7 Kasım 2017 Salı

SECDE

’Hani biz meleklere, Âdem’e secde edin demiştik. İblis hariç hepsi secde ettiler’ (Bakara- 34).

Arapçada SECDE; itaat etme, boyun eğme, saygı gösterme, başı öne eğme, selamlama, alnı yere koyma, ibâdet kastıyla eğilme, teslim olma, bir kimsenin hükümranlığı altına girme anlamlarını taşır. Ayrıca SECDE, tevâzu ile alçalıp baş eğmek olup, ‘’kibr’’ in tam zıddıdır.

İnsan, iki Hakikâte sahip olarak yaratıldığı için Allah’ın senin üzerinde iki secde hakkı vardır.

- KÜLLİ SECDE,

- ÖZEL SECDE veya KALBİN SECDESİ.

KÜLLİ SECDE; İnsan, âlemin toplamı olması yönünden secde ettiğinde(mecmu’ul-âlem), secdesi külli secde olur. Hakk’a bütünün açısından(külli) secde et. Bu bütün âlemin secdesidir. Bu durumda âlemin hakikâtlerini secdende ifâ etmiş olursun. Hakk, külli secdende bütün secde sahiplerinin diliyle sana nida eder. Sen de bu nidayı işittiğinde, külli secde ettiğini anlarsın. Âlemde Allah’a secde etmeyen hiçbir varlık yoktur. ‘’ 7 kat gök, yer ve bunların içinde bulunanlar Allah’ı tesbih ederler.Her şey onu hamd ile tesbih eder. Ancak siz onların tesbihlerini anlayamazsınız’’(İsra-44)

ÖZEL SECDE veya KALBİN SECDESİ; Allah yüzü ŞEHADET  âleminden, kalbi ise GAYB âleminden  yaratmıştır. Yüzün secdesi Kâbe’ye, kalbin secdesi ise  Tanrı’yadır. Yüzün secdesinin başını secdeden kaldıracağı bir süresi var iken, kalbin secdesinden sonra kalkmak söz konusu değildir. İnsanın secdeden başını kaldırması, Allah’tan gafil olmak ve O’nu eşyada unutmak diye isimlendirilen şeydir. Binâenaleyh kalbinin secdesinde başını secdeden kaldırmayan kimse, her şeyde sürekli olarak Hakk’ı müşahade eder. Bu kişi, gördüğü her şeyin öncesinde Allah’ı görür.

KALBİN  SECDESİ  GERÇEKTE  HAKK’I  MÜŞAHADE  ETMEKTİR. ÂHİRET GÜNÜNDE  SORGU  VE  SUALE  TABİ OLMAYACAK KİMSE, KALBİ SECDE EDEN KİŞİDİR. (İbn’ül Arabî Hz. Fütühat-3)

‘’Her şey bir üst makama secde eder. Koruk üzüme, cansız cisimler bitkiye, bitki hayvana, hayvan insana, insan ise meleğe secde eder.  Melek  Tanrı’ya, Melik’e secde eder ve Melik  insanın  hülasasıdır (ÖZÜ)’’ (Sultan Veled- Maârif)

PEYGAMBER, NEBİ VE VELİ’LER KALBİ SONSUZA KADAR SECDEDE OLANLARDIR. 

Şeytan bunlara ulaşmak için yol bulamaz. Veli hakkında bu koruma,  ‘’MÛHAFAZA’’ (hıfz) diye isimlendirilirken, Nebi ve Peygamberler hakkında ‘’İSMET’’ (masumluk) diye isimlendirilir.

Nebiler içte ve dışa(batın ve zahirde) şeytandan korunmuş kimselerdir. Onlar bütün hareketlerinde  Allah tarafından mûhafaza edilir ve sakınılır. Allah onları, örnek alınsınlar diye görevlendirmiştir. Onlar söz ve fiilleri ile hüküm koyarlar. Hz. Peygamber kendi şeytanı, yani onunla  SORUMLU YAKINI hakkında,  ‘’Allah bana, ona karşı yardım etmiş , o da Müslüman olmuştur ‘’demiştir.

Veli ise, Allah’ın dilediği bir şeyi kalbine aktarması esnasında, şeytanın yapmasını arzuladığı bir işten korunmuştur. İŞTE NEBİLERE ÖZGÜ İSMET (masumluk) İLE, VELİLERE ÖZGÜ MÛHAFAZA (hıfz) ARASINDAKİ FARK BUDUR.

Şeytan insandan ancak kalbiyle ve yüzüyle (batın ve zahir) secde ettiğinde uzaklaşabilir. Çünkü secde kulun Rab’bine en yakın olduğu eylemdir. ‘’Secde et ve yaklaş’’(Alak-19)

Allah meleklere, Âdem’e secde edin emrini verdiğinde, melekler birinci secdeyi emir ile, ikinci secdeyi Âdem’de Allah’ın tecellisini görerek yapmışlardır. Burada bahsedilen secde  saygı gösterme, yüceltme ve  SELÂM secdesidir. İbâdet secdesi ise sadece Allah’a yapılır.

ÇÜNKÜ SECDE ALLAH’TAN BAŞKA KİMSEYE OLMAZ.

Peki ÂDEM neden SECDE mahalli olmuştur? Âdem Halk olunmazdan evvel Cenâb-ı Hakk emâneti göklere, dünyaya ve dağlara arz eyledi. Bunlar kabul etmeyip özür dilediler. Fakat insan zayıf ve âciz Halk olunmuşken, emâneti nefsine yükledi ve sonra ağırlığına tahammül edemeyip, ayağı sürçtü ve diz üzeri gelip ‘’Yarabbi nefsime zûlmettim’’diye yalvarmaya başladı. Cenâb-ı Hakk, niyâzını kabul etti ve onu Rahmet’ine gark etti. Çünkü Âdem; Nefsinin hazlarını terk edip, Allah’ın RIZA’sını kabul ettiği için, nefsine zûlmederek emâneti kabul etmişti. İşte Âdem’den gayrısı, gök ehli ve dağlar cümlesi nefslerinin hazlarına halel gelmemesi için emâneti kabul etmemişlerdi. Bunun için Cenâb-ı Hakk Âdem’i meleklerden efdal(üstün) eyledi ve meleklere Âdem’e secde etmelerini emreyledi. (Kâzım Büyükaksoy)

Gazâli, Râzi ve Arabî Hz. ile bir grup ÂLİM, Hz. Âdem’e secde edenlerin yalnızca yeryüzü melekleri olduğu, bir kısım meleklerin veya gökteki meleklerin ise Âdem’e secde ile emrolunmadıkları görüşündedir. A’râf sûresi 10-11. Âyetlerden anlaşılacağı üzere Hitap; Âdem(a.s.)in şahsında Şeytan dışında bütün insan cinsini kapsadığının işaretidir.(Niyâzî Mısrî Divanı)

‘’Âdem’e  secde edenler 4 kısımdırBirinci kısım, Allah’ın emriyle ve Âdem’de Hakk’ın tecellisini görerek iki secdeye de  varanlardır. Hz. Hâtice, Hz. Ebubekir ve Hz. Ali gibi.

 İkinci kısım,  evvela secde etmeyip sonra secde edenlerdir. Hz. Ömer gibi.

Üçüncü kısım, önce secde edip sonra etmeyenlerdir. Vahiy kâtibi İbn-i Serh gibi.

Dördüncü kısım ise, ne önce, ne de sonra secde etmeyenlerdir. Ebû Cehil gibi’’(Ken’an-ER RÎFÂİ Hz.)

Birinci secde ŞERİAT secdesi olup, ibâdetle Allah’a varmaya çalışanlardır. İkinci secde HAKÎKAT secdesi olup, bunlar AŞIK’lar ve MECZÛP’lardır. İki secdeyi birden yapanlar KÂMİL İNSAN’lardır. İki secdeyi de yapmayanlar ise ŞEYTAN ve TAİFESİ’dir.(Mahmut Sami Ramazanoğlu)

Birinci secde GAYB’a imân, İkinci secde Allah’ın NÛR’unu görüp, secde etmektir. İkinci secde, aynı zamanda UBÛDİYET(Kulluk),  yani Halk’tan Hakk’a dönüştür(BEKÂ). (Cîlî Hz. Ahmet-ER RÎFÂİ Hz.)

BİRİNE SECDE ETMEK, ONUN İÇİN ÇALIŞMAKTIR. Bütün varlıklar insanlara secde  eder. Mevcûdat; aralarında Kâmil İnsan bulunduğu için insanlara secde eder. Çünkü, bütün insanlar, Kâmil İnsan’ın parazitidirler. (Nesefî Hz.)

Secde kulun Rab’bi ile buluştuğu yerdir. Secde kulluğu simgeler. Kulun secdeye varmak için eğilmesi, Rahman’ın  GECENİN SON ÜÇTE BİRİNDE dünya semasına inişini simgeler. Allah dünya semasına tenezzül ederken ‘Yokmu benden bir şey dileyen, vereyim’’ diye kuluna seslenir.

Secde Allah’ın hakikâtine duyulan hürmet ve teslimiyettir. 3. Secde Kâbe’de yapılır. Kâbe ortadan kalktığında, herkes birbirine secde eder. Secde ettikleri , kulda tecelli eden Allah’ın hakikâtidir.

Bütün bunların olabilmesi için, beşerin Allah’ın aynadaki hakîki tecellisi olan Hz. Peygambere, ya da kendi devrinde Peygamberin sırtında taşınarak içimizdeki putları kıran varisine secde etmesi  lâzımdır. Buda Hz. Ali makamı olan İnsan-ı Kâmil’lerdir.

ÂDEM  KALP’TİR. MELEKLER BİZDEKİ KUVVET VE MELEKELERİMİZDİR. MELEKLERİN ÂDEM’E SECDESİ,  KİŞİNİN  KENDİNDEKİ SÜFLİ(aşağı)  KISIMLARININ,  BİRLİĞİ GÖSTEREN  ULVİ(mânevi)  KISIMLARINA SECDESİ DEMEKTİR. YANİ NEFS’İN RÛH’A SECDESİDİR. KALP RÛH İLE NEFS ARASINDA YER ALIR. KALP NEFS’E  YÖNELİRSE  KARARIR.  RÛH’A  YÖNELİRSE  AYDINLANIR. BUNU  BAŞARAN ARİF OLUR. O ZAMAN O KALP’TE GÖNÜL OLUR. GÖNÜL DE  ALLAH’IN  İKÂMET  ETTİĞİ  YERDİR.

ALLAH HEPİMİZE NASİP ETSİN. AMİN. Sadakallâhül Azim.