4 Nisan 2012 Çarşamba


HAKİKAT-İ  MUHAMMEDİ   / İNSAN-I KAMİL /  AKL-I  KÜLL  (İLK AKIL)


Muhammed-i Hakikat ilk ilkedir ve alemin hamurudur. Alemde ŞEY’lik vasfına haiz olan bütün varlıklar bu hakikatten ve bu hakikatin bir yönünden meydana gelmiştir. Varlığın zuhur etmesindeki hikmet, HAKK’ın bilinmeyi istemesidir. Bundan dolayı Âlem var edilmiştir. Eğer Allah ile Âlem arasında bir nisbet bulunmasaydı (Muhammedi Hakikat), o zaman Âlem’in Allâh’ı bilmesine imkân olmayacaktı. Bu nedenle Allâh ZAT nurundan Muhammedi Hakikat’ı var etmiş ve onu Âlem ile kendisi arasında bir nisbet kılmıştır. Âlem böylece HAKK’ı bilir.
Âlem ayna, Âdem ise aynanın SIR’rıdır.(ÖZÜ)
Âlem’in yaratılmasındaki gâye Allâh’ın  Hakikatinin yani NÛR’unun zuhura çıkmasıdır. NÛR  lâtif’tir ve tecellisi için bir bedene ihtiyaç vardır. BESMELE’nin  (B) si vücuttur (Âdem, Hz. Ali, İnsan-ı Kâmil), altındaki nokta ise Allâh’ın Hakikati’dir. Yani ÂDEM, ALLAH’ın  NOKTA’sıdır. Onun Hakikat’i bir noktada gizlidir. ÂDEM HER DEVRİN ÂDEM’İDİR. HER DEVİRDE GELEN BİR ALLAH SEVGİLİSİ ÂDEM’İN HAKİKATİNİ TAŞIR.
Âdem’in yaratılmasından itibaren bu mâna bütün Peygamber’lerde tecelli etmiş, ancak en son HZ. MUHAMMED’de en KÂMİL haliyle son bulmuştur(Hatem-ül  Enbiya). Bu ayın hilâlden(Hz. Âdem), Bedir(HZ. Muhammed) haline gelişi gibidir.
Hakikat-ı Muhammedi’ye, Hz. Muhammed’in zamana ve mekana bağlı olmayan HAKİKATİ’dir. Allah’ın ilk var ettiği ŞEY’dir. Yanlızca Allah’ın var olup, onunla birlikte  başkasının var olmadığı bir mertebeden sonra ZÂT’tan ilk defa Muhammedi Hakikat zuhur etmiştir. Bu nedenle varlığın ZÛHUR silsilesinin ilk halkasıdır. Bu mertebe HAKİKAT-ÜL  HAKAYIK diye adlandırılır ve ALLAH isminin mazharıdır.
HER ŞEY NÛR-İ  MUHAMMEDİ’DEN, NÛR-İ MUHAMMEDİ İÇİN VAR EDİLMİŞTİR.(kendinden, kendine)
TECELLİ GAYB (gizli) MERTEBESİNDE OLANIN, ZÛHUR (açık)MERTEBESİNE çıkmasıdır.
BİR TEK HAKİKAT VARDIR VE BU HAKİKAT TECELLİ ETMEKTEDİR.
VAHDET-İ VÛCUT (tek varlık) anlayışına göre yaratan ve yaratılan yani ikilik kabul görmediği, TEK bir varlık anlayışı benimsendiği için tecelli kavramı kullanılmaktadır. Âlem tecelliler mertebesidir. HAK MUTLAK VARLIKTIR. Âlem’deki çokluk (kesret) HAKK’tan çıkan bu varlık tecellilerinin, HAKK’ın isim ve sıfatlarının gölgesi olan AYAN-I SABİTE (varlıkların yaratılmadan önce Allah tarafından tesbit edilmiş  suretleri) halindeki ortaya çıkan görünümünden kaynaklanır.
İlk tecelli (Feyz-i Akdes), HAKK’ın kendi ZÂT’ında, ZÂT’ı için, ZÂT’ıyla tecelli etmesidir. Bu tecelli insan bilgisinin konusu değildir. Çünkü bu tecelli ZÂT’a ait bir tecellidir. İkinci tecelli ise(Feyz-i Mukaddes) isim ve sıfatların tecellisi şeklindedir.
YARATMA YOKTAN VAR ETME DEĞİLDİR. GİZLİ, YANİ BATÎN OLAN BİR ŞEYİN ORTAYA ÇIKMASIDIR.
TECELLİ’NİN TEKRARI YOKTUR. (O her an bir şe’ndedir.Rahman suresi-29)
HER TECELLİ BİR ÖNCEKİ TECELLİYİ KAPSAR VE GENİŞLEYEREK DEVAM EDER. BUNA BAĞLI OLARAK ÂLEM’DE SÜREKLİ GENİŞLER VE MÜKEMMELLEŞİR.
TECELLİ, Allâh’ın insanın içinde hissedilir hale gelmesidir. Allah hakkında bilgi ancak bu şekilde yani MÜŞAHADE tecellisi ile elde edilir. Tecelli de istidada  göredir. Tecellinin üç temel işlevi vardır.
-HAKK’ın ZÂT’ından gizli halde bulunan isim ve sıfatların yani ÂLEM’in açığa çıkmasıdır.
-İsim ve sıfatlar vasıtasıyla, ilâhi ZÂT hakkında bilgi sahibi olmaktır. Çünkü ZÂT bilinmeyi istediği için tecelli etmektedir.
-ÂLEM’in varlığının devamını sağlamaktır.
HAKK’IN TECELLİSİ ÂLEM’İN VARLIĞININ KIYAMIDIR(ayakta durması). HAKK’ın tecellisi hangi ÂLEM’de ve hangi varlıkta olursa olsun  EL-ZÂHİR (görünen) isminden kaynaklanır. EL-BÂTIN isminden ne bu, ne öteki dünyada tecelli gerçekleşmez.
HZ. MUHAMMED’in vefatı ile ALLAH’a ait olan MUHAMMEDİ HAKİKAT    kaybolmamış ve her yüz yılda bir PEYGAMBERİN EN TEMİZ AYNASI VE AYNISI OLAN İNSAN-I KÂMİL’de  ortaya çıkmıştır.
ÂDEM HER DEVRİN ÂDEM’İDİR. HER DEVİRDE GELEN ALLAH SEVGİLİSİ ÂDEM’İN HAKİKATİNİ TAŞIR.
İNSAN-I KÂMİL, Muhammedi Hakikati taşımakla beraber bunun günümüzde nasıl yaşanacağını göstermesi, yani REHBER olması bakımından büyük önem taşır. ALLAH’A ULAŞMANIN TEK YOLU KÂMİL OLMAK VEYA KÂMİL OLANIN ETEĞİNE TUTUNMAKTIR. ÇÜNKÜ ONLAR BERZAH’TIR  VE HAKK İLE HALK ARASINDA KÖPRÜDÜR.
İNSAN-I KÂMİL VE KUR’AN İKİZDİR. İnsan Kuran-ı Kerim’i gerçek manası ile ancak İnsan-ı Kâmil’in aynasından okur. Çünkü onlar yaşayan Ku’ran’dır. İNSAN-I KÂMİL OLMADAN ALLAH’I TANIMAK VE ANLAMAK MÜMKÜN DEĞİLDİR. Çünkü O olmazsa (isim ve sıfatlar) Allah’ın sadece ZÂT’ı kalır. ZÂT’ını ise anlamak ve götmek mümkün değildir. ALLAH’IN ZÂT’I İLÂHİSİ ASLA TECELLİ ETMEZ. ALLAH İNSAN-I KÂMİLDE İSİM VE SIFATLARI İLE TECELLİ EDER.  
KÂMİL İNSAN ÂLEM’E NİSBETLE RAB’DIR. O Halk’ın isteğini bâtınî yönüyle Allah’tan alıp, cismani yönüyle onlara ulaştırır. İnsan bu iki yönü kendisinde topladığından HİLAFET (halifelik) kendisine lâyık görülmüştür.
İNSAN-I KÂMİL ALLAH’IN İSİM VE SIFATLARININ KORUYUCUSU VE HAZİNENİN MÜHRÜDÜR. Mührün açılması ile her şey aslına döner. O  Âlemden göz açıp kapayıncaya kadar gizlenecek olsa veya bir an kendini seyretmekten vaz geçse ÂLEM yok olur. ALEM’İN VARLIĞI ONUN NAZAR ETMESİYLEDİR.
İNSAN İÇİN GÖRÜLMESİ EN ZOR ŞEY KENDİSİDİR. İNSAN KENDİNİ ANCAK BİR AYNADA GÖRÜR. AYNA İSE İNSAN-I  KÂMİL’DİR.
MANA AYNASININ SAFLIĞI, MANEVİ HAZLARDAN VE DÜNYA PASLARINDAN ARINMA SAYESİNDE OLUR. SEN DE BU HALE GELDİĞİN ZAMAN O BÜYÜK SEVGİLİ KENDİNİ BU SAF AYNADA SEYREDER. O ZAMAN SEVEN DE SEVİLEN DE SEN OLURSUN.
Allah kendisinden başkasına muhabbet ve ibadet edilmemesi için kendini bütün eşyanın hakikati kıldı. Kişi neyi severse sevsin, bilsin veya bilmesin onu sever , ona ibadet eder.
KÂMİL BÜTÜN İNANÇLARI CEM EDER( toplar). HAKİKAT BİLGİSİNE SAHİP OLDUĞU İÇİN, HİÇ KİMSENİN RAB’Bİ HAKKINDAKİ İNANCINI RED VEYA İNKAR ETMEZ. O KİŞİNİN ÖZÜNE VE HAKİKATİNE BAKAR.
HZ. ALİ MÜRŞİD MAKAMIDIR VE İÇİMİZDEKİ PUTLARI DA MÜRŞİD KIRAR. TIPKI HZ. MUHAMMEDİN SIRTINDA KABE’NİN PUTLARINI KIRMASI GİBİ.
HER VARLIĞIN YARATILIŞ SEBEBİ, ALLAH’TAN İNSAN-I KÂMİL’E,  KÂMİL’DEN EŞYAYA SİRAYET EDEN   RAHMET’TİR.
VELHASIL , DENİZLER MÜREKKEP, AĞAÇLAR KALEM OLSA, BİR O KADAR DAHA İLAVE OLSA İNSAN-I KÂMİL’İ ANLATMAK MÜMKÜN OLMAZ.  
ALLAH BİZLERİ O’NUN MANASINDAN AYIRMASIN.   AMİN.