SU KANUNU
Bu; Sayın Mustafa
Kaya’nın ‘’BİR HIZIR ÖĞRETİSİ’’ diyerek kaleme aldığı ve daha Lise yıllarında
Konya’da, Şems’in türbesinin önünde karşılaştığı bir ‘’ZÂT’’ın ‘’SU’ya BAK’’
demesiyle başlayan ve hiç bitmeyen ‘’SU’yu’’ inceleme ve SU’yun SIR’larının
peşinde geçen bir ömrün kitabıdır.
‘’O kâfir olanlar
görmediler mi ki, gökler ve yer bitişik halde iken biz onları ayırdık. Hayatı
olan her şeyi sudan yarattık. Hala inanmıyorlar mı’’ (Enbiya sûresi 30)
Hayatın ve varlığın
en derin sırrı şu cümlededir: ‘’Allah ile kul arasında sadece SU vardır’’
Su hayatın SIR’rıdır.
İnsan vücudunun yüzde 70’i, Dünyamızın
4/3’ü Su’dur. İnsan beyninin ise, yüzde 70’den fazlası Su’dur ve Beyin Su’da
yüzer. Bu sayede de ağırlığı 1,4 kilogramdan, 50 grama kadar düşer. Yani beynin
ağırlığı, beyin Su’yu içerisinde 30 kat düşer.
Su hayat ve
canlılıktır ve onsuz yaşanamaz. Allah Kur’an’ı Kerim’de her şeyin
yaradılışından bahsetmiş, Su ve Rûh’un nasıl yaratıldığını söylememiştir. Rûh
Allah’ın emrindedir. Su molekülü ise bilimsel olarak ‘’2 Hidrojen, 1 oksijen’’ molekülünden oluşur.
Bu moleküller serbest olarak dolaşır ve Su’yun oluşabilmesi için çarpışarak
birleşmeleri gerekir. Bu çarpışmanın ise çok yüksek sıcaklık gerektirmesi nedeniyle
oluşumu dünyada gerçekleşemez. (Aynı demir gibi)
Su dünyada
oluşmamıştır ve yaradılışı dünya ile aynı yaştadır. Evrendeki Su miktarı asla
değişmez, aynı Su; Yağmur, Bulut, Kar ve Buhar olarak devamlı olarak dolanıp
durur. Biri yanıcı, biri yakıcı olan iki gazın birleşerek her türlü yangını
söndüren Su’yu oluşturması da oldukça ilginçtir. Su sıfır derecede donar, 40
derecede kaynar ve buharlaşır. Bu Su’yun kaderidir(Gizli ısı).
Havanın
sıcaklığı aniden artsa veya düşse bile suyun ısısı yavaş yavaş değişir. Bu
durum canlıların hayatında önemli bir rol oynar, bu nedenle dünyamız, vücudumuz
aniden soğumaz ve ısınmaz. Havalar soğuduğunda denizlerdeki Su’yun tamamı değil
üzeri donar, buz katmanın altındaki + 4 derecedeki Su akmaya devam eder ve
canlıların yaşamasına olanak sağlar. Su donduğunda oluşan BUZ genleşir ve bu
sayede onbinlerce ton ağırlığındaki buz dağları
batmadan SU yüzeyinde durabilir.
Bir Su molekülü, 104,7
derecelik bir açıyla, mükemmel bir dörtgendir. Bu geometridir ve geometri,
molekülde var olduğundan, Su’yun çok belirli frekans özelliği vardır. Tüm Su
molekülleri birbirinden farklıdır. Su molekülleri gibi ‘’KAR TANELERİ’’ de asla birbirine benzemez. Hepsi
altıgen olmasına rağmen Allah adeta KAR’a; parmak izi, ses tonu ve DNA’da
olduğu gibi MÜHRÜ’nü vurmuştur. Kar çözüldüğünde Su olur, donduğunda gene eski
şeklini alır.
Çünkü, SU’yun
hafızası vardır. Değişik Su kaynaklarından alınan Su örnekleri ile yapılan
deneyler bunu doğrulamıştır. Su’yun molekülleri kullanılan kelimeler karşısında
değişmekte ve farklı desenlere bürünmektedir. İyi ve güzel söz ile kırıcı ve
hakaret içeren sözler karşısında Su’yun verdiği tepkiler farklı farklı
olmaktadır. Yüzde 70’i Su olan insanın da kullandığı kelimelerin kendisinde ve
karşısındakinde İZ bıraktığı aşikârdır. Zaten kelime ‘’yara izi’’ demektir ve
her kelime İZ bırakır.Su’yun 27 özel desenden oluşan alfabesinin olduğu, ses
dalgalarıyla gelen titreşimlerin, kelimeyi Su’yun kendi alfabesine çevirdiği
bilimsel bir araştırmadır. Düşünceler ve niyetler Su’ya bu alfabe sayesinde
yazılır, böylece Su’yun titreşimi değişir. Su’yun titreşimi değişince her şey
değişir.
Havanın olmadığı
yerde Su yoktur, Su’yun olmadığı yerde hava yoktur. Su görünmez hava olur, hava
görünmez Su olur. İşte bu senin içindeki Su ile, senin dışındaki hava
zannettiğin aslı Su olan şey arasındaki bağı anlatır. Su’lar birbirini etkiler.
Biz aslında HAVA
değil SU kristalleri soluyoruz. Fakat bunu ancak KAR yağdığında
anlayabiliyoruz. Yağan KAR değil HAVA’dır, SU’dur. Zaten hepsi aynı elementtir.
(4 unsur)
SU’yun KANUNLARI
vardır ve en önemli kanunu senin sabretmen karşısında işlemeye başlar.
Sabretmek sıkıntılar karşısında gösterilen direnç değildir. Gerçek sabır,
uğradığın haksızlıkları Allah’tan başkasına şikayet etmemek, herşeyi sadece
Allah’tan istemektir. Hakiki sabır budur. Peki o zaman ne mi olur?. Eğer sen
kimseciklere derdini anlatmadıysan, halinden şikayet etmediysen, vücudun bu hal
sonrası Su sayesinde oluşan elektrik deşarj olmamış, akıp gitmemiş ve hala
depolandığı gibi kalmıştır. İşte beynimiz Su’daki kayıtlı bilgileri çekip
çıkarmak ve okuyabilmek için bu elektriğe, enerjiye ihtiyaç duyar. Dua’na Su
ile cevap gelir, hiç düşünmediğin çareler aklına gelir. Beyin de kayırlı
bilgileri bu Su’dan okur.
Bir şeyi başaracağına
inanırsan, bunu yapabileceğine dair bilgiler, Beyin kütüphanesinde bulunan Beyin
suyunda size sunulur. Her bilgi Beynimiz tarafından, Beyin Su’yu içinden
okunur. Çünkü Su muhteşem bir kayıt cihazıdır. (Dünyada, Su’ya kayıt yapabilen
bilgisayar yapılmaya çalışılmaktadır)
İnsanoğlunun
vücudunda yaradılış itibariyle 7 tane özel SU DAMLASI bulunur. Bunların 2’si iç
kulakta, 2’si gözde, 2‘si beynin sağ ve sol lobunda 1’i ise alında, iki göz
arasındaki bölgededir (epifiz bezi). Yapılan tüm ibadetler, vücudumuzdaki bu 7 Su
damlasını doğum anındaki saf hale getirmek içindir. Namazdaki secdeler de
beynimizdeki bu Su damlaları ile ilintilidir. Çiğ soğan ve sarmısak, florür
maddesi epifiz bezindeki bu Su damlacığını çok olumsuz etkiler, her gece
mutlaka görülen rüyaların hatırlanmasına engel olur. Her gece Rûh’un ilâhi
âleme intikâli ile görülen rüyalar sayesinde yaşadığımız bazı acı deneyimler
daha kolay atlatılır. Hatırlanmazsa stres ve bunalıma neden olur.
Müzik, tüm insanlığın
ortak frekansıdır. Evrenseldir. İnsan bedeni ilk yaratıldığında, Rûh bu dar ten
kafesine girememiş, bir anda bir mûsiki sesi duyulmuş ve Rûh bir süreliğine ten
kafesine girmiştir. Bu mûsikinin NEY’in sesine benzediği, bu nedenle NEY sesinin
tüm insanları etkilediği söylenir. Müzik vücûd Su’yunda çok yüksek bir
etkileşim yapar. Seni mutlu eden müzikleri dinle, moralin bozuk iken hüzünlü ve
hazin şarkılar dinleme.
Su’ya sakın hakaret
etme, ‘’pis, kirli Su’’ deme. İllâ bir şey diyeceksen ‘’kullanılmaz halde, bir
yeri temizlemiş, kirini almış’’ de. Allah Su’yu sevmiş ve Aziz(güçlü)
kılmıştır. Su’yu Besmele ile, Su’ya duyurarak ve anlamını idrâk etmeye
çalışarak iç. Besmele, neye söylenirse ‘’Emredildiğin üzere ol’’
demektir. Besmele ile Su’yun molekülleri değişir ve senin o an edeceğin dua (ki
Rûh’un duasıdır) kabul olur. Olumsuz kelimeler ise vücud Su’yumuzu olumsuz
etkiler, Su molekülleri o kelimelere uygun şekil alır, beyin bu şekilleri
okuyarak karar verir. Hep olumlu kelimeler kullan. Olmadı deme, oluyor de.
Başaramadım deme, Başarıyorum de.
Su’yun rengi, kokusu
ve tadı yoktur denilir. Vardır ama anlatılamaz. Bir meyvenin, bir sebzenin
tadı, kokusu ve rengi Su’dan gelir. Tad, koku ve renk; bunlar toplu halde
Su’yun içerisinde gizlidir. Meyve ve sebzelerin istidadına göre parçalanır,
dağılır. Bütün renk skalaları Su’yun içinde gizlenmiştir. Kâinatta içinde Su
bulunmayan hiçbir şey yoktur. Kayada dahi Su bulunur. ‘’Taşı sıksa Su’yunu çıkarır’’
sözü boşuna değildir. Bugün, taşın Su’yu çıkarılmıştır ve bu Su yanmaz kumaş
üretiminde, yangın söndürmede kullanılmaktadır.
Vücudumuzdaki Su ‘’DENİZ
SU’yu’’dur. Vücud Su’yu ile
aldığımız TUZ birleşir, TUZLU SU olur. Dışarıdan geldikten sonra el ve
ayaklarımızı tuzlu Su ile yıkamak negatif elektriğimizi alır.
Gözyaşında Iyzozyme
denilen madde, acı anında midede kalırsa ünsere neden olur. Bu madde gözyaşı
ile dışarıya atılmalıdır. Tırnak, vücudumuzun en tehlikeli virüs ve
mikroplarının barındığı atık bir maddedir. Bu nedenle uzatılmamalı, makul
ölçüde kesilmelidir. Uzatılması psikolojik hastalıklara neden olabilir.
Deprasyona Su sesi ve zencefil şerbeti iyi gelir. Saçlar auramızın hafızasıdır.
Yaşadıklarımızın tüm manyetik izleri, statik elektriğe duyarlı bu kök
uzantısında birikir. Kadınlar bu yüzden geçmişlerini unutmakta zorlanır ve
doğal bir refleks olarak saçlarına yönelir.
Değişmeye, iyileşmeye
cesareti olmayan insanlar sürekli içinde bulundukları hali anlatır. Bilmezler
ki, anlattıkça yaşadıkları hal devam eder. Bu ‘’SU KANUNU’’dur. En çok
neyin sohbetini yapıyorsan, hayatının en büyük imtihanları oradan olacaktır. Bu
da ‘’SU KANUNU’’dur.
İnsanın hayattaki
öncelikleri kaderini gösterir. En çok konuştukları bir sonraki yaşayacaklarını,
en çok yiyip içtikleri, öfkelendikleri yaşayacakları hastalıkları öngörür. SU
KANUNU.
Aklına hayatının
geçmişteki karanlık dönemlerini, şansızlıklarını ve düş kırıklıklarını
takanlar, tekrar tekrar düşünenler, vücudundaki Su moleküllerini o günlerdeki
haline döndürür ve aynı halleri gelecekte de yaşamak için dua etmiş gibi olur.
SU KANUNU.
Kimi dışlar ve
aşağılarsan sonunda onun durumuna düşersin. Bu kainatın matematiğidir. Bir
koyar, bir alırsın. Kendi frekansına uymayan kelimeleri kullanmak psikolojik
rahatsızlıklara yol açar, unutma.Kelimeler hazinendir. Kullandığın
kelime Su’ya yazı yazar, beyin o yazıyı okur, sen yaşarsın.
Peygamberler hep
sıcak ve kurak iklimlere gönderilmiştir. Su’yun olmadığı, çok az bulunduğu
yerlere(?). Hz. Peygamber BALIK yememiş
ve bunun nedenini de söylememiştir.DÜŞÜN (?).
Zeytin ve Zeytinyağı
tüket, Tahin ve Pekmez ye, yemeğe tuz ile başla yemeğini tuz ile bitir. Abdest
alırken, yatarken ayaklarını soğuk Su ile yıka. Her gün iki yemek kaşığı SİRKE
tüket. Yemeklerinde kemik Su’yu kullan.Bol taze acı biber ye. Su’yu ayakta
içme. İlle içeceksen sağ ayak baş parmağını kaldırarak iç. Lokmalarını çok iyi
çiğne(27 kere). Her Dişin altında yaradılış itibariyle iki sır nokta vardır. Az
çiğneme sonucunda o noktalar uyarılmaz ve Su gerekli geometrik şekli almadığı
için vücud doyduğunu anlamaz. Dişlerine azami önem ver. Çok sıcak yeme. Sık duş
al.
Unutma; Allah dediğin
anda kalbin farklı bir şekilde çarpmıyorsa içtiğin ve içindeki Su ölüdür. O’nu
canlandır. Nasıl mı? Doğal kaynak Su’ları kullanmaya çalış, Su’yu cam şişede
veya bulabilirsen toprak testi de soğuk olarak tüket. Su’ya hürmet et. Su’yu Besmele
ile, yudum yudum iç.
Laboratuvar
çalışmaları, bazı sözcüklerin Su moleküllerine olumlu tepkiler verdiğini
ispatlamıştır. ‘’SİYAH, HARİKULADE, DUT, AĞAÇ, KOYUN, ANKA, ZÜMRÜT, BOLLUK,
UYUM, SİMYA, UĞURLU, MESUT,GÜZEL, HAYIRSEVER, YARADILIŞ, YARATICI, FETİH,
FETHETMEK, MERHAMET, ŞÜKÜR, İYİLİK, CEVHER, ŞEREF, MUTLULUK, IŞIK, MÛCİZE,
CENNET, CEHENNEM, TATLIM, NEŞE, EVET, ŞAHANE, GÜL, GÜL SUYU’’ bunlardan sadece
bazılarıdır. Kurduğunuz cümleler içine bu kelimeleri serpiştir. Dua’larını bu
kelimelerin yer aldığı cümleler ile yapmaya çalış. (Mustafa Kaya- Su Kanunu)
Su’yu Bâtınî anlamda
incelersek; Rivayete göre Ebû Rezîn isimli sahabî Hz. Peygamber’e ‘’Âlemi yaratmadan
önce Rab’bimiz neredeydi’’ diye sorduğunda Hz. Peygamber ona ‘’Altında
ve üstünde hava bulunmayan ‘’AMÂ’’da idi’’ diye cevap vermiştir.
‘AMÂ; Bulut,
sis, duman, zifiri karanlık, körlük, hiçlik, bütün unsurların karmakarışık
bulunduğu ilk durum(İlk taayyün) anlamındadır.. Allah bilinmeyen gizli bir
hazine iken, bilinmek istemiş ve bu istekle de teneffüs etmiştir. İşte ‘AMÂ ve
ÂLEM ‘’RAHMAN’ın NEFESİ’’ ile bu teneffüsten ortaya çıkmıştır. ‘AMÂ bu nefesin
sûretidir. Çünkü BULUT anlamındaki ‘AMÂ buhardan meydana gelir ve RAHMANİ NEFES
de RAHMANİ bir BUHAR’dır.
İbn. Arabî Hz.; her
şeyin Allah’ın kelimeleri olduğu kabulünden hareketle kelimenin konuşanın
nefsinde ortaya çıkması gibi, Allah’ın dışındaki her şeyin de ‘AMÂ’dan ve ‘AMÂ’da
zuhûr ettiği ve etmekte olduğu görüşünü savunur.
İşte; kelimelerin
harflerden, harflerin de nefesten ortaya çıkması gibi, varlıklar da ilâhi
ilimdeki sonsuz imkânları ifâde eden SÂBİT HAKÎKATLER’den(a’yan-ı sâbite) yani
ilâhi kelimelerden ortaya çıkmaktadır. Harfler ile nefes arasındaki ilişki,
Rahmani Nefes ile Varlıklar arasındaki ilişki gibidir.
Harfler ve kelimeler
yani SES, HAVA’nın olmadığı yerde yayılamaz. HAVA ASIL’dır. Çünkü, Rahman’ın
nefesine (‘AMÂ) yani BULUT’a en yakın nisbettir. HAVA’nın sıcaklığından
‘’ATEŞ’’, nemliliğinden ‘’SU’’, SU’yun donmasıyla da ‘’TOPRAK’’ oluşur. ATEŞ,
HAVA SU, TOPRAK dört UNSUR’dur denilmesine rağmen TEK unsurdur. UNSUR: EVRENİN
İLK MADDESİ VE TEMEL İLKESİDİR. Her bir UNSUR, diğer üç unsuru da içerir. Bu
nedenle bir zaman ATEŞ olarak görünürken, bir zaman TOPRAK veya SU veya HAVA
olabilir.
SU RAHMET’tir ve
BÜTÜN DOĞAL UNSURLARIN TEMELİDİR. HAYATIN SIR’RI SU’DA YAYILMIŞTIR. HER ŞEY
SU’DANDIR VE HER ŞEY DE SU VARDIR. ÇÜNKÜ
SU; İNSAN-I KÂMİL’i yani MUHAMMED-İ HAKÎKAT’i SİMGELER. ‘’Her şeyi SU’dan yarattık’’(Enbiya-30)
demek, her şeyi aslı ve ÖZ’ü Mûhammed-i Hakîkat’tir demektir. (ELİF’in ALLAH’ı
simgelemesi gibi)
‘’ALLAH İLE KUL
ARASINDA SADECE SU VARDIR’’ demek, ‘’HZ. MUHAMMED, ALLAH İLE KUL ARASINDA
BERZAH’TIR’’ demektir.
‘’O, gökten Su indirdi de vadilerin her biri
kendi kabiliyetlerince dolup taşar. Bu akan Su’lar, üzerlerinde kabaran
köpükleri yüklenir götürür. İnsanların zinet veya başka bazı eşya yapmak için
ateşte erittikleri madenlerin üzerinde de buna benzer bir köpük oluşur. İşte
Allah, Hakk ve Bâtıla böyle misal verir. Köpük atılır gider. İnsanlara fayda
veren şeylere gelince, o yeryüzünde kalır’’ (Ra’d- 17) Cenab-ı Hakk, kalpleri
vâdiler mesâbesinde yaratmıştır ve bunların bazılarını küçük, büyük, celîl ve
hakir eylediği için her kalbe, kendi istidadına göre bu Su’dan istifade yolları
açmıştır. Herkesin ezel nasibi olan(Hakikat) kalplerde kalırken, istidadının
dışında olan atılır gider.
SU; YAĞMUR SU’yu ve
YERYÜZÜ SU’yu olarak iki kısımdır. SU ilimdir. Yağmur Su’yu simgesel olarak;
Vâsıtasız, Vehbî ilim/ilm-i LEDÛN olarak kabul edilir(Veli, Nebi ve
Peygamberlerin ilmi). Yeryüzü Su’ları ise; çıktığı veya üzerinde aktığı yere
göre farklılıklar gösterir. Bu Su da simgesel olarak Vâsıtalı/Kesbî ilim olarak
kabul edilir(Herkesin anlayışı ve zannına göre ortaya çıkan ilim).
Herkesin Su’dan, yani
Hakikatten payı istidadı ölçüsündedir. İstidat
ezeli nasiptir. DEĞİŞMEZ.
Allah
Doğrusunu herkesden daha iyi bilir.