ın ORUCU: El, ayak, göz, kulak,
dil ve kalbini haramdan, günahlardan uzak tutmaktır. Allah’ın hoşuna gitmeyecek
hiç bir davranışta bulunmamak, herşeyden sakınmaktır. HAVASIN HAVASININ
ORUCU: Bunlar da,Allah’tan başka her şeyden perhiz edip, nefsin her türlü
isteğinden sıyrılıp, Allah’ın mûhabbetinden lezzet bulanlardır.
Bir de SUSMA(SAMT) ORUCU vardır ki, bunlar üç kısımdır.‘’Rahman’a ORUÇ adadım, bugün hiç kimse ile konuşmayacağım’’ (Meryem,26).
Dilin susması, Kalbin susması, Sır’rın susması. Kim dili ile sükut eder, fakat
kalbi susmazsa o yükünü hafifletir. Kim dili ve kalbi ile susarsa sırrı
temizlenir ve RAB’bi onun için tecelli eder. Kim kalbi ile susar, fakat dili
ile konuşursa o hikmet dili ile konuşan kimsedir. Kim de ne kalbi, ne de dili
ile susmazsa şeytanın oyuncağı ve kölesi olur. Dilin sükûtu avamın ve
sâliklerin(mânevi yolculuğa çıkanların) mertebelerinin sıfatlarındandır. Kalbin
sükûtu ise müşâhade sahibi olan Allah’a yakınlık kazanmış kimselerin
sıfatlarındandır. Mûkarreblerin(yakınlaştırılmışların) sükûtunun durumu ise
ünsiyet(yakınlık/dostluk)konuşmasıdır. Kim bütün tutumlarında sükûta devam
ederse, onun için Rab’bi ile konuşması dışında bir şey kalmaz. EN BÜYÜK
TEVHİD SÜKÛT’tur.
Hz. Peygamber’imiz; ‘’İnsanların arasını düzeltiniz, çünkü bu bir
fazilettir ki, Hakk Teala onun sahibini sever. Ara bulmak SADAKA ve ORUÇ’tan
hayırlıdır’’ buyurmuşlardır.
ZEKÂT:
Her şeyin bir zekâtı vardır. Zenginin zekâtı malından fakirlere vermek, fakirin
zekâtı zenginlerden hiçbir şey beklememek, İlmin zekâtı istek sahibine
öğretmek, Evin zekâtı misafir ağırlamak ve itibar etmek, Sohbetin zekâtı
dedikodudan kaçmak, Güçlünün zekâtı güçsüzlere yardım, Nefsin zekâtı kötü
ahlaktan kurtulmak, Aşıkların zekâtı CANAN-I uğruna canını vermek, Âriflerin
zekâtı ilim ve irfanından isteyene vermek ve mûhabbettir.(Ken'an-er Rîfâi Hz.)
Allah,zekât veren kurtuluş bulur demiştir. Dili ile hayır söylemek,insanları
hayra teşvik etmek, bedeni ile hizmet etmek sadakadır(iyilik). Tebessüm ise en
küçük sadakadır. Tebessüm insanı hayvandan ayıran en büyük özelliktir. Allah
için yapılan her iyilik sadakadır.
HAC: Kur’an’da 9 yerde Hacc,
bir yerde Hicc şeklinde geçer ve KÂBE’yi ZİYARET anlamındadır. KÂBE; VAROLUŞUN
KALBİDİR. Bu KALB; MÜMİN kulun KALB’i olup, Allah’ın nazargâhıdır. Allah; ‘’Yerler ve gökler beni içine almadı,
yalnız MÜMİN kulumun KALB’i aldı’’ demiştir.
HAC, NEFS’ten RÛH’a yapılan seferdir. HAC, RÛH’un Allah’a doğru asla
bitmeyen yolculuğuna delâlet eder. HAC, Allah’tan geleni, gene Allah’a döndürme
çabasıdır.
Gerçek HAC İç âlemde, HANE sahibine yapılır. Bu da kendini bilmekle
olur. HACC ibâdetini bâtınî anlamda kısaca özetleyecek olursak:
HAC; Mikât’ta ihrama girilerek başlar(Hane halkı ihram giymek zorunda değildir). Mikât; Nefs’ten
Rûh’a, çokluktan BİR’liğe doğru bir niyet ve özgürlüğe atılan ilk adımdır.
İhrâm; Aslında helâl olan şeylerin, belirli bir süre kula yasaklanması
anlamındadır(Örn: Canlı öldürmemek,yaradılmış her canlıya hürmettir)Kâbe’nin
etrafında soldan sağa yedi dönüş, kendimize ait sandığımız, Allah’ın yedi
sıfatının(Hayat, İlim, İrâde, Kudret, Semi, Basar, Mütekellim)sahibine teslim
edilmesidir. SA’Y; SÂFÂ ve MERVE, yani günah ile sevap, Celâl ile Cemâl
arasında insanın gidiş gelişini anlatır. ARAFAT’da VAKFE; Kulun nereden
geldiğinin, nerede durduğunun ve nereye gideceğinin muhakememesini yaptığı ve
ÖZ’ündeki SIR’rı keşfettiği MÂRİFET makamıdır. GERÇEK HAC ARAFAT’tır. MÜZDELİFE’de
GECELEMEK; Babası Âdem’i yoldan çıkaran Şeytan’ı hatırlamak içindir.
Buradan toplanan taşlar ile MİNA’daki üç CEMRE’ye, yedişer’den yirmi bir
taş atılarak Şeytan kovulur ve KURBAN kesilir. Tekrar KÂBE’ye dönülerek
yapılan yedi tavaf; Allah’ın sıfatları ile sıfatlanmak(Hayat, İlim, İrâde,
Kudret, Semi, Basar, Mütekellim), onun ahlakı ile ahlaklanmak içindir. ZEMZEM(Sus,
Sus); Tavafı başarmış, NEFS’ini Allah yolunda kurban ederek RÛH makamına
yükseltebilen kula verilen MÂRİFET ilmidir.En sonunda İBRÂHİM MÂKAMINDA
kılınan iki rekât namaz; Bu dünyanın idrâkine geri dönüştür. Hz.
İbrâhim; BİR’likte çokluğu, çoklukta BİR’liği zevk eden bir TEVHİD ER’i ve ‘’AHDE VEFA GÖSTEREN’’(Necm-37)
TEVHİD’in BABASI’dır. KUL, Hacc’ı başarı ile tamamlamış ve bu makamda şükür
namazı kılmayı HAK etmiştir. Kul artık ihrâm’dan çıkabilir ve kendisine ihrâmlı
iken haram olan şeyler artık ona helâl’dir.
KELİMEYİ ŞAHADET GETİRMEK: Sevgili
Peygamberimiz, Miraç’da RAB’binin huzûruna varınca onu şöyle selamladı:
-Ettehıyyatü lillâhi
vesselevatü vettayyübat. (Hayat sahibi varlıkların hayatlarıyla
sundukları ibadetler, dualar, bütün güzel söz ve davranışlar Allah’a mahsûstur)
Her türlü övgüye lâyık olan yüce Allah, sevgilisinin selâmını şu
karşılıkla kabul buyurdu.
-Esselâmü aleyke
eyyühennebiyyü ve rahmetullahi ve berekatüh. (Ey Nebi’ Allah’ın selâmı,
rahmeti ve bereketi senin üzerine olsun)
Bunun üzerine Peygamberimiz cevap verdi.
-Esselâmü aleyna ve ala
ibadillahis salihiyn. (Allah’ın selâmı bize ve Allah’ın sâlih kulları
üzerine olsun)
Yedi kat gökteki melekler, hep bir ağızdan tekrarladılar.
-Eşhedü enlâ ilâhe illâllah ve
eşhedü enne Muhammeden abduhu ve Resûluh.(Şahadet ederiz ki Allah’tan
başka ilah yoktur. Ve yine şahadet ederiz ki Muhammed onun kulu ve Resûlüdür)
Her yerde ve her şeyde Allah’ı görmek sûretiyle istikâmet eden
kimseler, ‘’lâ ilâhe illâllah’ı’’ gerçek mânasıyla yaşayanlardır.
Lâ Fâili İllâllah; Allah’tan başka fail yoktur. Lâ Mevcûd-a
İllâllah; Allah’tan başka mevcûd yoktur. Bunların hepsini topla; Lâ
ilâhe illâllah olur. Baş gözü ve gönül gözünün yardımıyla yaradılmış her varlıkta Allah’ın
isim ve sıfatlarını görme seviyesine varmadan MÜSLÜMAN olunamıyor.
''5'' RAKKAMI: Tanrı'nın kendisini İNSAN aracılığıyla maddede tezâhür ettirmesi (5) ile simgelenir. (5) KORUMA SAYISIDIR. Küçük EBCED hesabına göre 28 arap HARF'inin sayısal değeri (5995)dir. 5+9+9+5= 28 eder. Bu sayı aynı zamanda ÂHADİYET kelimesinin EBCED'idir. Ortadaki (99) Allah'ın isimlerinin toplamıdır. (5) ise ''He'' harfinin sayısal değeridir. ''He'' HÜVİYET'i temsil eder. Ayrıca (5)in Arapça anlamı HEMSE'dir. HEMSE'nin esması ''El-Bedî'', mertebesi ''İLK AKIL''dır. Rahmani Nefes'in EBCEDİ (45), AYNA'daki yansıması (54), toplamı (99) eder ki, Allah'ın isimlerinin toplamıdır. 5x5=25 eder. 25 sayısı ''HAFÎZ''(koruyan) isminin ebced değeridir. FATİHA'nın kelime sayısı da (25)dir.
Sadakallâhül Azim.
''5'' RAKKAMI: Tanrı'nın kendisini İNSAN aracılığıyla maddede tezâhür ettirmesi (5) ile simgelenir. (5) KORUMA SAYISIDIR. Küçük EBCED hesabına göre 28 arap HARF'inin sayısal değeri (5995)dir. 5+9+9+5= 28 eder. Bu sayı aynı zamanda ÂHADİYET kelimesinin EBCED'idir. Ortadaki (99) Allah'ın isimlerinin toplamıdır. (5) ise ''He'' harfinin sayısal değeridir. ''He'' HÜVİYET'i temsil eder. Ayrıca (5)in Arapça anlamı HEMSE'dir. HEMSE'nin esması ''El-Bedî'', mertebesi ''İLK AKIL''dır. Rahmani Nefes'in EBCEDİ (45), AYNA'daki yansıması (54), toplamı (99) eder ki, Allah'ın isimlerinin toplamıdır. 5x5=25 eder. 25 sayısı ''HAFÎZ''(koruyan) isminin ebced değeridir. FATİHA'nın kelime sayısı da (25)dir.
Sadakallâhül Azim.
Kaynak; İbnü'l Arabî Hz. çeşitli risaleleri.