9 Haziran 2025 Pazartesi

TEFEKKÜR (Derin Düşünce):

Tefekkür, Hz. Peygamber’in ilk amelidir. Hz. Peygamber; ’Tefekkür gibi ibâdet olmaz’’ ve ‘’Bir saatlik tefekkür, bin senelik ibadetten üstündür’’ diyerek tefekkürün önemine dikkat çekmiştir. İnsan dışında hiçbir yaratılmışta tefekkür olmaz. Tefekkür insana daha önce sahip olmadığı bir ilim kazandırır. Tefekkür aynı zamanda bir ibadettir. Tefekkür, kendi yokluğunu ve her yerde ilâhi saltanatı görerek o azametin sonsuzluğunu ve hikmetini düşünmektir.

Şeriat ‘’Allah’ın zâtı hakkında tefekkür etmeyi’’ yasaklamıştır. Çünkü akıl ve şeriat yönünden tefekkürün Hakk’ın zâtı hakkında bir hükmü olamaz. Tefekkür tehlikelidir. Tefekkür eden kimse, isâbet mi ediyor, yoksa hata mı ediyor, bilemez. Kudsi hâdisler; ‘’Allah’ın yarattıkları ve nimetleri hakkında tefekkür ediniz, Allah’ın zâtı hakkında tefekkür etmeyiniz’’ der.

Doğru olan Allah’ın ibret ve tefekkür âyetlerinin tümü üzerinde araştırma yapmaktır. Kur’ân âyetleri aynı konuya şöyle değinir; ‘’Onlar, ayakta dururken, otururken ve yanları üzerine yatarken, her vakit Allah’ı anarlar; göklerin ve yerin yaradılışı hakkında derin derin düşünürler.’’ (Âl-i İmrân, 191)  ‘’İnsanlar devenin nasıl yaratıldığına, göğün nasıl yükseltildiğine, dağların nasıl dikildiğine, yeryüzünün nasıl yayıldığına bakmazlar mı, bu hususta düşünmezler mi? (Gaşiye, 88) ‘’Rabbinin gölgeyi nasıl uzattığını görmedin mi?’’ (Furkan, 45) ‘’Onlar Kur’ân’ı teberrür edip düşünmezler mi…?’’ (Muhammed sûresi, 24) (İbnü’l Arabi Hz. Hakîkat ve Tefekkür)

Derin düşünce olarak ifâde edilen tefekkürün ne olduğunu daha iyi anlayabilmek için düşüncenin nasıl oluştuğunu kavramak gerekir. Öncelikle düşünceler bize mi aittir? Düşüncenin bize ait olmadığına dair kanıtlanmış bilimsel çalışmalar vardır. 12 yy. ifâde edilen bu mânevi keşif, bugün bilimsel olarak da kabul görmüştür. Beynin verileri kalbe gönderdiği, kalbin karar merkezi olduğu ispatlanmıştır. Kûr’an’ın Hacc sûresinin 46. âyeti bu görüşü destekler niteliktedir. ‘’Yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki, akledecek kalpleri, işitecek kulakları olsun. Çünkü gerçekte gözler değil, göğüslerdeki kalpler kör olur’’  Yine bilim, devrim niteliğinde bir deney gerçekleştirir ve beynin düşünceyi varlığın uyguladığı fiilden 6 saniye önce aldığını söyler. Peki, kararların verilmesinde ve bu kararların uygulanmasında etken nedir denilirse bir üst akıl, ilâhi kader diyebiliriz. Çokça ifade edilen cüzî irademiz de külli iradeye bağlıdır ve bazı değerli Mutasavvıflara göre cüzi irade kaderimizi yaşamamız için bize sunulan hareket kabiliyetidir. Kalem yazmış, mürekkep kurumuştur.

İbnü’l Arabî Hz. göre: Rûha gelen her feyz (ilham, düşünce), ilâhi âlemden gelir. Ki orası gayb âlemidir. Ruh kendisine gelen o feyzi kalbe iletir. Kalp ise o feyzi duyulara dağıtır. Duyular da o feyze uygun işler görmeye başlar. (Tühfetü’s- Sefere Syf.63-64)

Allah; Kur’ân’ı Kerîm’in Tûr sûresinin 4. âyetinde ‘’Beyt-i Mâ’mura’’ yemin etmiştir.

‘’Yedinci Semâ’ da; yer alan Beyt-i Mâ’mur Kâbe tarzındadır ve iki kapısı vardır. Doğuya (rûha) bakan kapısından her gün yetmiş bin melek girer (Mümin olsun, kâfir olsun insanın aklına günde yetmiş bin düşünce gelir), sonra karşısındaki batı (nefs) kapısından çıkarlar ve bir daha ebediyen geri dönmezler. Allah her gün bu melekleri Ab-ı hayat nehrinden, Cebrâil’in her gün bu suya dalıp çıkarken kanatlarından düşen damlalardan yaratır. Her gün yaratılan bu meleklerden sonra Âdemoğullarının düşünceleri onların kalplerinde oluşmaya başlar. Bütün kalpler bu evden yaratılmıştır ve daima mâ’mur olacaklardır. Her melek de aynen kalpte geçen düşüncenin sûretinde olacaktır’’ (İbnü’l Arabî Hz. Kur’ân Varlık Syf. 140-142)

Bu bölümü batınî açıdan yorumlayacak olursak; yeryüzündeki Kâbe, Beyt-i Mâ’mur’un izdüşümüdür (gölgesi). Beyt-i Mâ’mur İnsan-ı Kâmil’in kalbini, Cebrâil (a.s) ise Külli Aklı temsil eder. Melekler ise meleke ve kuvvetlerdir. Burada anlatılmak istenen kulların kalbine gelen bütün düşüncelerin ilâhi âlemden geldiğidir.

‘’Mesnevî’nin bir beytinde şöyle buyurulur; Melek-i Mukarreb Levh-i Mahfûz’dan gayb âlemini nasıl çekip alırsa, bu enfüs/iç âleminde olan akıl da, her sabah, her günün dersini ve ilmini Levh-i Mahfûz’dan çekip alır. (Oku kitabını… İsrâ sûresi, 14) Melek-i Mukarreb, bu âlemi tasarruf etmeye, evirip çevirmeye memur olan meleklerdir ki, bunlar Mikâil, İsrâfil, Cebrâil ve Azrâil’dir.’’