A’RÂF
KIYAMET
GÜNÜNDE KULLAR İÇİN YEDİ TEMEL MEKAN VARDIR:
Amellerin sunum yeri,
Defterlerin alındığı yer, Terazilerin konulduğu yer, Sırat(YOL), A’RÂF, Ölümün
kurban edildiği yer, Hükümdarın ziyafet sofrası.
Bunların hepsi yedi
tanedir. Aynı zamanda onlar, cehenneme ait yedi kapının olduğu gibi cennetin
yedi kapısının da esaslarıdır. Çünkü sekizinci kapı
GÖRME(rü’yet) cennetine aittir. O ise cehenneme kapalı olan kapıdır.
Söz konusu kapı perde kapısıdır. Dolayısıyla hiçbir zaman açılmayacaktır. Çünkü
cehennemlikler ‘’RAB’lerini görmekten perdelenirler’’.
AMELLERİN SUNUM YERİ: Kulların amellerinini
sunacakları yerdir.
DEFTERLERİN ALINDIĞI YER: ‘’defterleri sağından
verilen kimse’’(el-Hakka-19) ki, kastedilen mümin ve mutlu(said) insandır,
‘’ve defteri sol
tarafından verilen kimse’’(el-Hakka-25) ile
kastedilen ise MÜNAFIK’tır. Münafık ’’O, yüce Allah’a iman
etmemiştir’’(el-Hakka-33) ayetinde ifade edildiği gibi; MÜNAFIK malının,
canının, ailesinin ve kanının korunması için görünüşte boyun eğendir.
‘’defterini arkandan
al’’(el-inşikak-10), defteri arkasından verilen ise, kendisine kitap verilen,
kitabı arkasına atan ve onu değersiz bir pahaya satandır. Kastedilen şey amel
defterleri değil, onlara indirilen kitaptır. İndirilen kitabı arkasına atan
kişi, kitabın(sorumluluğunun) dönmeyeceğini zannetmiş, daha doğrusu kesin
olarak inanmıştır.
KÂFİR’İN İSE DEFTERİ
YOKTUR. (Kâfir/küfür perde olup, onlar Hakk’a karşı perdeli olanlardır)
TERAZİLERİN KONULDUĞU YER: Terazi amelleri tartmak
için konulur. Allah’a ortak koşanlar adına kıyamet gününde terazi
konulmaz.’’Kıyamet günü onlar için bir terazi ortaya koymayız’’
(el-Kehf-105). Çünkü Allah’a ortak(ŞİRK)
koşan insanın iyi amelleri de boşa gitmiştir.
Teraziye iyisiyle,
kötüsüyle RÛH amelleri girer. Bunlar göz, kulak, dil, el, mide, cinsel uzuv ve
ayaktır.
SIRAT/YOL: Bu yol sırat yoludur ve nitelenirken ‘’kıldan
ince, kılıçtan keskin olduğu’’ söylenmiştir. Dünya hayatında yaptığımız fiil ve
ameller cehennem üzerinden geçen ve sonu cennet kapısı olan hayat köprümüzdür.
O köprüyü aşabilmek ve o sona ulaşabilmek bu dünyada yaptıklarımıza bağlıdır. Dünyada
bu yol, şeriatın bilgisidir. Şeriat dosdoğru yoldur. Kul namazının her
rekâtında şöyle der: ‘’Bizi dosdoğru yola ulaştır’’(Fâtiha-6)
‘’(Cehennem üzerindeki)Sırat
köprüsü kıyamet günü insanlara sahip oldukları nur ölçüsünde görülür. Böylece
köprü bir grup hakkında incelirken, bir grup hakkında genişler’’ Bu rivayeti
‘’onların nuru önlerinde yürür’’(et-tahrim-8) ayeti doğrular.
İnsanların amelleri
kendilerini yolda tutar. Böylece cennete geçemedikleri gibi, cehenneme de
düşmezler. En sonunda şefaat veya ilâhi inayet(yardım) kendilerine ulaşır. Bu
hayatta kim başkasının suçunu bağışlarsa, Allah da onun günahını ahirette
bağışlar. Kim işi zorlaştırmaya kalkarsa, Allah da onun işini zorlaştırır. Kim
affederse, Allah da onu affeder. ‘’Bunlar size iade edilecek amellerinizdir’’.
Öyleyse güzel huylara bağlanınız. Çünkü
yarın Allah bugün O’nun kullarına davrandığınız gibi size davranacaktır.
İnsan nasıl davranırsa Allah da onlara öyle davranır.
A’RÂF:
A’râf; cennet ve
cehennem arasındaki ‘sur’
benzeri bir perdenin yüksek tepeleri
anlamındadır.
İyilik ve kötülükleri
eşit olan; kötülükleri cennete, iyilikleri ise cehenneme girmelerine mani olan
ve Cenab-ı Hakk’ın kendileri hakkında hüküm verinceye kadar bu sur üzerinde
kalanlardır.
Yani günah ve
sevapları birbirine denk olup, bir müddet orada kalan kullardır.
Bunlar daha sonra
Allah’ın lûtfuyla cennete gireceklerdir. A’RÂF; ORTA YERDİR.
‘’A’RÂF’’ ve ‘’A’RÂF EHLİ’’ Kur’ân’da; A’RÂF
SÛRESİ’nde şöyle anlatılır:
‘’İki
taraf(cennetlikler ve cehennemlikler) arasında bir perde va A’râf üzerinde de
herkesi simalarından tanıyan adamlar vardır ki, bunlar henüz cennete
giremedikleri halde(girmeyi) umarak cennet ehline: Selâm size! diye
seslenirler’’
‘’Gözleri cehennem
ehli tarafına döndürülünce de: Ey Rab’bimiz! Bizi zalimler topluluğu ile
birlikte bulundurma! derler’’
‘’(Yine) A’râf ehli
simalarından tanıdıkları birtakım adamlara seslenerek derler ki: Ne çokluğunuz,
ne de taslamakta olduğunuz büyüklük size hiç bir yarar sağlamadı’’
‘’Allah’ın
kendilerini hiç bir rahmete erdirmeyeceğine dair yemin ettiğiniz kimseler
bunlar mı? (ve cennet ehline
dönerek) ‘’Girin cennete; artık size korku yoktur ve siz üzülecek de
değilsiniz’’ (derler).
‘’ Cehennem ehli,
cennet ehline ‘’suyunuzdan veya Allah’ın size verdiği rızıktan biraz da bize
verin!’’ diye seslenirler. Onlar da: Allah bunları kâfirlere haram kılmıştır,
derler’’.(A’râf sûresi-46-50)
A’RÂF’ta cennet
ehli cennete girmeye ‘’UMUT’’ ederek,
cehennem ehli ise cehennemde kalmaktan korkarak ‘’KORKU’’ ile bekler. BURASI
HAVF VE RECA/KORKU VE UMUT ARASINDAKİ YERDİR.
Ayette geçen ‘’A’RÂF
EHLİ’’ ise hem cennet, hem de cehennem ehli ile irtibatlıdır. Onlar her iki
gurubu da simalarından tanır.
İbn. Arabi Hz. ise, Fütühat-ı
Mekkiye’de ‘’A’RÂF ve A’RÂF EHLİ’’ ni şöyle anlatır:
A’RÂF, cennet ve
cehennem arasında engelleyici bir sur ve ‘’BERZAH’’tır. Onun içi Rahmet, dışı
azaptır. A’RÂF, mutlular ve bedbahtlar diyarı, başka bir ifadeyle ‘’HAKK’ı
GÖRENLER ile ondan PERDELENENLER’’ arasındaki bir sınırdır.
TERAZİSİNİN KEFELERİ
EŞİT OLAN KİMSELER BURADA BULUNUR.
Terazinin
kefelerinden birisine bir zerre bile getirilseydi, diğer kefeden üstün olurdu.
Çünkü terazinin iki kefesi son derece dengededir.
A’RÂF adamları bu
sûru bilmekle insanların en mutlularıdır. Onlar her iki zıt arasındaki mevhum
çizgiyi görür. Böylece sınırları aşmazlar. Onlar herşeyi kapsayan Rahmetin
adamlarıdır.
ÖLÜMÜN KURBAN EDİLMESİ: Ölüm (dışta gerçekliği
bulunmayan) bir nispet olsa bile Allah onu kıyamet gününde parlak bir ‘’KOÇ’’
suretinde ortaya çıkarır. ‘’O ölümdür’’. Yahya(a.s.) elinde bir bıçak olduğu
halde gelir ve ölümü yatırıp boğazını keser. ‘’Yahya hayattır’’
Cennetlikler ölümü
görünce büyük bir sevince kapılarak ‘’bizi dünya sıkıntısından kurtardın’’der.
Çünkü Hz. Peygamber(s.a.v.): ‘’Ölüm mümin için bir hediyedir’’demiştir.
Cehennemlikler ise
ölümü gördüğünde ondan kaçar ve ‘’sen bize gelmiş kötü bir konuktun. Bizim ve
içimizde yaşadığımız iyilik ve rahatlığın arasına girdin.’’ der.
Ölümün kurban
edildiği gün ‘’HASRET GÜNÜ’’ diye isimlendirilir.
HÜKÜMDARIN ZİYAFET SOFRASI: Bu sofra hükümdarın
cennetliklere sunduğu ziyafet sofrasıdır. Cehennemlikler tasa ve üzüntü içinde
toplanırken cennetlikler ziyafet sofrasındadır. Ziyafet sofrasının bulunduğu
meydanın toprağı ise tıpkı güneşin kursu gibi beyaz topraktır(kum tepesi).
Cennetliklerin
oradaki yemekleri Yunus balığının ciğerinden arta kalandır. Yunus denizde
yaşayan bir su canlısıdır. Su ise cennete uygun hayat unsurudur.
Cehennemlikler için
ise (yiyecek olarak) boğadan dalak çıkarılır. Dalak pisliklerin evidir ve orada
bedenin pislikleri toplanır.
İbn. Arabi Hz.
Fütûhât-ı Mekkiye-2 Syf. 451-458
Bu yedi kapının dışında ‘’CENNETLİKLER’’ için sekizinci bir
kapı daha vardır ki; burası RÜ’YET(GÖRME) yeridir.
İbn. Arabi Hz. Nurlar
Risâlesi adlı eserinde burayı şöyle anlatır:
Burası kum tepesi
‘’el-kesîb’’ vatanıdır. ‘’O gün(kıyamet günü) , dağlar ve yeryüzü sarsılır;
dağlar çöküntü ile akıp giden kum yığınına(el-kesîb) döner’’ (Müzzemmil
sûresi-14) Bu kum tepesi ‘’BEYAZ MİSK’’ten yapılmıştır. Yüce Allah’ı
görme(rü’yet) anında yaratıkların bulunduğu yerdir burası. Bu kum tepesi vatanı
Cennet’in dışındadır. Çünkü burası Adn Cennet’indedir. İnsanların çoğu Kral’ın(Melik,Tanrı)
huzuruna ancak bu yeri ziyaret ederlerse girebileceklerdir.(Syf.36)
Abdülkadir Geylani
Hz. ‘’Sırru’l Esrâr’’ adlı kitabının 58.
Sayfasında şöyle der;
Mizân/Terazi, saâdet
ve şekâvetin birlikte bulunmasından dolayı kurulur. Zira nefsâniyetin tamamen
ruhâniyete dönüşmesi durumunda, mizâna ihtiyaç kalmaz. Bu kişi, hesaba
çekilmeksizin cennete girer. Aksi de böyledir, yani rûhâniyeti tamamen
nefsâniyete dönüşen de, hesaba çekilmeden cehenneme girer. İyilikleri ağır basan
hesaba çekilmeksizin cennete, kötülükleri ağır basan da cehenneme girer, ancak
azap gördükten sonra şayet imânlı ise cehennemden çıkarak cennete girer. ‘’O
zaman iyiliklerinin tartısı ağır basan, kendisini mutlu bir hayat içinde
bulacak; tartısı hafif gelen ise, bir uçurumun girdabına sürüklenecektir. Bilir
misin nedir o uçurum?Dağlayan bir ateştir’’. (Kâri’a sûresi-11)
Anlaşılacağı üzere
SÂİD’in yolu kısa, ŞÂKİ’nin yolu uzundur. SÂİD kısa yoldan cennete girendir.