TAVSİYELER:
SEYR-İ SÜLÛK EDEN MÜRİDE VE KEMÂLE ERMİŞ KİMSELERE ALLAH’IN İZNİYLE
FAYDA VERECEK HİKMETLİ TAVSİYELER.
TAVSİYE 1: ‘’Dini
dosdoğru uygulayın’’. Burada kastedilen, her devir ve milletlerdeki VAKTİN ŞERİAT’dır. O
şeratta bir araya gelmek ve onun hakkında tefrikaya düşmemek lâzımdır. Allah’ın
eli cemaatle beraberdir ve kurt ancak sürüden ayrılan koyunu yer. Dini
uygularken cemaat halinde ve görüş birliğinde kalıp parçalanmazlarsa, düşman
onları yenemez. İnsan da kendi kendine böyledir. Nefsine Allah’ın dinini tatbik
ederken bütün güçlerini birleştirirse, insan veya cin şeytanları verecekleri
vesveselerle onu yenemez.
TAVSİYE 2: Her vakitte ve durumda bütün gayretini Hakk’a
yaklaştıran işleri yapmak üzere harcamalısın. Bunlar, o esnada o halin diliyle
Hakk’ın sana söylediği işlerdir. Yapamasan bile içinden iyi şeyler yapmaya
niyet et. Kötülüğe niyetlenirsen Allah rızası için onu bırakmaya gayret et..
Bununla beraber ezeli kader ve kaza galip gelirse durum başkadır. İçinde
niyetlendiğin hayrı ve iyiliği yapmanı Allah takdir etmemiş olsa bile, o fiili
senin adına hayır olarak yazar.
Peygamberin aktardığı kutsi bir hadiste; ‘’Kulum bir iyilik yapmaya niyetlenip onu
yapmadığında, onu bir iyilik olarak yazarım. Yaptığında ise on katı olarak
yazarım’’ Allah şöyle der: ‘’Kötü
bir şey yapmaya niyet edeni ise, yapmadığı sürece bağışlarım’’ Allah
iyilik ve kötülük hakkında şöyle der; ‘’Kim
bir iyilik getirirse on katı
sevap vardır. Kim bir kötülük getirirse misliyle cezalandırılır’’(En’am-
160)
TAVSİYE 3: Herhangi bir yerde, Allah’a karşı günah
işlediğinde, o yeri terk etmezden önce bir ibâdet yapman gerekir. Böyle yapınca
o mekân aleyhinde şahitlik edeceği kadar lehinde de şahitlik eder. İbâdeti
yaptıktan sonra oradan ayrılabilirsin. Aynı şey giydiğin elbise için de
geçerlidir. Kestiğin tırnakların, kılların, tıraş ettiğin saçın, sakalın,
bıyığın, yıkanırken üzerinden ayrılan kirlerin v.s. bunlardan herhangi birisi
bedeninden ayrılırken taharetle ve Allah’ı zikretme halinde bulunmalısın.
Burada ibâdetle kastedilen DUA’dır. İbâdet
de zillet, eziklik ve yoksulluk anlamına gelir.
TAVSİYE 4: Dostum! Yeryüzünde ululuk peşinde olma, tevâzuyu
şiar edin. Allah senin kelimeni yüceltirse, gerçekte sadece Hakk’ı
yüceltmiştir. Allah senin için yaradılmışların kalplerinde üstünlük duygusu
kazandırırsa, bu da O’na dönen bir iştir. Sana yaraşan tevâzu, zillet ve
kırıklıktır. Allah seni topraktan yaratmıştır. Annen olan toprağa karşı
büyüklük taslama! Anne-babaya saygısızlık yasaklanmıştır.Bir hadiste şöyle der;
‘’Dünyada bir şey yükseldiğinde, onu
alçaltmak Allah’ın üzerindeki bir Hakk’tır’’ Sen yükseltilen bir şey
olduğunda, Allah’ın seni alçaltacağını
bilmelisin. Böyle bir durumda insan sürekli kulluğuna ve aslına bakmalıdır.
Yükseklik kulun zâtına değil, mertebe ve makâmına mahsûstur. Yeryüzünde ululuk
peşinde koşan, hiç kuşkusuz, orada başkanlık sevdasına düşmüş demektir. Allah
böyle bir makam verirse, O’ndan nefsinde zillet, yoksulluk ve huşu sahibi
olmanı dilemelisin.
TAVSİYE 5: Allah’ın kullarına karşı sevgi dolu olman gerekir!
Böyle bir sevgi, kullarına selâm vermek, yemek yedirmek, ihtiyaçlarını
karşılamak için çaba göstermekle gerçekleşir. Bilmelisin ki, bütün müminler bir
bedendir. Bedenden bir organ şikayet ettiğinde, bütün beden ateşe tutularak
yardıma koşar. Mümin de böyledir. Mümin, kardeşine bir mûsibet isâbet
ettiğinde, sanki kendisine isâbet etmiş gibi hisseder, kardeşi üzüldüğü için
üzülür. Allah, insan bedeninin organlarını birbirine bağladığı gibi müminleri de
birbirine bağlamış, kardeş kılmıştır. El-Mümin Allah’ın isimlerinden birisi
olduğu gibi ilâhi sûrette yaratılmış olması nedeniyle de Allah ile mümin
arasında sabit bir nesep ve bağ vardır. Mümin müminin kardeşidir, onu yalnız
bırakmaz, kendisini terk etmez.
TAVSİYE 6: Kendisiyle oturup kalkmanın, dindarlığına fayda
vereceği kimselerle oturup kalkman gerekir. Bu fayda kendisinde göreceğin bir
bilgi veya onda bulunan bir amel veya o kişide bulunan güzel bir huy olabilir. İnsan,
âhireti hatırlatan birisiyle oturup kalktığında, Allah’ın mûvaffak kıldığı ölçüde,
âhiretten bir tecellinin gerçekleşmesi gerekir. Sâlih arkadaş MİSK sahibine benzer, fayda gelmese bile
kokusu sana bulaşır. Kötü arkadaş körük sahibine benzer, kötülüğü bulaşmasa
bile dumanı ulaşır. Kim kuşkuya kapılanlarla arkadaşlık ederse, kendisi de
kuşkuya kapılır. Hüsnüzan sayesinde idrâk mahalli kötülüklerden temizlenir. Allah
kıyamet günü yaradılmışlar hakkında hüsnüzan beslemekten dolayı kimseyi sorguya
çekmeyecekken, buna mukabil kötü zan sebebiyle insanları sorguya
çekecektir.Tavsiyemi kabul edersen, bu da sana kafîdir.
TAVSİYE 7: Kendisine sahip olduğun eşya ve kimselerde,
Allah’ın belirlediği cezaları uygulaman lâzımdır. Bu konuda Allah’a karşı
sorumlusun. Otorite sahibiysen, Allah’ın seni üzerine yönetici atadığı
kimselerin üzerinde Allah’ın kurallarını
uygulaman ve icra etmen gerekir. ‘’Hepiniz
çobansınız, güttüklerinizden
sorumlusunuz’’ Kastedilen Allah’ın cezalarını ve kurallarını
uygulamaktır. Bu itibarla yönetimlerin en alt derecesi, insanın kendi nefsi
üzerinde vali ve yönetici olmasıdır. Büyük halifelik gelinceye kadar, Allah’ın
sınırlarını nefsine ve organlarına uygulamalısın. Her halûkarda nefsin üzerine
vekilsin. Dostum! Aklına sana iyiliği tavsiye eden bir düşünce geldiğinde, onun
meleğin ilhamı olduğunu bil! Ardından iyiliği yapmaktan alıkoyan başka bir
düşünce gelirse, o da şeytanın vesvesesidir. Hayır ve şer şeriatın
bildirmesiyle öğrenilebilir. Sen bir gemisin! Gemi delinirse, senin kadar
içinde bulunan herkes helâk olur. Şeriat ilmini öğrenmeksizin kuralları kime ve
nasıl uygulayacağını bilemezsin. Demek ki, Allah’ın kurallarını uygulayabilmek
maksadıyla şeriat ilmini talep etmen bir vazifedir.
TAVSİYE 8: Kardeşim! Öğüt almaya ve ibretle düşünmeye sevk
ettiği için hastaları ziyaret etmelisin. Allah insanı zayıflıktan yaratmıştır.
Kendisini ziyaret ederken hastaya bakmak, aslına bakmak hususunda dikkatini
çeker. Kendisine itaat etmede lâzım olan güçte de Allah’a muhtaç olduğunu
görürsün. Bunun yanı sıra Allah hasta kulunun yanındadır. Dikkat ediniz!
Hastanın Allah’tan başka sığındığı kimse olmadığı gibi, Allah’tan başka kimseyi
zikretmez. Allah sürekli onun dilinde yâd edilir, kalbiyle de sadece Allah’a
yönelir. Hangi hastalık olursa olsun, hasta Allah’la beraberdir. Tedavi olup, şifaya
vesile olacağı bilinen vâsıtalara başvursa dahi böyledir. Her halûkarda hasta
Allah’tan gafil değildir. Bunun sebebi Allah’ın onun yanında hazır
bulunmasıdır. Allah kıyamette şöyle der; ‘’Ey
âdemoğlu! Hasta oldum ziyaret etmedin!’’ İnsan şöyle cevap verir: ‘’Rabbim!
Sen âlemlerin Rabbiyken seni nasıl
ziyaret edebilirim ki?’’ Allah şöyle der; ‘’Bir kulumun hasta olduğunu biliyordun fakat ziyaretine gitmedin. Onu
ziyaret etseydin beni onun nezdinde bulurdun.’’ Allah’ın yarattığı
herhangi bir varlık, senden yemek ve su istediğinde, imkânın olunca, ona yemek
ve su vermen de böyledir. Başka hiç bir değerin ve merteben olmayıp, sadece
yemek ve su isteyen varlık, seni kullarını yediren ve içiren Hakk’ın
mertebesine yerleştirmiş olması, şeref ve değer olarak kâfidir. Allah kendisini
kulunun mertebesine yerleştirmiştir. Bütün bu durumlarda Allah’ı zikreden ve
O’nun karşısında huzur sahibi olan kul, kendisinden yemek ve su isteyenin Hakk
olduğunu görür. O’nun kendisinden istediklerini yerine getirmek üzere
koşuşturur.
TAVSİYE 9: Güzel ahlâk sahibi olup ona göre davranman ve
kötü ahlâktan uzak kalman lâzımdır. Hz. Peygamber şöyle der; ‘’Ben güzel ahlâkı tamamlamak üzere
gönderildim’’ Güzel ahlâk, onunla ahlâklanmış kişinin kendisine davrandığı
üzere, başkasına da davranabilmesi demektir. Bu itibarla yaradılmışların
gayesinin birbirinden farklı olduğunu, birisini razı ederken düşmanı olan öteki
kişinin kızacağını anladık. İşin böyle olması da kaçınılmazdır. Bir kişinin
bütün yaradılmışları razı edecek şekilde iyi ahlâk sahibi olması imkânsızdır.
İşin böyle olduğunu gördük. Biz, güzel ahlâkı ancak Allah ile musahabe halinde
uygular ve kullanırız. O’nu razı eden işleri yapar, razı etmeyen işlerden
kaçarız. ‘’Ancak müminler kardeştir’’
(Hucurat, 10) ‘’Benim ve sizin
düşmanlarınızı dost edinmeyin, onlara sevgi göstermeyin’’(Mümtehine, 1)
Demek ki güzel ahlâk, Allah’ı razı eden işlerde söz konusu olabilir, güzel
ahlâk ancak Allah’a karşı uygulanabilir. Güzel ahlâk sahibi olman gerektiği
gibi kötü ahlâktan sakınman gerekir. Güzel ahlâk kendisine karşı uygulandığı
kişinin hallerine göre tezahür eder. Bu itibarla, kullanım yerlerini bilmedikçe
kötü ahlâk ile güzel ahlâkı ayırd edemez, kullanım yerlerini öğrendiğinde bu
ikisini tanırsın.Bu değerli ve güzel bir bilgidir.
TAVSİYE 10: Böbürlenmekten sakın, elbiseni topuğunun üzerine
hatta biraz daha yukarıya çek. Hz. Peygamber’in şöyle dediği rivayet edilir: ‘’Müminin eteği topuğunun yarısına doğru
olmalıdır’’ Hz. Alî bu konuda şu dizeleri söylemiştir; ‘’Elbiseyi
kısaltmak temiz tutar onu. Bir de eskimekten korur ve takva sahibi kılar
sahibini’’ Bunun sebebi, elbisenin yollarda kazurat ve necaset bulaşmayacak
kadar yüksek olmasıdır. Elbisenin topuğun yarısına kadar uzatılması bir
hükümdür. Takva sahibi şeriatı kendisi için kalkan edinendir. Böylelikle insan ve cin şeytanların vereceği
eziyetlerden sakınmış ve korunmuş olur. Allah böbürlenerek, elbisesini
sürüyerek yürüyene nazar etmez. Ayrıca eski ve kötü elbiseler giymelisin. Böyle
davranmak imânın parçası olduğu kadar dünyada şımarmamak anlamına gelir. Hz.
Peygamber; eski elbise giymeyi imânın parçası saymış, onu imân şubelerine
katmış ve şöyle demiştir: ‘’İmân
yetmiş küsür şûbedir. En üstünü Lâ ilâhe
illâllah, en aşağı derecesi eziyet veren şeyleri kaldırmaktır.’’ Hiç
kuşkusuz kendini beğenmek, böbürlenmek ve kibir, mümine saadet yolunda bulunan
eziyetlerdir.
İmân şûbelerinden
birisi de Tevhide ve Peygamberliğe imân, namaz, zekât, oruç, hacc, sabır,
şükür, vera, hayâ, gıybet yapmamak, başkalarını küçümsememek, tövbe, dili
korumak, sözünü tutmak, takva, iyilik, yumuşaklık, ana-babaya iyilik ve hürmet,
kusur aramamak, laf taşımamak...............
TAVSİYE 11: Altın ve gümüş kaplarda yemekten kaçınmalısın.
İpek elbise ve altın kullanmaktan sakın. Bunlar erkeğe yasakken, kadına
helâldir. Seni üzen bir rüyanın ardından uyandığında, üç kere soluna tükürerek
‘’gördüğüm rüyanın şerrinden Allah’a
sığınırım’’ de! Sonra rüya sırasında üzerine yattığın tarafı
değiştirerek başka bir yanın üzerine yat. Gördüğün kötü rüyayı ise
anlatmamalısın. Kötü rüyayı anlatmazsan sana zarar vermez.Rüya kuşun ayağına
bağlıdır. Anlatınca bağdan çözülür.
TAVSİYE 12: Gusül abdesti alırken yıkandığın yere küçük
abdestini bozma, abdestini ayrı bir yere boz. Mümkün mertebe adakta bulunma,
bulunursan yerine getir. Rüzgara sövme, rüzgar Rahman’ın nefesindendir. Yeni
bir elbise giydiğinde Besmeleyle giy. Yemek ve namaz aynı anda hazır olunca,
önce yemeğe başla. Sıradan bir insan bile olsa, seninle konuşana karşı tevazu
sahibi ol!. Unutma ki, herkesin kendi nezdinde bir değeri vardır. Hangi hediye
olursa olsun, hediyeyi küçümseme ve reddetme. Katı ve inatçı olmaktan
kaçınmalısın. İnsanları bezdiren, onları kaçırtan, işlerini zorlaştıran birisi
olma. Buna mûkabil kolaylaştıran, öğreten ve müjdeleyen ol. Konuşurken yapmacıklıktan
kendini korumalısın. Üç korkun olsun: Allah’tan kork, kendin için kork,
Allah’tan korkmayandan kork. Yaşlılara saygı göstermelisin. Unutma ki, yaşlıdan
Allah bile hayâ eder.
İnsanların ayıplarını
araştırma, sadece kendinle ilgilen. Çocuğuna güzel isim ver, ona edebi öğret.
Hüküm verirken adil ol. Çörek otu kullan, çörek otu, ölüm dışında her hastalığa
şifadır. Çok yemek yeme. Çok yemek zekâyı alıp götürür. Hayatta kalmak için ye
ve itaat etmek maksadıyla yaşa. Birisini sevdiğinde, sevdiğini ona söyle. Bunu
söylemek onun seni sevmesini sağlar, o da seni sever, seni görür. Oruçluyken
büyük günah işlememeye çalış. Öyle bir günah orucunu bozar. Oruç sana değil,
Allah’a ait bir ibâdettir. Biri sana kötü bir söz söylerse ‘’ben oruçluyum’’
de.
Yanında üçüncü kişi
varken arkadaşınla gizlice bir şey konuşma. Öyle bir davranış hiç kuşkusuz
yanınızdakini tedirgin eder. Allah’ın kulları hakkında muradı, kalpleri
uzlaştırmak, sevgi ve muhabbeti temindir. Ayrıca, üçüncü birinin anlayamayacağı
bir dille konuşmamalısın. Öyle bir davranışla, gizli konuşmak arasında fark
yoktur.
Arkadaşlık yaptığın
veya seninle arkadaşlık yapan herkese rütbesine ve derecesine göre davran.
Sendan yaşlı olana saygı, küçük olana merhamet göster. Âlimlere saygı ve
hürmetle davran. Beyinsizlere ve düşüncesizlere karşı bağışlayıcı ol.
Hayvanlara karşı, onların ihtiyaçlarını gözeterek davran, çünkü onlar
dilsizdirler. Ağaçlara ve taşlara karşı, onları gereksiz bir amaçla kullanmamak
şeklinde davran. Yeryüzüne karşı, onun üzerinde namaz kılarak davran. Ölülere
karşı, onlara dua ederek davran; onların iyiliklerini zikret, kötülüklerini
hatırlama.
Borçtan kendini uzak
tut. Borç, geceleyin düşüncelere düşürürken, gündüz insanı hor ve zelil kılar.
Çok soru sorma, soracaksan sadece seni saadete ulaştıracak ahlâk ve bilgiyle
ilgili hususlarda soru sormalısın. Dehr’e sövme, çünkü ‘’ Allah Dehr’’dir. Onunla zaman kastedilmişse, zamanın elinde
hiçbir şey yoktur. Bütün emir Allah’ın elindedir.
Vitir namazını kılmış
bir halde uyu! İnsan uyuduğunda, Allah onun ruhunu, kendisinde nefsini gördüğü
üzere katına alır; dilerse onu kendisine iade eder, dilerse yanında tutar.
Canını iade etmesi, ömrünün tamamlanmamış olmasıyla ilgiliyken, etmemesi
ecelinin sona ermesi demektir. Bu sebeple ihtiyatlı tavır, insanın vitir üzere
uyumasıdır. Vitir kılarak uyuduğunda, Allah’ın sevmiş olduğu bir amelde ve
halde uyumuş olursun. ‘’Allah
tektir(vitr), teki sever’’ Demek
ki Allah, kendisini sever. O’nun seni severken kendi menziline yerleştirmesinden
daha büyük bir inâyet ve yakınlık olabilir mi? Sürme çekerken her göze bir veya
üç kere olmak üzere tek sayıyla çekmelisin. Her organ kendi başına müstakil
organdır. Yemek yerken elini teke alıştırman gerekirken, aynı zamanda suyu yudumlarken de üç kere de almalısın. Hz.
Peygamber böyle yapmayı emretmiştir. Dinleyenin anlaması için söz söylediğinde,
üç kere tekrarlamalısın; böyle yapınca söylediğin anlaşılır. Hz. Peygamber de
böyle yapardı.
Müslüman
olamanı sağlayan cümleyi ısrarla söylemelisin. O cümle ‘’Allah’tan başka ilâh yoktur’’ LÂ İLÂHE İLLÂLLAH cümlesidir.
Bu ifade olumsuzluk ve olumlamayı birlikte içerir ki, taksim zaten bu ikisiyle
sınırlıdır. Bu cümle TEVHİD kelimesidir. Tevhid hiçbir şeyin HAKK’a denk
olmaması demektir. Denk olsaydı BİR olmazdı. Onu tartabilecek bir şey yoktur. O’nu
sadece kendisine denk ve benzer olan tartabilir. Halbuki; O’na denk ve benzer
bir şey yoktur. Kutsi bir hadiste, Allah şöyle der; ‘’Yedi gökler, onları dolduranlar, yedi yer ve onu dolduranlar bir
kefede, Lâ İlâhe İllâllah cümlesi başka bir kefede bulunsaydı, bu cümle
diğerine baskın gelirdi.’’ ‘’Lâ İlâhe İllâllah’’ diyene karşı düşmanlık
beslemekten de uzak durmalısın. Bu söz insana Allah’ın dostluğunu kazandırır.
Sana, ilâhi sünnete
göre tavsiyede bulunuyoruz. Bu, Allah’ın sana Kur’an-ı Kerîm’de emretmiş
olduğu, Peygambere uymanın kendisidir. Allah; ‘’Allah’ı seviyorsanız, bana uyun ki, O da sizi sevsin, günahlarınızı bağışlasın’’
der(Âl-i İmrân, 31) Böyle bir sevginin cezası(karşılığı) da SEVGİ’dir.
İbnül Arabî Hz. Fütühat-ı Mekkiye 18. cilt