SECDE
‘’Hani biz meleklere, Âdem’e secde edin demiştik. İblis hariç hepsi
secde ettiler’’ (Bakara- 34).
Arapçada SECDE; itaat etme,
boyun eğme, saygı gösterme, başı öne eğme, selamlama, alnı yere koyma, ibâdet
kastıyla eğilme, teslim olma, bir kimsenin hükümranlığı altına girme
anlamlarını taşır. Ayrıca SECDE, tevâzu ile alçalıp baş eğmek olup, ‘’kibr’’ in
tam zıddıdır.
İnsan, iki Hakikâte sahip olarak
yaratıldığı için Allah’ın senin üzerinde iki secde hakkı vardır.
- KÜLLİ SECDE,
- ÖZEL SECDE veya KALBİN SECDESİ.
KÜLLİ SECDE; İnsan,
âlemin toplamı olması yönünden secde ettiğinde(mecmu’ul-âlem), secdesi külli
secde olur. Hakk’a bütünün açısından(külli) secde et. Bu bütün âlemin
secdesidir. Bu durumda âlemin hakikâtlerini secdende ifâ etmiş olursun. Hakk, külli
secdende bütün secde sahiplerinin diliyle sana nida eder. Sen de bu nidayı
işittiğinde, külli secde ettiğini anlarsın. Âlemde Allah’a secde etmeyen hiçbir
varlık yoktur. ‘’ 7 kat gök, yer ve
bunların içinde bulunanlar
Allah’ı tesbih ederler.Her şey onu hamd ile tesbih eder. Ancak siz onların
tesbihlerini anlayamazsınız’’(İsra-44)
ÖZEL SECDE veya KALBİN
SECDESİ; Allah yüzü ŞEHADET âleminden, kalbi
ise GAYB âleminden yaratmıştır. Yüzün secdesi Kâbe’ye, kalbin secdesi
ise Tanrı’yadır. Yüzün secdesinin başını secdeden kaldıracağı bir süresi
var iken, kalbin secdesinden sonra kalkmak söz konusu değildir. İnsanın
secdeden başını kaldırması, Allah’tan gafil olmak ve O’nu eşyada unutmak diye
isimlendirilen şeydir. Binâenaleyh kalbinin secdesinde başını secdeden
kaldırmayan kimse, her şeyde sürekli olarak Hakk’ı müşahade eder. Bu kişi,
gördüğü her şeyin öncesinde Allah’ı görür.
KALBİN SECDESİ GERÇEKTE
HAKK’I MÜŞAHADE ETMEKTİR. ÂHİRET GÜNÜNDE SORGU VE
SUALE TABİ OLMAYACAK KİMSE, KALBİ SECDE EDEN KİŞİDİR. (İbn’ül Arabî
Hz. Fütühat-3)
‘’Her şey bir üst makama secde
eder. Koruk üzüme, cansız cisimler bitkiye, bitki hayvana, hayvan insana, insan
ise meleğe secde eder. Melek Tanrı’ya, Melik’e secde eder ve Melik
insanın hülasasıdır (ÖZÜ)’’ (Sultan Veled- Maârif)
PEYGAMBER, NEBİ VE VELİ’LER
KALBİ SONSUZA KADAR SECDEDE OLANLARDIR.
Şeytan bunlara ulaşmak için yol
bulamaz. Veli hakkında bu koruma, ‘’MÛHAFAZA’’ (hıfz) diye
isimlendirilirken, Nebi ve Peygamberler hakkında ‘’İSMET’’ (masumluk) diye
isimlendirilir.
Nebiler içte ve dışa(batın ve
zahirde) şeytandan korunmuş kimselerdir. Onlar bütün hareketlerinde Allah
tarafından mûhafaza edilir ve sakınılır. Allah onları, örnek alınsınlar diye
görevlendirmiştir. Onlar söz ve fiilleri ile hüküm koyarlar. Hz. Peygamber
kendi şeytanı, yani onunla SORUMLU
YAKINI hakkında, ‘’Allah bana, ona karşı yardım etmiş , o da
Müslüman olmuştur ‘’demiştir.
Veli ise, Allah’ın dilediği bir
şeyi kalbine aktarması esnasında, şeytanın yapmasını arzuladığı bir işten
korunmuştur. İŞTE NEBİLERE ÖZGÜ İSMET (masumluk) İLE, VELİLERE ÖZGÜ MÛHAFAZA
(hıfz) ARASINDAKİ FARK BUDUR.
Şeytan insandan ancak kalbiyle
ve yüzüyle (batın ve zahir) secde ettiğinde uzaklaşabilir. Çünkü secde kulun
Rab’bine en yakın olduğu eylemdir. ‘’Secde
et ve yaklaş’’(Alak-19)
Allah meleklere, Âdem’e secde
edin emrini verdiğinde, melekler birinci secdeyi emir ile, ikinci secdeyi
Âdem’de Allah’ın tecellisini görerek yapmışlardır. Burada bahsedilen
secde saygı gösterme, yüceltme ve SELÂM secdesidir. İbâdet secdesi
ise sadece Allah’a yapılır.
ÇÜNKÜ SECDE ALLAH’TAN BAŞKA
KİMSEYE OLMAZ.
Peki ÂDEM neden SECDE mahalli
olmuştur? Âdem Halk olunmazdan evvel Cenâb-ı Hakk emâneti
göklere, dünyaya ve dağlara arz eyledi. Bunlar kabul etmeyip özür dilediler.
Fakat insan zayıf ve âciz Halk olunmuşken, emâneti nefsine yükledi ve sonra
ağırlığına tahammül edemeyip, ayağı sürçtü ve diz üzeri gelip ‘’Yarabbi nefsime
zûlmettim’’diye yalvarmaya başladı. Cenâb-ı Hakk, niyâzını kabul etti ve onu
Rahmet’ine gark etti. Çünkü Âdem; Nefsinin hazlarını terk edip, Allah’ın
RIZA’sını kabul ettiği için, nefsine zûlmederek emâneti kabul etmişti. İşte
Âdem’den gayrısı, gök ehli ve dağlar cümlesi nefslerinin hazlarına halel
gelmemesi için emâneti kabul etmemişlerdi. Bunun için Cenâb-ı Hakk Âdem’i meleklerden
efdal(üstün) eyledi ve meleklere Âdem’e secde etmelerini emreyledi. (Kâzım
Büyükaksoy)
Gazâli, Râzi ve Arabî Hz. ile
bir grup ÂLİM, Hz. Âdem’e secde edenlerin yalnızca yeryüzü melekleri olduğu,
bir kısım meleklerin veya gökteki meleklerin ise Âdem’e secde ile
emrolunmadıkları görüşündedir. A’râf sûresi 10-11. Âyetlerden anlaşılacağı üzere
Hitap; Âdem(a.s.)in şahsında Şeytan dışında bütün insan cinsini kapsadığının
işaretidir.(Niyâzî Mısrî Divanı)
‘’Âdem’e secde edenler
4 kısımdır. Birinci kısım, Allah’ın emriyle ve Âdem’de Hakk’ın
tecellisini görerek iki secdeye de varanlardır. Hz. Hâtice, Hz. Ebubekir
ve Hz. Ali gibi.
İkinci kısım,
evvela secde etmeyip sonra secde edenlerdir. Hz. Ömer gibi.
Üçüncü kısım,
önce secde edip sonra etmeyenlerdir. Vahiy kâtibi İbn-i Serh gibi.
Dördüncü kısım ise, ne
önce, ne de sonra secde etmeyenlerdir. Ebû Cehil gibi’’(Ken’an-ER RÎFÂİ
Hz.)
Birinci secde ŞERİAT secdesi
olup, ibâdetle Allah’a varmaya çalışanlardır. İkinci secde HAKÎKAT secdesi
olup, bunlar AŞIK’lar ve MECZÛP’lardır. İki secdeyi birden yapanlar KÂMİL
İNSAN’lardır. İki secdeyi de yapmayanlar ise ŞEYTAN ve TAİFESİ’dir.(Mahmut Sami
Ramazanoğlu)
Birinci secde GAYB’a imân,
İkinci secde Allah’ın NÛR’unu görüp, secde etmektir. İkinci secde, aynı zamanda
UBÛDİYET(Kulluk), yani Halk’tan Hakk’a
dönüştür(BEKÂ). (Cîlî Hz. Ahmet-ER RÎFÂİ Hz.)
BİRİNE SECDE ETMEK, ONUN İÇİN
ÇALIŞMAKTIR. Bütün varlıklar insanlara secde eder. Mevcûdat; aralarında
Kâmil İnsan bulunduğu için insanlara secde eder. Çünkü, bütün insanlar, Kâmil
İnsan’ın parazitidirler. (Nesefî Hz.)
Secde kulun Rab’bi ile buluştuğu
yerdir. Secde kulluğu simgeler. Kulun secdeye varmak için eğilmesi,
Rahman’ın GECENİN SON ÜÇTE BİRİNDE dünya
semasına inişini simgeler. Allah dünya semasına tenezzül ederken ‘’Yokmu benden bir şey dileyen, vereyim’’
diye kuluna seslenir.
Secde Allah’ın hakikâtine
duyulan hürmet ve teslimiyettir. 3. Secde Kâbe’de yapılır. Kâbe ortadan
kalktığında, herkes birbirine secde eder. Secde ettikleri , kulda tecelli eden
Allah’ın hakikâtidir.
Bütün bunların olabilmesi için,
beşerin Allah’ın aynadaki hakîki tecellisi olan Hz. Peygambere, ya da kendi
devrinde Peygamberin sırtında taşınarak içimizdeki putları kıran varisine secde
etmesi lâzımdır. Buda Hz. Ali makamı olan İnsan-ı Kâmil’lerdir.
ÂDEM KALP’TİR. MELEKLER
BİZDEKİ KUVVET VE MELEKELERİMİZDİR. MELEKLERİN ÂDEM’E SECDESİ, KİŞİNİN
KENDİNDEKİ SÜFLİ(aşağı) KISIMLARININ, BİRLİĞİ GÖSTEREN
ULVİ(mânevi) KISIMLARINA SECDESİ DEMEKTİR. YANİ NEFS’İN RÛH’A SECDESİDİR.
KALP RÛH İLE NEFS ARASINDA YER ALIR. KALP NEFS’E YÖNELİRSE
KARARIR. RÛH’A YÖNELİRSE AYDINLANIR. BUNU
BAŞARAN ARİF OLUR. O ZAMAN O KALP’TE GÖNÜL OLUR. GÖNÜL DE ALLAH’IN
İKÂMET ETTİĞİ YERDİR.
ALLAH HEPİMİZE NASİP ETSİN.
AMİN. Sadakallâhül Azim.