5 Eylül 2017 Salı

TAVSİYELER:

SEYR-İ SÜLÛK EDEN MÜRİDE VE KEMÂLE ERMİŞ KİMSELERE ALLAH’IN İZNİYLE FAYDA VERECEK HİKMETLİ TAVSİYELER.

TAVSİYE 1: ‘’Dini dosdoğru uygulayın’’. Burada kastedilen, her devir ve milletlerdeki VAKTİN ŞERİAT’dır. O şeratta bir araya gelmek ve onun hakkında tefrikaya düşmemek lâzımdır. Allah’ın eli cemaatle beraberdir ve kurt ancak sürüden ayrılan koyunu yer. Dini uygularken cemaat halinde ve görüş birliğinde kalıp parçalanmazlarsa, düşman onları yenemez. İnsan da kendi kendine böyledir. Nefsine Allah’ın dinini tatbik ederken bütün güçlerini birleştirirse, insan veya cin şeytanları verecekleri vesveselerle onu yenemez.

TAVSİYE 2: Her vakitte ve durumda bütün gayretini Hakk’a yaklaştıran işleri yapmak üzere harcamalısın. Bunlar, o esnada o halin diliyle Hakk’ın sana söylediği işlerdir. Yapamasan bile içinden iyi şeyler yapmaya niyet et. Kötülüğe niyetlenirsen Allah rızası için onu bırakmaya gayret et.. Bununla beraber ezeli kader ve kaza galip gelirse durum başkadır. İçinde niyetlendiğin hayrı ve iyiliği yapmanı Allah takdir etmemiş olsa bile, o fiili senin adına hayır olarak yazar. 

Peygamberin aktardığı kutsi bir hadiste; ‘’Kulum bir iyilik yapmaya niyetlenip onu yapmadığında, onu bir iyilik olarak yazarım. Yaptığında ise on katı olarak yazarım’’ Allah şöyle der: ‘’Kötü bir şey yapmaya niyet edeni ise, yapmadığı sürece bağışlarım’’ Allah iyilik ve kötülük hakkında şöyle der; ‘’Kim bir iyilik getirirse on katı sevap vardır. Kim bir kötülük getirirse misliyle cezalandırılır’’(En’am- 160)

TAVSİYE 3: Herhangi bir yerde, Allah’a karşı günah işlediğinde, o yeri terk etmezden önce bir ibâdet yapman gerekir. Böyle yapınca o mekân aleyhinde şahitlik edeceği kadar lehinde de şahitlik eder. İbâdeti yaptıktan sonra oradan ayrılabilirsin. Aynı şey giydiğin elbise için de geçerlidir. Kestiğin tırnakların, kılların, tıraş ettiğin saçın, sakalın, bıyığın, yıkanırken üzerinden ayrılan kirlerin v.s. bunlardan herhangi birisi bedeninden ayrılırken taharetle ve Allah’ı zikretme halinde bulunmalısın. Burada ibâdetle kastedilen DUA’dır.  İbâdet de zillet, eziklik ve yoksulluk anlamına gelir.

TAVSİYE 4: Dostum! Yeryüzünde ululuk peşinde olma, tevâzuyu şiar edin. Allah senin kelimeni yüceltirse, gerçekte sadece Hakk’ı yüceltmiştir. Allah senin için yaradılmışların kalplerinde üstünlük duygusu kazandırırsa, bu da O’na dönen bir iştir. Sana yaraşan tevâzu, zillet ve kırıklıktır. Allah seni topraktan yaratmıştır. Annen olan toprağa karşı büyüklük taslama! Anne-babaya saygısızlık yasaklanmıştır.Bir hadiste şöyle der; ‘’Dünyada bir şey yükseldiğinde, onu alçaltmak Allah’ın üzerindeki bir Hakk’tır’’ Sen yükseltilen bir şey olduğunda, Allah’ın  seni alçaltacağını bilmelisin. Böyle bir durumda insan sürekli kulluğuna ve aslına bakmalıdır. Yükseklik kulun zâtına değil, mertebe ve makâmına mahsûstur. Yeryüzünde ululuk peşinde koşan, hiç kuşkusuz, orada başkanlık sevdasına düşmüş demektir. Allah böyle bir makam verirse, O’ndan nefsinde zillet, yoksulluk ve huşu sahibi olmanı dilemelisin.

TAVSİYE 5: Allah’ın kullarına karşı sevgi dolu olman gerekir! Böyle bir sevgi, kullarına selâm vermek, yemek yedirmek, ihtiyaçlarını karşılamak için çaba göstermekle gerçekleşir. Bilmelisin ki, bütün müminler bir bedendir. Bedenden bir organ şikayet ettiğinde, bütün beden ateşe tutularak yardıma koşar. Mümin de böyledir. Mümin, kardeşine bir mûsibet isâbet ettiğinde, sanki kendisine isâbet etmiş gibi hisseder, kardeşi üzüldüğü için üzülür. Allah, insan bedeninin organlarını birbirine bağladığı gibi müminleri de birbirine bağlamış, kardeş kılmıştır. El-Mümin Allah’ın isimlerinden birisi olduğu gibi ilâhi sûrette yaratılmış olması nedeniyle de Allah ile mümin arasında sabit bir nesep ve bağ vardır. Mümin müminin kardeşidir, onu yalnız bırakmaz, kendisini terk etmez.

TAVSİYE 6: Kendisiyle oturup kalkmanın, dindarlığına fayda vereceği kimselerle oturup kalkman gerekir. Bu fayda kendisinde göreceğin bir bilgi veya onda bulunan bir amel veya o kişide bulunan güzel bir huy olabilir. İnsan, âhireti hatırlatan birisiyle oturup kalktığında, Allah’ın mûvaffak kıldığı ölçüde, âhiretten bir tecellinin gerçekleşmesi gerekir. Sâlih arkadaş MİSK sahibine benzer, fayda gelmese bile kokusu sana bulaşır. Kötü arkadaş körük sahibine benzer, kötülüğü bulaşmasa bile dumanı ulaşır. Kim kuşkuya kapılanlarla arkadaşlık ederse, kendisi de kuşkuya kapılır. Hüsnüzan sayesinde idrâk mahalli kötülüklerden temizlenir. Allah kıyamet günü yaradılmışlar hakkında hüsnüzan beslemekten dolayı kimseyi sorguya çekmeyecekken, buna mukabil kötü zan sebebiyle insanları sorguya çekecektir.Tavsiyemi kabul edersen, bu da sana kafîdir.

TAVSİYE 7: Kendisine sahip olduğun eşya ve kimselerde, Allah’ın belirlediği cezaları uygulaman lâzımdır. Bu konuda Allah’a karşı sorumlusun. Otorite sahibiysen, Allah’ın seni üzerine yönetici atadığı kimselerin üzerinde Allah’ın kurallarını  uygulaman ve icra etmen gerekir. ‘’Hepiniz çobansınız, güttüklerinizden sorumlusunuz’’ Kastedilen Allah’ın cezalarını ve kurallarını uygulamaktır. Bu itibarla yönetimlerin en alt derecesi, insanın kendi nefsi üzerinde vali ve yönetici olmasıdır. Büyük halifelik gelinceye kadar, Allah’ın sınırlarını nefsine ve organlarına uygulamalısın. Her halûkarda nefsin üzerine vekilsin. Dostum! Aklına sana iyiliği tavsiye eden bir düşünce geldiğinde, onun meleğin ilhamı olduğunu bil! Ardından iyiliği yapmaktan alıkoyan başka bir düşünce gelirse, o da şeytanın vesvesesidir. Hayır ve şer şeriatın bildirmesiyle öğrenilebilir. Sen bir gemisin! Gemi delinirse, senin kadar içinde bulunan herkes helâk olur. Şeriat ilmini öğrenmeksizin kuralları kime ve nasıl uygulayacağını bilemezsin. Demek ki, Allah’ın kurallarını uygulayabilmek maksadıyla şeriat ilmini talep etmen bir vazifedir.

TAVSİYE 8: Kardeşim! Öğüt almaya ve ibretle düşünmeye sevk ettiği için hastaları ziyaret etmelisin. Allah insanı zayıflıktan yaratmıştır. Kendisini ziyaret ederken hastaya bakmak, aslına bakmak hususunda dikkatini çeker. Kendisine itaat etmede lâzım olan güçte de Allah’a muhtaç olduğunu görürsün. Bunun yanı sıra Allah hasta kulunun yanındadır. Dikkat ediniz! Hastanın Allah’tan başka sığındığı kimse olmadığı gibi, Allah’tan başka kimseyi zikretmez. Allah sürekli onun dilinde yâd edilir, kalbiyle de sadece Allah’a yönelir. Hangi hastalık olursa olsun, hasta Allah’la beraberdir. Tedavi olup, şifaya vesile olacağı bilinen vâsıtalara başvursa dahi böyledir. Her halûkarda hasta Allah’tan gafil değildir. Bunun sebebi Allah’ın onun yanında hazır bulunmasıdır. Allah kıyamette şöyle der; ‘’Ey âdemoğlu! Hasta oldum ziyaret etmedin!’’ İnsan şöyle cevap verir: ‘’Rabbim! Sen âlemlerin Rabbiyken seni nasıl ziyaret edebilirim ki?’’ Allah şöyle der; ‘’Bir kulumun hasta olduğunu biliyordun fakat ziyaretine gitmedin. Onu ziyaret etseydin beni onun nezdinde bulurdun.’’ Allah’ın yarattığı herhangi bir varlık, senden yemek ve su istediğinde, imkânın olunca, ona yemek ve su vermen de böyledir. Başka hiç bir değerin ve merteben olmayıp, sadece yemek ve su isteyen varlık, seni kullarını yediren ve içiren Hakk’ın mertebesine yerleştirmiş olması, şeref ve değer olarak kâfidir. Allah kendisini kulunun mertebesine yerleştirmiştir. Bütün bu durumlarda Allah’ı zikreden ve O’nun karşısında huzur sahibi olan kul, kendisinden yemek ve su isteyenin Hakk olduğunu görür. O’nun kendisinden istediklerini yerine getirmek üzere koşuşturur.

TAVSİYE 9: Güzel ahlâk sahibi olup ona göre davranman ve kötü ahlâktan uzak kalman lâzımdır. Hz. Peygamber şöyle der; ‘’Ben güzel ahlâkı tamamlamak üzere gönderildim’’ Güzel ahlâk, onunla ahlâklanmış kişinin kendisine davrandığı üzere, başkasına da davranabilmesi demektir. Bu itibarla yaradılmışların gayesinin birbirinden farklı olduğunu, birisini razı ederken düşmanı olan öteki kişinin kızacağını anladık. İşin böyle olması da kaçınılmazdır. Bir kişinin bütün yaradılmışları razı edecek şekilde iyi ahlâk sahibi olması imkânsızdır. İşin böyle olduğunu gördük. Biz, güzel ahlâkı ancak Allah ile musahabe halinde uygular ve kullanırız. O’nu razı eden işleri yapar, razı etmeyen işlerden kaçarız. ‘’Ancak müminler kardeştir’’ (Hucurat, 10) ‘’Benim ve sizin düşmanlarınızı dost edinmeyin, onlara sevgi göstermeyin’’(Mümtehine, 1) Demek ki güzel ahlâk, Allah’ı razı eden işlerde söz konusu olabilir, güzel ahlâk ancak Allah’a karşı uygulanabilir. Güzel ahlâk sahibi olman gerektiği gibi kötü ahlâktan sakınman gerekir. Güzel ahlâk kendisine karşı uygulandığı kişinin hallerine göre tezahür eder. Bu itibarla, kullanım yerlerini bilmedikçe kötü ahlâk ile güzel ahlâkı ayırd edemez, kullanım yerlerini öğrendiğinde bu ikisini tanırsın.Bu değerli ve güzel bir bilgidir.

TAVSİYE 10: Böbürlenmekten sakın, elbiseni topuğunun üzerine hatta biraz daha yukarıya çek. Hz. Peygamber’in şöyle dediği rivayet edilir: ‘’Müminin eteği topuğunun yarısına doğru olmalıdır’’ Hz. Alî bu konuda şu dizeleri söylemiştir; ‘’Elbiseyi kısaltmak temiz tutar onu. Bir de eskimekten korur ve takva sahibi kılar sahibini’’ Bunun sebebi, elbisenin yollarda kazurat ve necaset bulaşmayacak kadar yüksek olmasıdır. Elbisenin topuğun yarısına kadar uzatılması bir hükümdür. Takva sahibi şeriatı kendisi için kalkan edinendir. Böylelikle  insan ve cin şeytanların vereceği eziyetlerden sakınmış ve korunmuş olur. Allah böbürlenerek, elbisesini sürüyerek yürüyene nazar etmez. Ayrıca eski ve kötü elbiseler giymelisin. Böyle davranmak imânın parçası olduğu kadar dünyada şımarmamak anlamına gelir. Hz. Peygamber; eski elbise giymeyi imânın parçası saymış, onu imân şubelerine katmış ve şöyle demiştir: ‘’İmân yetmiş  küsür şûbedir. En üstünü Lâ ilâhe illâllah, en aşağı derecesi eziyet veren şeyleri kaldırmaktır.’’ Hiç kuşkusuz kendini beğenmek, böbürlenmek ve kibir, mümine saadet yolunda bulunan eziyetlerdir.

İmân şûbelerinden birisi de Tevhide ve Peygamberliğe imân, namaz, zekât, oruç, hacc, sabır, şükür, vera, hayâ, gıybet yapmamak, başkalarını küçümsememek, tövbe, dili korumak, sözünü tutmak, takva, iyilik, yumuşaklık, ana-babaya iyilik ve hürmet, kusur aramamak, laf taşımamak...............

TAVSİYE 11: Altın ve gümüş kaplarda yemekten kaçınmalısın. İpek elbise ve altın kullanmaktan sakın. Bunlar erkeğe yasakken, kadına helâldir. Seni üzen bir rüyanın ardından uyandığında, üç kere soluna tükürerek ‘’gördüğüm rüyanın şerrinden Allah’a sığınırım’’ de! Sonra rüya sırasında üzerine yattığın tarafı değiştirerek başka bir yanın üzerine yat. Gördüğün kötü rüyayı ise anlatmamalısın. Kötü rüyayı anlatmazsan sana zarar vermez.Rüya kuşun ayağına bağlıdır. Anlatınca bağdan çözülür.

TAVSİYE 12: Gusül abdesti alırken yıkandığın yere küçük abdestini bozma, abdestini ayrı bir yere boz. Mümkün mertebe adakta bulunma, bulunursan yerine getir. Rüzgara sövme, rüzgar Rahman’ın nefesindendir. Yeni bir elbise giydiğinde Besmeleyle giy. Yemek ve namaz aynı anda hazır olunca, önce yemeğe başla. Sıradan bir insan bile olsa, seninle konuşana karşı tevazu sahibi ol!. Unutma ki, herkesin kendi nezdinde bir değeri vardır. Hangi hediye olursa olsun, hediyeyi küçümseme ve reddetme. Katı ve inatçı olmaktan kaçınmalısın. İnsanları bezdiren, onları kaçırtan, işlerini zorlaştıran birisi olma. Buna mûkabil kolaylaştıran, öğreten ve müjdeleyen ol. Konuşurken yapmacıklıktan kendini korumalısın. Üç korkun olsun: Allah’tan kork, kendin için kork, Allah’tan korkmayandan kork. Yaşlılara saygı göstermelisin. Unutma ki, yaşlıdan Allah bile hayâ eder.

İnsanların ayıplarını araştırma, sadece kendinle ilgilen. Çocuğuna güzel isim ver, ona edebi öğret. Hüküm verirken adil ol. Çörek otu kullan, çörek otu, ölüm dışında her hastalığa şifadır. Çok yemek yeme. Çok yemek zekâyı alıp götürür. Hayatta kalmak için ye ve itaat etmek maksadıyla yaşa. Birisini sevdiğinde, sevdiğini ona söyle. Bunu söylemek onun seni sevmesini sağlar, o da seni sever, seni görür. Oruçluyken büyük günah işlememeye çalış. Öyle bir günah orucunu bozar. Oruç sana değil, Allah’a ait bir ibâdettir. Biri sana kötü bir söz söylerse ‘’ben oruçluyum’’ de.

Yanında üçüncü kişi varken arkadaşınla gizlice bir şey konuşma. Öyle bir davranış hiç kuşkusuz yanınızdakini tedirgin eder. Allah’ın kulları hakkında muradı, kalpleri uzlaştırmak, sevgi ve muhabbeti temindir. Ayrıca, üçüncü birinin anlayamayacağı bir dille konuşmamalısın. Öyle bir davranışla, gizli konuşmak arasında fark yoktur.

Arkadaşlık yaptığın veya seninle arkadaşlık yapan herkese rütbesine ve derecesine göre davran. Sendan yaşlı olana saygı, küçük olana merhamet göster. Âlimlere saygı ve hürmetle davran. Beyinsizlere ve düşüncesizlere karşı bağışlayıcı ol. Hayvanlara karşı, onların ihtiyaçlarını gözeterek davran, çünkü onlar dilsizdirler. Ağaçlara ve taşlara karşı, onları gereksiz bir amaçla kullanmamak şeklinde davran. Yeryüzüne karşı, onun üzerinde namaz kılarak davran. Ölülere karşı, onlara dua ederek davran; onların iyiliklerini zikret, kötülüklerini hatırlama.

Borçtan kendini uzak tut. Borç, geceleyin düşüncelere düşürürken, gündüz insanı hor ve zelil kılar. Çok soru sorma, soracaksan sadece seni saadete ulaştıracak ahlâk ve bilgiyle ilgili hususlarda soru sormalısın. Dehr’e sövme, çünkü ‘’ Allah Dehr’’dir. Onunla zaman kastedilmişse, zamanın elinde hiçbir şey yoktur. Bütün emir Allah’ın elindedir.

Vitir namazını kılmış bir halde uyu! İnsan uyuduğunda, Allah onun ruhunu, kendisinde nefsini gördüğü üzere katına alır; dilerse onu kendisine iade eder, dilerse yanında tutar. Canını iade etmesi, ömrünün tamamlanmamış olmasıyla ilgiliyken, etmemesi ecelinin sona ermesi demektir. Bu sebeple ihtiyatlı tavır, insanın vitir üzere uyumasıdır. Vitir kılarak uyuduğunda, Allah’ın sevmiş olduğu bir amelde ve halde uyumuş olursun. ‘’Allah tektir(vitr),  teki sever’’ Demek ki Allah, kendisini sever. O’nun seni severken kendi menziline yerleştirmesinden daha büyük bir inâyet ve yakınlık olabilir mi? Sürme çekerken her göze bir veya üç kere olmak üzere tek sayıyla çekmelisin. Her organ kendi başına müstakil organdır. Yemek yerken elini teke alıştırman gerekirken, aynı zamanda  suyu yudumlarken de üç kere de almalısın. Hz. Peygamber böyle yapmayı emretmiştir. Dinleyenin anlaması için söz söylediğinde, üç kere tekrarlamalısın; böyle yapınca söylediğin anlaşılır. Hz. Peygamber de böyle yapardı.

Müslüman olamanı sağlayan cümleyi ısrarla söylemelisin. O cümle ‘’Allah’tan başka ilâh yoktur’LÂ İLÂHE İLLÂLLAH cümlesidir. Bu ifade olumsuzluk ve olumlamayı birlikte içerir ki, taksim zaten bu ikisiyle sınırlıdır. Bu cümle TEVHİD kelimesidir. Tevhid hiçbir şeyin HAKK’a denk olmaması demektir. Denk olsaydı BİR olmazdı. Onu tartabilecek bir şey yoktur. O’nu sadece kendisine denk ve benzer olan tartabilir. Halbuki; O’na denk ve benzer bir şey yoktur. Kutsi bir hadiste, Allah şöyle der; ‘’Yedi gökler, onları dolduranlar, yedi yer ve onu dolduranlar bir kefede, Lâ İlâhe İllâllah cümlesi başka bir kefede bulunsaydı, bu cümle diğerine baskın gelirdi.’’ ‘’Lâ İlâhe İllâllah’’ diyene karşı düşmanlık beslemekten de uzak durmalısın. Bu söz insana Allah’ın dostluğunu kazandırır.


Sana, ilâhi sünnete göre tavsiyede bulunuyoruz. Bu, Allah’ın sana Kur’an-ı Kerîm’de emretmiş olduğu, Peygambere uymanın kendisidir. Allah; ‘’Allah’ı seviyorsanız, bana uyun ki, O da sizi sevsin, günahlarınızı bağışlasın’’ der(Âl-i İmrân, 31) Böyle bir sevginin cezası(karşılığı) da SEVGİ’dir.

İbnül Arabî Hz. Fütühat-ı Mekkiye 18. cilt