28 Şubat 2018 Çarşamba

NİYAZÎ-İ MISRÎ HAZRETLERİ, İRFAN SOFRALARI ADLI ESERİNDE DER Kİ

İnsan vücudu devamlı olarak kâfilelerin gelip geçtiği, dört yol ortasında bulunan büyük bir ŞEHİR gibidir. Kâfileler bu yollardan birinden şehre girip, ötekinden çıkarlar. Mümin’in; vücudu şehrine giren kâfilelere muamelesi, Münâfık’ın muamelesinden farklıdır. Kâfilelerin de bu iki şehre girişleri, çıkışlarından farklıdır.

Bil ki: Her insan, sûrette cismi küçük de olsa, mânâda büyüktür. Yedi gök ve Yedi Arz ve bunlar içinde bulunan şeyler; Arş, Kürsi, Levh, Kalem, Cennet, Cehennem günde birkaç defa o vücud şehrine bir yandan girer, döner dolaşır, öbür yandan çıkar. Ama, bunu insanlardan pek azı hissedebilir. İnsan tıpkı büyük bir ŞEHİR gibidir. Ortasında büyük bir SULTAN’ın oturduğu, büyük bir TAHT vardır. Bu taht’ta oturan SULTAN ‘’TANRI HÜKMÜ’’dür. RÛH onun MÜLK’ü, KALP HAZİNESİ, AKIL ölçüleri-tartıcıları, FEHİM ölçeği ve TERAZİ’sidir. Bu şehrin DÖRT kapısı vardır. GÖZ, KULAK, DİL ve EL. Bütün mahlûkat bir taraftan girer, öbür taraftan çıkar.  

Şehre girenler, AKLIN önünden geçmeden çıkamazlar. FEHİM, bunların kıymetçe, ölçü ve tartıca iyisini ve kötüsünü seçer, beğendiğini alıkoyar, beğenmediğini salıverir. BU KÂFİLELERDEN KİMİ GÖZ KAPISINDAN GİRER, EL KAPISINDAN ÇIKAR. Yani görülerek girer, fiil, amel ve sanat olarak çıkar. KİMİ KULAK KAPISINDAN GİRER, DİL KAPISINDAN ÇIKAR. Yani işitmek sûretiyle girer, söz halinde çıkar. AKIL da önünden geçenlerin resmini çeker, HAYAL’e verir. HAYAL, AKIL defterinin sahibidir. AKIL da çektiği resimlerden beğendiğini alıkoyar, beğenmediklerini salıverir.

Görme ve işitme yoluyla kâfilelerin vücud şehrine girişlerinde MÜMİNLE MÜNÂFIK arasında bir fark yoktur. Fakat gelen sermayeyi alıp fiilde ve sözde kullanma bakımından ikisi arasında çok farklar vardır. Mümin, KULAK ve GÖZ yoluyla gelenlerden Allah indinde HAYIR’lı olanlarını alır, iyi yapar, iyi konuşur. Bir iyiliği bin, hatta daha çok yapar. O mümin, ‘’Her başakta yüz tane bulunan, yedi başak bitiren bir bahçe gibidir. Allah, dilediğine kat kat verir’’ (Bakara-261). Münâfık ise KULAK ve GÖZ yoluyla gelen kâfilelerden Allah indinde ŞER’li olanı alır, ŞER yapar, ŞER konuşur. Hatta o, müminin aksine, bir ŞER’ri bin ve daha fazla yapar. O, bir çok dallar veren, her dalında birçok dikenler bulunan kötü bir tane gibidir.

Mümin, imânına kuvvet veren, ilmini ve irfânını arttıran, ahlâkını düzeltenden başkasına rağbet etmez. Münâfık da nifâkını kuvvetlendiren, şeytanlığını arttıran, kalp huzurunu dağıtandan başkasına kuvvet vermez. İtibar RÜ’YET’e değil, gördüğünü alıp onunla amel etmeyedir. İşitmeye değil, ahlâka ve konuşmaya itibar olunur. Güzeli işitmeye itibar yoktur.İtibar onu kabul etmeye, güzel meyvesinin zuhûrunadır. İyi olana bakmak mühim değil, fakat o şeyin, senin amellerini hayra çevirmesi mühimdir.

İnsan, önünden her şey geçen bir AYNA gibidir. Bazı AYNA’da eşyanın sûretleri doğru, güzel görünür, bazılarında da eğri büğrü görünür. Meselâ dev aynasında her şey, dev gibi görünür.Yahut insanlar Cenab-ı Hakk’ın buyurduğu üzere iyi veya çorak yere benzerler. ‘’Güzel toprak, bitkisini Rabb’inin izniyle verir. Kötü olan da ancak kavruk bitki çıkarır’’ (A’raf-58)

İYİ TOPRAK, KÖTÜ TOHUMU ISLAH EDER, İKİ ÜÇ EVREDE ONU İYİ YAPAR. KÖTÜ TOPRAK İSE İKİ ÜÇ EVREDE İYİ TOHUMU BOZAR. GERÇEK SÖZ DİNLEMEDE İNSAN KALBİ DE BÖYLEDİR.

Yüce Allah şöyle buyurmuştur: ‘’Allah onlardan bir hayır görseydi, elbette onlara işittirirdi. Onlara işittirse bile elbette yüz çevirir, geri dönerler’’ (Enfâl-23)  Ama bunların hepsinde HÜKÜM,  yine HAKK TEÂLÂ’nın HÜKMÜ’dür. İNSANLARIN HEPSİ MEVLÂ SAYILIR, ÇÜNKÜ ONLAR, ALLAH’IN KAZÂSINA GÖRE BİR FİİL İCRA EDERLER.  Sadakallâhül Azim.