7 Ocak 2015 Çarşamba

A’RÂF

KIYAMET GÜNÜNDE KULLAR İÇİN YEDİ TEMEL MEKAN VARDIR:

Amellerin sunum yeri, Defterlerin alındığı yer, Terazilerin konulduğu yer, Sırat(YOL), A’RÂF, Ölümün kurban edildiği yer, Hükümdarın ziyafet sofrası.

Bunların hepsi yedi tanedir. Aynı zamanda onlar, cehenneme ait yedi kapının olduğu gibi cennetin yedi kapısının da esaslarıdır. Çünkü sekizinci kapı GÖRME(rü’yet) cennetine aittir. O ise cehenneme kapalı olan kapıdır. Söz konusu kapı perde kapısıdır. Dolayısıyla hiçbir zaman açılmayacaktır. Çünkü cehennemlikler ‘’RAB’lerini görmekten perdelenirler’’.

AMELLERİN SUNUM YERİ: Kulların amellerinini sunacakları yerdir.

DEFTERLERİN ALINDIĞI YER: ‘’defterleri sağından verilen kimse’’(el-Hakka-19) ki, kastedilen mümin ve mutlu(said) insandır,

‘’ve defteri sol tarafından verilen kimse’’(el-Hakka-25) ile  kastedilen ise MÜNAFIK’tır. Münafık ’’O, yüce Allah’a iman etmemiştir’’(el-Hakka-33) ayetinde ifade edildiği gibi; MÜNAFIK malının, canının, ailesinin ve kanının korunması için görünüşte boyun eğendir.

‘’defterini arkandan al’’(el-inşikak-10), defteri arkasından verilen ise, kendisine kitap verilen, kitabı arkasına atan ve onu değersiz bir pahaya satandır. Kastedilen şey amel defterleri değil, onlara indirilen kitaptır. İndirilen kitabı arkasına atan kişi, kitabın(sorumluluğunun) dönmeyeceğini zannetmiş, daha doğrusu kesin olarak inanmıştır.

KÂFİR’İN İSE DEFTERİ YOKTUR. (Kâfir/küfür perde olup, onlar Hakk’a karşı perdeli olanlardır)

TERAZİLERİN KONULDUĞU YER: Terazi amelleri tartmak için konulur. Allah’a ortak koşanlar adına kıyamet gününde terazi konulmaz.’’Kıyamet günü onlar için bir terazi ortaya koymayız’’ (el-Kehf-105).  Çünkü Allah’a ortak(ŞİRK) koşan insanın iyi amelleri de boşa gitmiştir.

Teraziye iyisiyle, kötüsüyle RÛH amelleri girer. Bunlar göz, kulak, dil, el, mide, cinsel uzuv ve ayaktır.

SIRAT/YOL: Bu yol sırat yoludur ve nitelenirken ‘’kıldan ince, kılıçtan keskin olduğu’’ söylenmiştir. Dünya hayatında yaptığımız fiil ve ameller cehennem üzerinden geçen ve sonu cennet kapısı olan hayat köprümüzdür. O köprüyü aşabilmek ve o sona ulaşabilmek bu dünyada yaptıklarımıza bağlıdır. Dünyada bu yol, şeriatın bilgisidir. Şeriat dosdoğru yoldur. Kul namazının her rekâtında şöyle der: ‘’Bizi dosdoğru yola ulaştır’’(Fâtiha-6)

‘’(Cehennem üzerindeki)Sırat köprüsü kıyamet günü insanlara sahip oldukları nur ölçüsünde görülür. Böylece köprü bir grup hakkında incelirken, bir grup hakkında genişler’’ Bu rivayeti ‘’onların nuru önlerinde yürür’’(et-tahrim-8) ayeti doğrular.

İnsanların amelleri kendilerini yolda tutar. Böylece cennete geçemedikleri gibi, cehenneme de düşmezler. En sonunda şefaat veya ilâhi inayet(yardım) kendilerine ulaşır. Bu hayatta kim başkasının suçunu bağışlarsa, Allah da onun günahını ahirette bağışlar. Kim işi zorlaştırmaya kalkarsa, Allah da onun işini zorlaştırır. Kim affederse, Allah da onu affeder. ‘’Bunlar size iade edilecek amellerinizdir’’. Öyleyse güzel huylara bağlanınız. Çünkü  yarın Allah bugün O’nun kullarına davrandığınız gibi size davranacaktır. İnsan nasıl davranırsa Allah da onlara öyle davranır.

A’RÂF:
A’râf; cennet ve cehennem arasındaki ‘sur’ benzeri bir perdenin yüksek  tepeleri anlamındadır.

İyilik ve kötülükleri eşit olan; kötülükleri cennete, iyilikleri ise cehenneme girmelerine mani olan ve Cenab-ı Hakk’ın kendileri hakkında hüküm verinceye kadar bu sur üzerinde kalanlardır.
Yani günah ve sevapları birbirine denk olup, bir müddet orada kalan kullardır.

Bunlar daha sonra Allah’ın lûtfuyla cennete gireceklerdir. A’RÂF; ORTA YERDİR.

 ‘’A’RÂF’’ ve ‘’A’RÂF EHLİ’’ Kur’ân’da; A’RÂF SÛRESİ’nde şöyle anlatılır: 

‘’İki taraf(cennetlikler ve cehennemlikler) arasında bir perde va A’râf üzerinde de herkesi simalarından tanıyan adamlar vardır ki, bunlar henüz cennete giremedikleri halde(girmeyi) umarak cennet ehline: Selâm size! diye seslenirler’’

‘’Gözleri cehennem ehli tarafına döndürülünce de: Ey Rab’bimiz! Bizi zalimler topluluğu ile birlikte bulundurma! derler’’

‘’(Yine) A’râf ehli simalarından tanıdıkları birtakım adamlara seslenerek derler ki: Ne çokluğunuz, ne de taslamakta olduğunuz büyüklük size hiç bir yarar sağlamadı’’

‘’Allah’ın kendilerini hiç bir rahmete erdirmeyeceğine dair yemin ettiğiniz kimseler bunlar mı?          (ve cennet ehline dönerek) ‘’Girin cennete; artık size korku yoktur ve siz üzülecek de değilsiniz’’ (derler).

‘’ Cehennem ehli, cennet ehline ‘’suyunuzdan veya Allah’ın size verdiği rızıktan biraz da bize verin!’’ diye seslenirler. Onlar da: Allah bunları kâfirlere haram kılmıştır, derler’’.(A’râf sûresi-46-50)

A’RÂF’ta cennet ehli  cennete girmeye ‘’UMUT’’ ederek, cehennem ehli ise cehennemde kalmaktan korkarak ‘’KORKU’’ ile bekler. BURASI HAVF VE RECA/KORKU VE UMUT ARASINDAKİ YERDİR.

Ayette geçen ‘’A’RÂF EHLİ’’ ise hem cennet, hem de cehennem ehli ile irtibatlıdır. Onlar her iki gurubu da simalarından tanır.

İbn. Arabi Hz. ise, Fütühat-ı Mekkiye’de ‘’A’RÂF ve A’RÂF EHLİ’’ ni şöyle anlatır:

A’RÂF, cennet ve cehennem arasında engelleyici bir sur ve ‘’BERZAH’’tır. Onun içi Rahmet, dışı azaptır. A’RÂF, mutlular ve bedbahtlar diyarı, başka bir ifadeyle ‘’HAKK’ı GÖRENLER ile ondan PERDELENENLER’’ arasındaki bir sınırdır.

TERAZİSİNİN KEFELERİ EŞİT OLAN KİMSELER BURADA BULUNUR.

Terazinin kefelerinden birisine bir zerre bile getirilseydi, diğer kefeden üstün olurdu. Çünkü terazinin iki kefesi son derece dengededir.

A’RÂF adamları bu sûru bilmekle insanların en mutlularıdır. Onlar her iki zıt arasındaki mevhum çizgiyi görür. Böylece sınırları aşmazlar. Onlar herşeyi kapsayan Rahmetin adamlarıdır.

ÖLÜMÜN KURBAN EDİLMESİ: Ölüm (dışta gerçekliği bulunmayan) bir nispet olsa bile Allah onu kıyamet gününde parlak bir ‘’KOÇ’’ suretinde ortaya çıkarır. ‘’O ölümdür’’. Yahya(a.s.) elinde bir bıçak olduğu halde gelir ve ölümü yatırıp boğazını keser. ‘’Yahya hayattır’’

Cennetlikler ölümü görünce büyük bir sevince kapılarak ‘’bizi dünya sıkıntısından kurtardın’’der. Çünkü Hz. Peygamber(s.a.v.): ‘’Ölüm mümin için bir hediyedir’’demiştir.

Cehennemlikler ise ölümü gördüğünde ondan kaçar ve ‘’sen bize gelmiş kötü bir konuktun. Bizim ve içimizde yaşadığımız iyilik ve rahatlığın arasına girdin.’’ der.

Ölümün kurban edildiği gün ‘’HASRET GÜNÜ’’ diye isimlendirilir.

HÜKÜMDARIN ZİYAFET SOFRASI: Bu sofra hükümdarın cennetliklere sunduğu ziyafet sofrasıdır. Cehennemlikler tasa ve üzüntü içinde toplanırken cennetlikler ziyafet sofrasındadır. Ziyafet sofrasının bulunduğu meydanın toprağı ise tıpkı güneşin kursu gibi beyaz topraktır(kum tepesi).

Cennetliklerin oradaki yemekleri Yunus balığının ciğerinden arta kalandır. Yunus denizde yaşayan bir su canlısıdır. Su ise cennete uygun hayat unsurudur.

Cehennemlikler için ise (yiyecek olarak) boğadan dalak çıkarılır. Dalak pisliklerin evidir ve orada bedenin pislikleri toplanır.
İbn. Arabi Hz. Fütûhât-ı Mekkiye-2 Syf. 451-458

Bu yedi kapının dışında ‘’CENNETLİKLER’’ için sekizinci bir kapı daha vardır ki; burası RÜ’YET(GÖRME) yeridir.

İbn. Arabi Hz. Nurlar Risâlesi adlı eserinde burayı şöyle anlatır:

Burası kum tepesi ‘’el-kesîb’’ vatanıdır. ‘’O gün(kıyamet günü) , dağlar ve yeryüzü sarsılır; dağlar çöküntü ile akıp giden kum yığınına(el-kesîb) döner’’ (Müzzemmil sûresi-14) Bu kum tepesi ‘’BEYAZ MİSK’’ten yapılmıştır. Yüce Allah’ı görme(rü’yet) anında yaratıkların bulunduğu yerdir burası. Bu kum tepesi vatanı Cennet’in dışındadır. Çünkü burası Adn Cennet’indedir. İnsanların çoğu Kral’ın(Melik,Tanrı) huzuruna ancak bu yeri ziyaret ederlerse girebileceklerdir.(Syf.36)

Abdülkadir Geylani Hz. ‘’Sırru’l  Esrâr’’ adlı kitabının 58. Sayfasında şöyle der;

Mizân/Terazi, saâdet ve şekâvetin birlikte bulunmasından dolayı kurulur. Zira nefsâniyetin tamamen ruhâniyete dönüşmesi durumunda, mizâna ihtiyaç kalmaz. Bu kişi, hesaba çekilmeksizin cennete girer. Aksi de böyledir, yani rûhâniyeti tamamen nefsâniyete dönüşen de, hesaba çekilmeden cehenneme girer. İyilikleri ağır basan hesaba çekilmeksizin cennete, kötülükleri ağır basan da cehenneme girer, ancak azap gördükten sonra şayet imânlı ise cehennemden çıkarak cennete girer. ‘’O zaman iyiliklerinin tartısı ağır basan, kendisini mutlu bir hayat içinde bulacak; tartısı hafif gelen ise, bir uçurumun girdabına sürüklenecektir. Bilir misin nedir o uçurum?Dağlayan bir ateştir’’. (Kâri’a sûresi-11) 

Anlaşılacağı üzere SÂİD’in yolu kısa, ŞÂKİ’nin yolu uzundur. SÂİD kısa yoldan cennete girendir.