2 Nisan 2019 Salı

BESMELE:

BİSMİLLÂHİRRAHMANİRRAHİM.

Âlem’de ne varsa Kur’ân’da, Kur’ân’da ne varsa Fâtiha’da, Fâtiha’da ne varsa başındaki Besmelede, Besmelede ne varsa başındaki ‘’B’’ harfinde, ‘’B’’ harfinde ne varsa altındaki  ‘’NOKTA’’dadır.

İlim bir noktadır. O’nu cahiller çoğalttı. İlim eşyanın (yaratılmışların) hakîkati’dir. 

Nokta; Maddi ve mânevî bütün âlemlerin varlık kaynağı olması bakımından bölünme ve parçalanma kabul etmeyen ‘’Mutlak Gayb’’dır. Nokta; Kâinatın harcı olan atomun gücünü, aynı zamanda da varlıkların ulûhiyetini (Allah isminin sıfatını) simgeler.

Her şeyin aslı noktadır. Nokta kendini tekrar ederek ’’ELİF’’ i oluşturur. ELİF yedi noktanın birleşmesinden  meydana gelir. ELİF de eğilip bükülerek diğer harfleri meydana getirir.

ELİF’in en üst noktası (sırların sırrı) ‘’B’’nin altındaki noktaya yansır. Besmelenin ‘’B’’ si Arap alfabesinin  2. harfidir. Ayrıca ‘’ELİF’’ ve diğer harfler  arasında berzahtır.

Gerçekte Elif harf olmayıp, harflerin kutbudur.  Her harfin içinde ‘’ELİF’’ vardır. ‘’ELİF’’ hiçbir harfe bitişmez, her şey ona bitişir. Allah’ın zâtına işarettir. Allah da ‘’ELİF’’ gibi her şeydir ve her şeydedir. Hiçbir şeye muhtaç olmayıp, her şey ona muhtaçtır.

Bismillah, Allah’ın isimlerinin ‘’B’’ harfinde vücut giymesidir. Bismillah’tan ‘’B’’ kaldırılırsa, İsmillah (Allah’ın isimleri) kalır ki, burada ‘’B’’ ile  Allah’ın bütün isimlerinin  taşıyıcısı  ve Allah ile yaratılmışlar arasında Berzah olan Hz. Muhammed’e işaret edilmektedir. ‘’B’’ nin altındaki nokta da Hz. Ali, yani İnsan-ı Kâmil’dir. Yani;  ‘’B’’ vücûd, nokta ise mânâdır.

Nokta Arapçada ‘’sıfır’’gibi yazıldığından Adem/yokluk sayılır. Nokta Cevher’dir ve eşyanın hakîkatidir. Hz. Ali makamıdır. Yâni ‘’AŞK’’ tır. O Kalem’den (ilk akıl) düşen mürekkebin ilk damlası olup ‘’Rahmet’’ tir. Kalem mürekkebini hokka gibi olan ‘’nûn’’ dan alır. Kalem sûresi bu nedenle ‘’nûn’’ harfi ile başlar (Kalem aklı simgelediğinden, sınava gireceklere Kalem sûresi okunur). ‘’B’’ nin altındaki hakîkat noktası üste çıkarsa ‘’nûn’’ olur, yani kişi hakîkatle dirilir. Diri kişi etrafını da diri kılar.

Nokta aynı zamanda ‘’KÜN/OL’’ emridir. ‘’KÜN’’ Hz. Peygamber’e emirdir. Allah Hz.Muhammed’i (sav.)  kendi nefsinden (özünden), bizi de Hz. Muhammed’in (sav.) nefsinden yaratmıştır. Her şey ‘’KÜN’’ ile başlar, ‘’MİRAC’’ ile sona erer.

Biz Allah’ın sonsuzluğu önünde bir noktayız. Nokta olan insan dünyaya geldikten sonra ‘’AN’’dan uzaklaşır. Ancak nefsinin yedi mertebesini birleştirerek  ‘’ELİF’’ olur ve ‘’AN’’a yaklaşırsa ki bu sıfır noktasıdır, kuantum sıçramalarını gerçekleştirebilir.

Hz. Muhammed; ‘’Ben ilmin şehriyim, Ali kapısıdır. Şehirlere kapılarından giriniz’’ derken, bana ancak bir İnsan-ı Kâmil vâsıtasıyla ulaşabilirsiniz demektedir.

Kişi BESMELE çektiğinde hem Allah’ı, hem Hz. Muhammed’i (B), Hem de Hz. Ali’yi (nokta) anar.  Semâvi dinlerin kitaplarının hepsi ‘’B’’ ile başlar. ‘’B’’ nin altındaki nokta da her sûrenin başında mevcuttur. Mesnevi ‘’Bişnev/İşit’’ ile Celcelutiye ‘’Bede’tü’’ ile Tevrat ‘’Bereşit/İlk, Başlangıç’’ ile İncil de ‘’B’’ ile başlar. Tevbe sûresi başında BESMELE yoktur, ancak ’’B’’ ile başlar (Berâe).

Allah Kur’ân’ı Kerim’de ‘’Allah’tan başkası adına (Besmelesiz) kesilmiş hayvanın etini haram kılmıştır’’ (En’am-145, Bakara-173, Nahl-115) Namaza Subhaneke duası ile başlanır ve Besmele çekilmez. Çünkü ‘’Süphan’’ Tenzih’tir ve Allah’ın asla bilinemeyeceği ve idrak edilemeyeceği ismidir. Arkasından Fâtiha okunur ve başında euzu besmele çekilir, Şeytan’ın şerrinden ve vesvesesinden Allah’a sığınılır.

Besmele; Allah, Râhman ve Râhim’i içerir. Yani ‘’esirgeyen ve bağışlayan Allah’ın adıyla’’ demektir. Esirgeyen Rahman, bağışlayan ise Rahim’dir. Rahman ve Rahim ‘’Rahmet’’ kelimesinden türemiştir. Allah ismi toplayıcı bir isim olduğu için kahrı da, Rahmeti de içerir. Allah Besmeleye üç Rahmet yerleştirmiştir. Birincisi, Allah isminde gizli olan Rahmet iken,  diğerleri Rahman ve Rahim isimlerindeki Rahmet’tir.

Rahman umumi, Rahim ise hususîdir. Rahman, bütün yaratılmışlara, iyiye de kötüye de (iyinin zıddına da) rızık verendir. Rahim ise, Rahmet ve merhameti sınırsız olan, azarlamadan, intikam almadan koruyan, affedendir.

Ayrıca Rahman dış, Rahim ise içtir. Rahman afak/dünya, Rahim ise enfüs/ âhirettir. Fâtiha (feth) Rahman ve Rahim’in, enfüs ile afak’ın, iç ve dışın birleşmesi ile ortaya çıkar. Bu da ‘’B’’ nin altındaki NOKTA’dır. İkisini birleştiren İNSAN-I KÂMİL olur.

Rahim tecellîsinin âhirette olacağının anlamı; ’insan ancak dış dünyadan gözünü iç dünyasına çevirirse, Allah’ın rahim tecellisini, merhametini idrak edebilir’’ demektir.

Peygamber’in rahmetine ceza sıfatı karışmamış, O âlemlere Rahmet olarak gönderilmiştir. İnsan-ı Kâmil’in ise kederine ceza sıfatı karışmış olabilir.

Hz. Muhammed (sav.) , Rahman ve Rahim ile Cemâl, bast tecellîsidir.
Hz. Ali (ra), Rabbiyet ile Celâl, kabz tecellîsidir.

Bu iki sultanı birbirinden ayrı gören ‘’Velâyet’’i idrak edemez. (Hz. Peygamber; Hz. Ali için ‘’eti etimdir, kanı kanımdır’’ diyerek ‘’B’’ ile altındaki noktanın aynı olduğunu vurgulamıştır. Çünkü ‘’B’’ noktasız olmaz)

‘’İbnü’l Arabî Hz. Besmele’deki; Allah, Rahman ve Rahim’i, üçlü yapı olarak ele alır. Âlem; Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla zuhûr etmiştir. Yâni toplu olarak ‘’Allah’’ tafsili olarak ‘’Rahman ve Rahim’’ adıyla.

Hak Allah’tır. Rahman, erkek yani akıldır (çünkü Allah Âdem’i Rahman sûretinde yaratmıştır ve ilk yaratılan akıldır). Rahim, kadın yani nefsdir (çünkü rahim kadında bulunur). Böylece  ‘’Hak, erkek ve kadın’’ üçlüsü zuhûr eder. Resulullah (sav.) akıl ve nefis (Rahman ve Rahim) olarak varlığın başlangıcıdır.

Hz. Muhammed varlıkların ondan doğması hasebiyle en büyük Rahim yani ana makamıdır.

Fâtiha sûresi de Kur’ân’ın anasıdır ve Hz. Muhammed’e tahsis edilmiştir. Diğer resûllerin Fâtiha’dan nasipleri yoktur.’’ (İbnü’l Arabî Hz.leri Kur’ân Varlık)

‘’Fâtiha sûresinin ilk ayeti olan Besmele, diğer Kur’ân ayetlerinin başında geçen Besmele’den farklı olarak Fâtiha’nın sırlarını barındırır.

Fâtiha’nın özü Besmele’dir. Besmele’nin anlattığı Âdem’dir. Sırrı da o’dur. O gizli hazinelerin hazinedarıdır. Çünkü o Hak dışında her şeyi, kendini de unutmuştur.

Allah Âdem’e ismini sormuş; Âdem, ‘’Ya Rabbi unutturuldum, sen neyi bilirsen, ben O’nu bilebilirim’’ demiştir. İşte Besmelenin sırrı buradadır. Bir kimse Mevlâ’nın güzel ve lâtif ismi anıldıktan sonra kendini unutuyorsa o işi bizzat Hak Teâla yapar.

Başlangıç ve son Âdem’dir. O halîfedir. Evren ayakta onunla durur. O padişahın hazinelerini koruyan mühürdür. O mühür açılırsa âlem yok olur.

Kul ‘’Bismillâh’’ dediğinde Besmele, varoluş içinde varlık makamı olmaktadır ki, bu Cenab-ı Hak için ‘’KÜN/Ol’’ emri makamı demektir.(Cîlî Hz. Besmelenin Şerhi)

 ‘’Kün’’ başlangıç ve sonun birleştiği noktadır.

 Eğer Kur’ân Bismillah ile değil de  ‘’Allah’’ lafzı ile başlasaydı, veliler ve peygamberler hariç bütün mahlukât mahvolurdu (Zât’ının tecellîsinden âlem yanardı). Çünkü Allah ismi mutlak bilinmezliği temsil eder. Bazı özel kullar için bu isim kapalı değildir (Allah isminin dünyada tecellîsi Hakk ismi ile olur)

 ‘’B’’ harfi Kur’ân’ın her sûresinde kul ile Zât-ı Akdes/ilâhi kaynak  arasında hicap/perdedir. Vücûd bu perdeye işarettir. ‘’Bism’’ (illah): Bism’de üç harf vardır.  ‘’Elif’’ her harf ondan meydana gelir ve zâta işaret eder. ‘’B’’ vücûd (vahdaniyet). ‘’Sin’’ Allah’ın sırrı. ‘’Mim’’ ise Muhammed (s.a.v.) in pak rûhuna delâlettir.

Tevbe sûresinin başında Besmele’nin olmamasını İbnü’l Arabi Hz.leri şöyle açıklar; ‘’Berâe/Tevbe’nin rahmeti ortaya çıktığında (ki o Besmele’dir) ehlinin yüz çevirmesi, rahmetin kendilerinden kaldırılmasına hükmetti. Böylece melek durmuş ve Besmele’yi nereye koyacağını bilememiş. Çünkü Allah, bir şeyi ihsan ettiğinde bir daha ondan dönmez ve onu yokluğa döndürmez. Beşer toplumlardan her ümmet, rahmetini kendi peygamberine inanmakla almıştır. Bu bağlamda Allah şöyle buyurdu: ‘’Bu besmeleyi Süleyman’a îman eden hayvanlara veriniz. Onlar sadece kendi peygamberlerine inanmakla sorumludur’’. O hayvanlar Süleyman’ın kadrini, kıymetini bilip ona îman edince, kendilerine insanî rahmetten bir pay verildi. Bu insanî pay, müşriklerin elinden çekilip alınan ‘’Bismillâhirrahmanirrahim’’ dir.’’ (Neml-30) (İbnü’l Arabî Hz. leri Fütûhat-ı Mekkiyye)

 İbnü’l Arabî Hz; ‘’Besmele’’ ile ‘’Hacer-ül Esved’’arasında da bir bağ kurar.

Şöyle ki; ‘’İhlâs sûresi, tıpkı beş direk üzerinde yükselen, üzerinde çatısı bulunan, etrafı duvarlarla çevrili, açık kapısı olmadığı için hiç kimsenin hiçbir şekilde içeri giremediği bir ev gibidir. Ama evin dışında, duvarına yapışık bir direk bulunmaktadır. Keşif ehli kimseler bu direği mesh ederler, tıpkı yüce Allah’ın, Kâbe’nin dışına, sağ tarafına koyup duvarına eklediği Hacer-ül Esved’in meshedilmesi gibi. Beyt’ten maksat İhlâs sûresidir. Beş direği ise, sûrenin beş âyetidir. Altıncı direk olan Hacer-ül Esved’de, sûrenin başındaki Besmele’dir.’’

İhlâs sûresi; Sadece tenzih isimlerini ihtiva etmesi nedeniyle bu isimlerle ahlaklanmak imkânsızdır. Bunlar; HÜVE, ALLAH, AHAD, ALLAH, SAMED’ dir.

Besmele sütununa gelince; O meshedilir ve dış yüzü idrâk edilir (Rahman ve Rahim). Ama Beyt’in içinde kalan yüzü olan ‘’Bismillah’’ ile ahlâklanmak mümkün değildir. Çünkü kulluk ulûhiyetle (Allah ile) ahlâklanamaz (O’nun sıfatlarını giyinemez). (Kutsal sırlar Syf.38-40)

‘’İbnü’l Arabî Hz. leri Besmeleyi, insanın her fiilinin altında yatan niyet ile karşılaştırmaktadır. Şeriata göre, kişi dini amellerinde ‘’gaflet’’ ve dikkatsizliğinden dolayı eksik ise, bu durumun fiilin doğruluğu üzerinde bir tesiri yoktur. Çünkü niyet ameli telafi etmektedir. Aynı şekilde, Allah’ın her sûrenin başında Besmeleyle beyan edilen niyeti bütün tehditleri ve sûrede bahsedilen bütün gazâbı gerektiren sıfatları telâfi etmektedir. Bu yüzden, son mesele besmeleden dolayı ‘’rahmet’’ olacaktır. Bu iyi bir haberin ifâdesidir.’’ (Fütühat-ı Mekkiyye)

Anlaşılacağı üzere Besmele ve Hacer-ül Esved, Hz. Muhammed yani İnsan-ı Kâmil’dir.

Hakîkatten uzak olanların  Besmeleyi anlamaya nasibi yoktur.