NÛH
TÛFANI
Kavmi teşbih ve
şirkte alabildiğine ileri gittiği için Nûh(a.s) onları TESBİH ve TEVHİD’e
çağırdı. Ancak kavmi onun çağrısına uymadı. Böylece Nûh(a.s.) gemi inşâsına
başladı.
Çünkü Hz. Nûh(a.s.);
Allah’ın takdir ettiği ve hükmünü icra ettiği gezegenlerin toplanma vaktinin
yaklaşmış olduğunu bildi. Gezegenlerin bu toplanmasının yengeç burcunda
olacağını gördü. Yengeç burcu ise su
burcudur. Bu burç, Allah’ın dünyayı kendisinden yarattığı burçtur. Bu burç
sabit değil, değişken bir burçtur. Burç böyle değişken nitelikte olduğundan
dolayı dünyanın bahtı ve kısmeti de onunla birlikte olmuştur. Ahiret yurdunun
bahtı ve kısmeti ise aslan burcudur ve bu burç sabittir. Bu her şeyi en iyi
bilen Allah’ın bir hikmetidir.
Hz. Nuh’un işareti
gezegenlerin bir araya gelmesinde ve TÛFAN’da değildi. Çünkü eğer böyle olsa
belki onun ashabından bazı âlimler bu işaretin bilgisini idrak ederler ve
bundan dolayı o bilgide ortak kılınırlardı.
BU YÜZDEN ALLAH NÛH’UN İŞARETİNİ ‘’TENUR’’ (FIRIN) KILDI.
‘’ nihayet emrimiz geldiğinde ve tandır/fırın kaynadığında’’ (Hûd-40)
Nûh kavmini, bu
fırının yakında coşup su fışkıracağını söyleyerek uyarmıştı. Ama onlar onun bu
sözleriyle alay ettiler. Çünkü ateşin asla suya dönüşemeyeceğini hakikat
derecesinde biliyorlardı. Bunun nedeni âlemin cevherini ve sûretlerini
bilmemeleridir. Eğer ateşin cevherde bir sûret olduğunu ve suyun da bu şekilde
bir sûret olduğunu bilselerdi alay etmezlerdi. Su ilmin benzeridir, çünkü maddi
ve manevi hayat bu ikisindedir, bu yüzden Nûh’un kavmi de ilmi inkâr etmeleri
yüzünden su ile helâk edildiler.
Sonunda olanlar oldu.
Nûh’un oğlu da ‘’Salih amel’’ olmadığı için geride kaldı ve bu nedenle
boğulanlardan oldu. Nûh ashabıyla birlikte sefer kıldı. Gemiye her çiftten
ikişer tane aldı ve ‘’gemiye binin! Onun yüzmesi de durması da Allah’ın
adıyladır. Rab’bim gerçekten de gafur ve rahimdir.’’ dedi.(Hûd-41)
Tenûr’un
kaynamasından ve yüklülerin yüklerini atmasından sonra Nûh için iki su; göğün
ve yerin suyu yok etme hükmünde toplandı. Gemi onları dağlar gibi dalgaların
içinden geçerek götürdü. Nûh (a.s.) oğluna; ‘’yavrucuğum, bizimle birlikte
gemiye bin!’’ diye seslendi (Hûd-38). Oğul cevap verdi; ‘’beni sudan koruyacak
bir dağa sığınacağım’’(Hûd-43). Nûh(a.s.) da dedi ki; ‘’Allah’ın merhamet
ettiği kişi dışında, Allah’ın emrinden koruyacak yoktur’’. Onlar da
gemidekilerdir. Çünkü Nûh geçmişte; ‘’yeryüzünde dolaşan bir tek kâfir bile
bırakma’’ (Nûh- 21) diye dua etmişti ve bu duaya icabet edilmişti. Böylece dağa
sığınan ve gemide olmayanların hepsi ayrılmış oldu. Sonra havadan, gaipten bir
nida geldi. ‘’Ey gök suyunu tut, ey yer suyunu yut’’ (Hûd-44)
KURTULUŞ GEMİSİ İSE İLÂHİ CÖMERTLİĞE BİR İŞARET OLARAK CÛDİ(cömertlik
dağı) ÜZERİNE OTURDU.
SU FIRINDAN COŞARAK
YÜKSELMİŞTİ, ÇÜNKÜ ONLAR FIRINDAN ÇIKACAK SUYU İNKAR ETMİŞLERDİ. ASLINDA
CİSMİNİN FIRINI LİSANIYLA KENDİLERİNE ŞİFA OLACAK İLMİ İNKÂR ETMİŞLERDİ.
BÖYLECE FIRININ SUYU YÜZÜNDEN FIRINDAN PERDELENDİLER.
FIRININ(TENÛR) BAŞINA
‘’TE’’ HARFİ GETİRİLMİŞ ‘’NUR’’ OLDUĞUNU, ‘’TE’’ NİN HAYATIN CİSMİN VARLIĞIYLA
TAMAMLANIŞINI İFADE ETTİĞİNİ BİLEMEDİLER. BUNUN ÜZERİNE TENÛR(FIRIN), YANİ NÛR,
TAM BİR MALİKİYETE DÖNÜŞTÜ. (İbn. Arabi Hz. Seferler S. 41-42)
BÂTIN ANLAMIYLA;
FIRIN(TENÛR), İNSAN-I KÂMİL’DİR. İNSAN-I KÂMİL OCAĞI ALLAH’IN
İNAYETİYLE HİÇ DURMADAN YANAR VE YANMAYA ELVERİŞLİ OLANLARI VAKİT VE ZAMANI
GELİNCE TUTUŞTURUR.
ATEŞ/TENÛR ŞİDDETLİ NÛR’DUR VE ONDAN FIŞKIRAN SU İLİMDİR. NÛH
(a.s.) KAVMİ İLMİ REDDETTİĞİ İÇİN İLİM SUYU İLE HELÂK OLMUŞTUR.
Senin kötülüğü
emreden nefsin, şeytanın, dünyan ve hevân sen kurtuluş hayatın olan bu gemiyi
inşa etmeye devam ettikçe seninle alay etmekten geri durmazlar.
Ayrıca; dolu gemi
hamile kadınların râhimlerinden mecazdır. Babanın sülbünden(zürriyetinden) bir
tûfan ile atılan nesiller, anaların rahminde Hz. Nûh’un gemisi gibi kurtuluş
gemisi olur. Zürriyet, bir anlamda genetik kartlar olup, meni sıvısı içinde
akıl almaz bir sefere çıkarak görevini tamamlar.
Nûh’un gemisinden
maksat, Kâmil insanın nefh ettiği(üflediği), bir cezbe ve izâfi rûh’tur. Bu
hasıl olmadıktan sonra, insanın kendi cüz-i aklı ile rûh deryasına ve hakikat
alemine sefer kılmasına imkân yoktur. Bu yolda emniyet ve aman, yani kurtuluş,
o aşk ve cezbe gemisine sığınmaktan ibarettir.
Bu dünya tufanı
içinde, yüzücülüğüne güvenmeyip, Nûh’un gemisine canını atana ne mutlu.
Her velîyi Nûh ve
kaptan bil, bu halkın sohbetini de tûfan say.
Nûh (a.s) seferi
kurtuluş seferidir. Gemi onun/İnsan-ı Kâmil’in vücududur.
Bu sefer
cömertliğin(Cûdi dağı) ve kurtuluşun seferi olarak son buldu.
Hz. Peygamber;
‘’Ashabım Nûh’un gemisi gibidir, O’na binen kurtulur, binmeyen helâk olur’’
demiştir.
Allah nasip etsin.
Amin.