HİCRİ AYLAR:
Hicri Takvim; Hz. Muhammed
(sav.)’in, 622 yılında Mekke’den Medine’ye hicreti
esas alınarak kabul edilmiş bir takvim çeşididir. Takvim; zamanı yıllara, aylara, haftalara ve günlere göre ayıran
yöntemdir. 1 Ocak 1926 yılından beri
Cumhuriyet’in kabulü ile birlikte,
ülkemizde Milâdi takvim uygulanmaktadır.
Hicri Takvim; ayın dünya etrafında 12 kere dönüşü (354 gün), Milâdi takvim ise; dünyanın güneş etrafında
12 kere dönüşü (365 gün) esasına dayanır. Milâdi Takvim de, Hz. Îsâ’nın doğuşu başlangıç kabul edilir.
‘’ Doğrusu Allah katında, Allah’ın gökleri ve yeri
yarattığı günkü yazısında ayların sayısı on ikidir, bunlardan dördü (içinde
savaşılması) haram olanlardır. Bu dosdoğru dindir.
Bu aylarda kendinize zûlmetmeyin, müşrikler sizinle
savaştıkları gibi siz de onlarla topluca savaşın. Allah’ın korunanlarla beraber
olduğunu bilin’’ (Tövbe
Sûresi- 36)
Hicri
aylar: 1.Muharrem, 2.
Sefer, 3. Rebîu’l-Evvel, 4. Rebîu’l-Ahîr, 5.
Cemazil-Evvel, 6. Cemazil-Ahir, 7. Recep, 8.
Şaban, 9. Ramazan, 10. Şevval, 11.
Zu’l-Ka’de, 12. Zu’l-Hicce’dir.
İslâm’dan önce Hz. İbrâhim’den
beri süren köklü bir geleneğe göre Araplar, yılın dört ayını ‘’Haram Aylar’’ sayarlardı. Bu aylarda
savaşmak büyük günah, işlenen zûlüm ise büyük zûlüm sayılırdı. ‘’Ey
Muhammed! Sana kutsal ayı ve o aydaki savaşı sorarlar. De ki; o ayda savaşmak
büyük suçtur’’ (Bakara-217) Bu haram aylar:
Zilkade,
Zilhicce, Muharrem ve Recep aylarıdır.
Şeyh-ül Ekber, Muhyiddin İbnü’l
Arabî Hazretleri, hicrî ve haram aylara bâtınî açıdan yorum getirmiştir. (Muhyiddin/dini
ihya eden)
‘’Hak Teâlâ katında bir takım merhaleler vardır
ki kalp bu derecelere, ya zamanı geldiğinde ya da anlamına vâkıf olduğu
takdirde yükselir. Eğer bunlara anlamı bakımından ulaşmışsa bu ancak birkaç
günlük gerçekleşir. Ve bu anlamalar o zamanlarla uyum içerisinde olduğu
takdirde, o yıl bitene kadar, ancak o zaman diliminde bu anlamlara vâkıf olur.
Her yeni yıl geldikçe, o zaman diliminde, fıtratındaki arınmışlık ve göstereceği
gayret miktarınca bilgisinde artış olur.’’
Zira yılın içindeki aylar,
manevi yolların başlangıçları ve sonlarını, temel ve nihai ilkelerini sembolize
ederler.
1-MUHARREM: Hicrî yılın ilk ayı olup, aynı zamanda ‘’haram’’ aylardandır. Müride bu
ayda çizgiyi aşması haram kılınmıştır. ‘’Bu aynı Kâbe’de hac yapmaya
niyetlenen kulun ihram giyerek bazı yasaklara uyması gibidir’’ Bu ayda;
Hicret’in 60. Yılında, 10 Muharrem’de, Kerbelâ’da, Hz. Peygamber’in sevgili
torunu Hz. Hüseyin ve ailesinden 72 masum kişi Muaviye’nin oğlu Yezit
tarafından (30.000 kişilik ordu ile) şehit edilmiştir. (Kerbelâ vakıası acı ile
anılmasına rağmen, bu ayda Hz. İbrâhim ateşten, Hz. Yunus balığın karnından
kurtulmuş, Hz. Îsâ göğe yükselmiş, Hz. Âdem affedilmiş, Hz. Nûh’un gemisi Cûdi
dağı üzerine oturmuştur) Muharrem ayının 10. Günü 40 çeşit birbirinden farklı
malzeme karıştırılarak Aşûre
yapılır. Bu farklılıkları birleştirmek olup, Tevhid’in ağız tadına yansımasıdır
2-SEFER: Müridin göstereceği gayretle, kışın
yeryüzündeki tomurcukların açmaması ve tohumların kuruması gibi, alışıklık ve
bağımlılık otlarının sararması ve muhalefet ağaçlarının kurumasını temsil
etmektedir. Silme, süpürme anlamındaki Sefer Ay’ı, toprağın yeni ve taze tohum
ve polenlere hazır hale gelmesi için, zararlı ve zehirli otlardan arındırıldığı
gibi, müridin bu zaman diliminde göstereceği gayretle hata ve kusurlarından
soyutlanması demektir.
3- REBÎ’UL-EVVEL: İlkbahar. İnsanlarla ilişkiler (muamelat)
baharının tomurcuklarının açmasını sembolize eder. (12. Gün Hz. Muhammed’in
doğumu. Mevlüd Kandili)
4- REBÎ’UL-AHİR: İkinci bahar. Öneminden dikkatleri
üzerine çeken düşünce ve tefekkür çiçeklerinin açmasını temsil eder. Bu sûfilerin
‘’zevk’’ diye isimlendirdikleri,
tecellilerin başlangıç ilkelerinin birinci evresini temsil etmektedir.
5-CEMAZİL EVVEL: İlk donma. Hallerde donukluk. Bu ayda varit olan
sırlar karşısında müridin katılaşması ve donması demektir.
6- CEMAZİL ÂHİR: İkinci donma. Ulaşılan sırlardaki donukluk. Bu
sefer varit olan nûrların müridi dondurup katılaştırarak mecalsiz bırakması
demektir.
7- RECEP: (Haram ay, üç ayların başlangıcı) Korkma, saygı
ve huşu duyma anlamındadır. Burası ‘’Ferdâniyet Mâkamı’’ olup, bu makam müride
ait olmadığından, o makamda kendisini perdeleyecek O’ndan başka bir şey
‘’gayr’’ olmaz. Recep Ay’ı varidat ve tecellilerin bol bol yağmasından
kaynaklanan ürkme ve huşuyu temsil eder. (Regâib
ve Mirac Kandilleri)
8- ŞABAN: Dallara ayrılma ve toplanma anlamındadır. Her
iki tarafla ilgili olduğu halde, onlardan birisinde değil de, her iki tarafa
bakan yüzü sebebiyle yalnızca ortada duran berzaha ait konuların, yine berzahta
ayrışmasını sembolize eder. Bu makam değerlendirme mevziidir. (Berat Kandili)
9-RAMAZÂN: Güneşte kavrulmuş toprak anlamındadır.
Ayetlerin ispatı için harikulade, sıra dışı kerametlerin zuhûr etmesi demektir.
Bu ise kişinin makamına göre, ya Nübüvvet veyahut Velâyet içindir. Fakat
bugünkü zamanımızda bu ancak Velâyet için mümkündür. Çünkü hem Risâlet,
hem de Nübüvvet artık bitmiştir. (Oruç, Kadir
gecesi)
10- ŞEVVAL: Ayağa kalkma ve taşma anlamındadır. Vûslata
ermiş bir mürit için perdelerin kalkmasını temsil etmektedir.Veya müridin vûslata erme
esnasında âlemin sırlarıyla ilgili perdelerin kalkması anlamına gelir ki, bu
yolla kişi, insanların nasıl Allah’a rehberlik edip dâvet edeceğini öğrenmiş
olur. (Hac ayı, Arife, 1. Bayram,
Tabiatın ferahlaması)
11-ZU’L-KA’DE: (Haram ay) Oturma anlamındadır. Yolun başında
bulunanların artık oturup olgunlaşmasını sembolize eder. Ya da irşat ve
rehberliğe hazır olmasını temsil eder. (Hac
ayı)
12-ZU’L-HİCCE: (Haram ay) Hac ayı yani yolculuk anlamındadır. Yolcuların
tahalluk ve tahakkuk ehli (ahlâkın yetkinleşmesi) olmaları sebebiyle Tevhidi-i
Ef’al’den Tevhid-i Sıfata, Tevhid-i Sıfat’tan Tevhid-i Zât’a (Fenafillah
mertebeleri) doğru yolculuk yapmalarına kanıt olmaktadır. (Hac
ayı, Arife, 2. Bayram, Nefsin özgürleşmesi)
İşte burada asıl amaçlara
ulaşılır. Görülebilen ve görülemeyenler birleşirler ve böylece himmetler ve
istenenler tek bir noktaya odaklanır. Tam bu noktadan itibaren ilâhi makamlarda
başka bir oluşum ve zuhûr gerçekleşir. Mûvaffak kılan yalnızca Allah’tır ve her
hâlükârda tam anlamıyla övgü ve teşekkür ancak Allah’a aittir. (İbnü’l Arabî
Hz. İsm’î Âzam Syf. 177-179)
Hicret(Hıcr-et): Medine’ye hicret eden Mekke’li Müslümanlar (Muhâcirler);
Rûhanî kuvvetlerdir ki, onlar zât
makamından sıfatlar makamına göç (Hicret)
etmişlerdir. Onlara yardım eden Ensar (Medine’li mûhacirler) ise rûha yardımcı
olan nefsten mümin ve mutmain kuvvetlerdir (Hz. Peygamber nefsini Müslüman
kılmış ve bu konuda zevceleri ona yardım etmiştir). Peygamber’in Medine’den Mekke’ye
dönüşü Cem’e (birliğe) işârettir. (Bursevî Hz.leri)
Peygamberin hicreti, vakti gelene nefsten rûha
yolculuğun nasıl olması gerektiğini göstermek içindir. Mekke’nin fethi Bekke’nin fethidir. ‘’B’’ harfi Peygamber’in mübarek vücudunu yani
berzahı temsil eder. Bu bir miraçtır. Miracın dönüşü Hakk-el Yakîn’dir.
Hac; Amaca ve maksada
yani kalbe yönelmektir. Umre; ziyaret anlamındadır.
Ramazan: Allah’ın isimlerindendir (Samet ismi ile aynı
anlamdadır ve ihtiyaçsız demektir). Ramazan ayında Namaz kılmak, Allah’a
namaz kılmaktır. Ramazan ayının yarısı Allah’a, yarısı kula aittir. Aynı Fâtiha
sûresi gibi. Gündüz Allah’a aittir. Allah ‘’Oruç
benim içindir’’ ecri bana aittir demiştir. Çünkü oruç tenzihtir ve tenzih
Allah’a aittir. Gece kula aittir. Yemek, içmek serbesttir. Namaz nûr, oruç
aydınlıktır. Ramazan ayında (ay demek zorunludur) cennetin kapıları açılır, cehennemin
kapıları kapanır. Ramazan ayında oruç tutmak Müslüman, yetişkin, akıllı,
sağlıklı ve yolcu olmayan herkese farzdır.
‘’Ayı hilâl
gören kimse oruç tutsun’’ (Bakara-185). Âriflerin kalbinde Mârifet hilâli doğduğunda
oruç tutmak farzdır. Hilâlin her şehirden farklı görülmesi ve hiçbir şehir
halkının diğerinin durumunu bilmemesi, herkesin Hak karşısında kendi nefsinden
yükümlü olduğunun göstergesidir. İnsanın bedeni ve güçleri onun şehri (Hicr),
bölgesi ve tebaasıdır. Sen başkasından değil, kendi güçlerinden sorumlu bir
çobansın. Bu yüzden, herkes kendi adına mücadele eder.
DİNİ GÜNLER: Regaip Kandili: Hz. Peygamberin annesi Âmine’nin rahmine
düştüğü, Allah’ın Rahmet ve bağışlamasının bol olduğu, duaların kabul edildiği
gece.
Mevlüt Kandili: 571 YILI Rebiülevvel ayının 12. Günü, Hz.
peygamberin mübârek vücutlarının teşrifi.
Miraç Kandili: Hz. Muhammed’in Allah’ın çağrısı ile göğe çıkıp mirac
yaptığı gece.
Berât Kandili: Günahların affedildiği, kulun dualarına Allah’ın
karşılık verdiği gece.
Kadir gecesi: Kur’ân’ı Kerim’in Hz. Peygamber’e vahyedilmeye
başlandığı gece olup, Ramazan ayının son üçte birlik bölümünde olduğuna
inanılır. Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır.
Ramazanı sabır, zorluk ve
gece gibi düşünürsek Kadir, yani
Allah’ın mânâsının tecellîsi olan Kur’ân’ın idrâki, ancak bu zorluğa
katlananlara inmektedir.
Gecenin son üçte biri ne
demektir? Allah gecenin son üçte birinde dünya Semâ’sına tenezzül ederek ‘’var
mı benden bir şey isteyen’’ diye sorar.
İnsan bütünüyle gecedir.
Beden, nefs ve rûhtan ibarettir. Kim ki beden (varlık) ve nefsinin esaretinden kurtulur,
O rûhtan ibaret olur. Bu da son üçte birlik bölüm olup Allah’la irtibat
kurulan, mânânın indiği yerdir. (Burada dua kendinden kendinedir)
Arife: Allah’ın bize vacip kıldığı, kendisini bilme
makamı sayılmıştır. Allah’ı bilmek, iki yarım teşkil eder. Birinci yarım zâtı
bilmek, diğer yarım ise O’nun ilah olduğunu bilmektir. Allah hakkında elde
ettiğimiz şey, bilginin dörtte üçüdür.
Bir çeyreği ise, hiç bir
zaman bilemeyiz. Bu nedenle arife günü diğer günlerden eksiktir.
Bayram: İki tanedir. 1. Bayram tabiatın ferahlaması
olan şeker/şükür bayramı, 2. Bayram nefsin kurtuluşu olan kurban bayramıdır. Bu
bayramda kurban kesilir (Nefsin kurban
edilmesi)
Bilgi: Bu yazıda Hz. Peygamberin geçirdiği gelişim aşamaları
anlatılmak istenmektedir. Bu aşamalar on iki mertebedir ve Peygamberdeki
Muhammedî hakikatin doğuşu ile başlar, nefsin özgürleşmesi yani rûha tabi
olması ve 2. Bayram ile sona erer. Her varlık istidâdı ölçüsünde bu
mertebelerden pay alacaktır.