SEVEN VE SEVİLEN:
Bakara sûresi- 196
‘’Haccı ve Umreyi Allah için tam yapın. Eğer
alıkonursanız kolayınıza gelen kurbanı gönderin. Kurban yerine ulaşıncaya kadar
başlarınızı tıraş etmeyin. Sizden her kim hasta olursa yahut başından bir
rahatsızlığı varsa, oruç veya sadaka veya kurban olmak üzere fidye gerekir. Emin
olduğunuz vakit, kim hac günlerine kadar umre ile faydalanmak isterse, kolayına
gelen bir kurban kesmesi gerekir. Kurban kesemeyen kimse hac gününde 3, memleketine
döndüğünde 7 gün olmak üzere oruç tutar. Hepsi toplam 10 gündür. Bu
söylenenler, ailesi Mescid-i Haram civarında oturmayanlar içindir.’’
Âyetin bâtıni (iç)
anlamını incelersek:
‘’Haccı ve Umreyi Allah için tam yapın’’ Hac; rûhun Allah’a doğru asla bitmeyen
yolculuğuna işaret eder. Hac zât Tevhidi, Umre ise sıfat Tevhididir.
Tevhid;
baktığı her yerde Allah’ın birliğini idrak etmek ve ona uygun yaşamaya
çalışmaktır.
Tevhid; fiil tevhidi, sıfat tevhidi ve zât tevhidi
olarak üç kısımda incelenebilir.
Fiil Tevhidi:
kişi kendinden ve karşısından gelen her fiilin Allah’tan olduğunu bilir.
Sıfat Tevhidi:
kişi her olayda Hakk’ı görür ve her olayın nedeninin ona bir uyarı ve tekâmül
fırsatı olduğunu bilir. (Umre)
Zât Tevhidi: kişi
fiile, olaya takılmaz. Yapan yaptıran Allah’dır der. (Hac)
Umre (sıfat
Tevhidi), Haccın (zât Tevhidinin) hazırlığıdır.
‘’Eğer alıkonursanız’’ nefsin bu yolculukta seni engellerse, ‘’Kolayınıza gelen kurbanı gönderin’’
nefsin bazı sıfatları dik başlı, bazıları ise zayıf hayvanların özelliklerine
sahiptir. Sana en kolay gelen nefs hayvanını/bir kötü huyunu Allah yolunda
kurban et.
‘’Kurban yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş
etmeyin’’ yani nefsinin bir
sıfatını tam olarak Allah için kurban edene kadar emin olma. Başın tıraş
edilmesi nefsin en güçlü sıfatı olan ''baş
olma'' duygusunun yok edilmesidir.
‘’Her kim hasta ise veya başında bir rahatsızlığı
varsa, oruç veya sadaka veya kurban olmak üzere fidye gerekir’’ istidadı zayıfsa, kederlerle sınanıp
engellenmiş ise, bazı nefsani lezzetlerden kendini alıkoymak, iyilik
yapmak, riyâzat ve mücâdele ile kendindeki bazı nefsani kuvvetleri ezmek sûretiyle
fidye vermesi gerekir.
‘’Emin olduğunuz vakit, kim hac günlerine kadar umre
ile faydalanmak isterse’’ hac
günlerine (zât tevhidine) ulaşıncaya kadar umre (sıfat tevhidi) ile faydalanmak
isterse, kolayına gelen bir kurban kesmek gerekir: burada kurban nefsimiz,
bıçak ise mücâdeledir.
‘’Kurban kesemeyen kimse hac gününde 3, memleketine
döndüğünde 7 gün oruç tutar’’
Hacda/vahdet makamında
3 gün (akıl, vehim ve muhayyile/hayal kuvvetlerinin fiillerinden),
Memleketine/çokluk
makamına döndüğünde 7 gün (zâhir 5 duyu ile gazap ve şehvet
güçlerinden) oruç tutması (uzak kalması) gerekmektedir.
‘’Bu söylenenler ailesi Mescid-i Haram civarında
oturmayanlar içindir’’ yani
vahdet içinde/kalp makamında olmayanlar, dışarıdan gelenler içindir. Bunlar sevenlerdir.
‘’Sevenler’’
ona içtenlikle döndükleri için, Allah’ın kendi yoluna ilettiği kimselerdir.
Oysa Mescid-i Haram’da
oturan hane halkının/kalp makamında olanların kurban sunmak, riyâzet etmek ve
ihram giymek gibi zorunlulukları yoktur. Bunlar
da sevilenlerdir.
‘’Sevilenler’’
ezeli ilgiye mazhâr olanlardır. Allah onları seçmiş ve dosdoğru yola
iletmiştir. Bunlar ezelden bu kapının
içindedir.
Hak taliplisi, varlık halkasını
tanrı kapısına vurur. O kapının açılmasını bekler. Gerçek ihtiyaç sahibi o kapı
açılıncaya kadar bekleyicidir. Bunlar
sevenlerdir. Sevilenler ise ezelde o
kapının içindedir.
Kurban (nefs) hayatta iken
nefsin isteğine göre yapılan bütün ameller haram iken, kurbanın öldürülmesi ile
birlikte helâl olur.
Tekâmül ederken insan
nefsinin arzularına karşı koyarak ona zûlmeder. Tekâmül etmiş kişi ise nefsinin
arzularını yerine getirerek ona zûlmeder.
Zâhirde kesilen kurbanın
3’te 1’i bize, 3’te 1’i ailemize, 3’te 1’i yakınlarımıza aittir. Yani
nefsimizin hayvanını Allah için kurban etmeyi başarabilirsek bizim güzel
halimizden ve ilmimizden hem kendimiz, hem de yakınlarımız beslenip yararlanır.
Kaynak: İbnü’l Arabî Hz. Tefsir-i Kebîr Te'vilât, Niyazi-i Mısrî Divanı.