NİYAZÎ-İ MISRÎ
HAZRETLERİ, İRFAN SOFRALARI ADLI ESERİNDE DER Kİ;
İnsan vücudu devamlı
olarak kâfilelerin gelip geçtiği, dört yol ortasında bulunan büyük bir ŞEHİR
gibidir. Kâfileler bu yollardan birinden şehre girip, ötekinden çıkarlar. Mümin’in;
vücudu şehrine giren kâfilelere muamelesi, Münâfık’ın muamelesinden farklıdır.
Kâfilelerin de bu iki şehre girişleri, çıkışlarından farklıdır.
Bil ki: Her insan,
sûrette cismi küçük de olsa, mânâda büyüktür. Yedi gök ve Yedi Arz ve bunlar
içinde bulunan şeyler; Arş, Kürsi, Levh, Kalem, Cennet, Cehennem günde birkaç
defa o vücud şehrine bir yandan girer, döner dolaşır, öbür yandan çıkar. Ama,
bunu insanlardan pek azı hissedebilir. İnsan tıpkı büyük bir ŞEHİR gibidir.
Ortasında büyük bir SULTAN’ın oturduğu, büyük bir TAHT vardır. Bu taht’ta
oturan SULTAN ‘’TANRI HÜKMÜ’’dür. RÛH onun MÜLK’ü, KALP HAZİNESİ, AKIL
ölçüleri-tartıcıları, FEHİM ölçeği ve TERAZİ’sidir. Bu şehrin DÖRT kapısı
vardır. GÖZ, KULAK, DİL ve EL. Bütün mahlûkat bir taraftan girer, öbür taraftan
çıkar.
Şehre girenler, AKLIN
önünden geçmeden çıkamazlar. FEHİM, bunların kıymetçe, ölçü ve tartıca iyisini
ve kötüsünü seçer, beğendiğini alıkoyar, beğenmediğini salıverir. BU KÂFİLELERDEN
KİMİ GÖZ KAPISINDAN GİRER, EL KAPISINDAN ÇIKAR. Yani görülerek girer, fiil,
amel ve sanat olarak çıkar. KİMİ KULAK KAPISINDAN GİRER, DİL KAPISINDAN ÇIKAR. Yani
işitmek sûretiyle girer, söz halinde çıkar. AKIL da önünden geçenlerin resmini
çeker, HAYAL’e verir. HAYAL, AKIL defterinin sahibidir. AKIL da çektiği
resimlerden beğendiğini alıkoyar, beğenmediklerini salıverir.
Görme ve işitme
yoluyla kâfilelerin vücud şehrine girişlerinde MÜMİNLE MÜNÂFIK arasında bir
fark yoktur. Fakat gelen sermayeyi alıp fiilde ve sözde kullanma bakımından
ikisi arasında çok farklar vardır. Mümin, KULAK ve GÖZ yoluyla gelenlerden
Allah indinde HAYIR’lı olanlarını alır, iyi yapar, iyi konuşur. Bir iyiliği
bin, hatta daha çok yapar. O mümin, ‘’Her
başakta yüz tane bulunan, yedi başak bitiren bir bahçe gibidir. Allah, dilediğine
kat kat verir’’ (Bakara-261). Münâfık ise KULAK ve GÖZ yoluyla gelen
kâfilelerden Allah indinde ŞER’li olanı alır, ŞER yapar, ŞER konuşur. Hatta o,
müminin aksine, bir ŞER’ri bin ve daha fazla yapar. O, bir çok dallar veren, her
dalında birçok dikenler bulunan kötü bir tane gibidir.
Mümin, imânına kuvvet
veren, ilmini ve irfânını arttıran, ahlâkını düzeltenden başkasına rağbet
etmez. Münâfık da nifâkını kuvvetlendiren, şeytanlığını arttıran, kalp huzurunu
dağıtandan başkasına kuvvet vermez. İtibar RÜ’YET’e değil, gördüğünü alıp onunla
amel etmeyedir. İşitmeye değil, ahlâka ve konuşmaya itibar olunur. Güzeli
işitmeye itibar yoktur.İtibar onu kabul etmeye, güzel meyvesinin zuhûrunadır.
İyi olana bakmak mühim değil, fakat o şeyin, senin amellerini hayra çevirmesi
mühimdir.
İnsan, önünden her
şey geçen bir AYNA gibidir. Bazı AYNA’da eşyanın sûretleri doğru, güzel
görünür, bazılarında da eğri büğrü görünür. Meselâ dev aynasında her şey, dev
gibi görünür.Yahut insanlar Cenab-ı Hakk’ın buyurduğu üzere iyi veya çorak yere
benzerler. ‘’Güzel toprak, bitkisini Rabb’inin
izniyle verir. Kötü olan da ancak kavruk bitki çıkarır’’ (A’raf-58)
İYİ TOPRAK, KÖTÜ TOHUMU ISLAH EDER, İKİ ÜÇ EVREDE ONU İYİ YAPAR. KÖTÜ
TOPRAK İSE İKİ ÜÇ EVREDE İYİ TOHUMU BOZAR. GERÇEK SÖZ DİNLEMEDE İNSAN KALBİ DE
BÖYLEDİR.