18 Nisan 2011 Pazartesi

HAC

HAC’ca gittiğin vakit KABE’yi  dört duvarı ziyaret ediyorsun.
KABE  AZER’in  OĞLU  HALİL’in  BİNASIDIR. Dört duvar ve üç sütun uzerine yapılmıştır. Yani FATİHA’nın   7  ayeti ve insanın Cemalinde olan 7  işaret demektir.
Ateş, Hava, Su, Toprak olan  4  unsur ile, Akıl, Nefs ve Ruh’a işarettir.
İnsan vücudu da AKIL, NEFS  ve RUH sütunları üzerine kurulmuştur.
O kimse ki ŞERİAT, TARİKAT, HAKİKAT ve  MARİFET derecelerinden geçerek  temizlenir. Mücteba, Murtaza, Mustafa  yani Seçilmiş, beğenilmiş ve Safiyet kazanmış olursa zamanın kutbu ve feleklerin merkezi olur.
İşte  muhabbet arzusunda olanlar da o yüceler yücesi nin  kalbi etrafında tavaf eder ve o kalpten ‘’Nereye dönersen dön, Allah’ın Cemali  oradadır’’ sırrı çıkar.

Hacca gidenler taşı, toprağı tavaf ederler. Şeytan diye bir taşı taşlarlar.Oysa bir gönül kazanmak bir kabe’yi  tavaftan daha kıymetlidir.GÖNÜL  ALLAH’IN  HALVETGAHIDIR. Şeytan diye taşlanması gereken nefsimizin arzularıdır.

HER  MADDİ  VARLIK,  BİR  MANEVİYATI  İŞARET  İÇİN  VÜCUT BULMUŞTUR. 
Her şeyin bir iç, bir de dış manası vardır.
Haccın gerçek manası ise ;
BİR GÖNÜL  YERLER VE GÖKLERDEN, DÜNYA VE KAİNATTAN DAHA KIYMETLİDİR.

HAC  NEFS’TEN  RUH’A  OLAN SEFERDİR.

RUH’UN  DA  ALLAH’A  DOĞRU ASLA BİTMEYEN YOLCULUĞUNA İŞARET  EDER.

 HAC  ALLAH’TAN  GELENİ   GENE  ALLAH’A  DÖNDÜRME ÇABASIDIR.

KELİMEYİ ŞEHADET GETİRMEK

Şahitlik  ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur. Muhammed  onun kulu ve elçisidir.
Her yerde ve her şeyde Allah’ı görmek suretiyle istikamet eden kimseler, ‘’la ilahe illallah’ı ‘’ gerçek manasıyla yaşayanlardır. Onlar yalan söylemez,  riya ve kibir etmez, kin  ve intikam  duymaz.
Her Müslüman’ın  Kelime-i Şehadet  getirmesinin    anlamı   budur.
İLMİN  ÖZÜ  TEVHİD’DİR. Yani Allah’ı  birlemektir. Kendi  vücudunu Allah’ın varlığında  eritmektir. İLİM  sahibini bilmek ve bulmak, AMEL ise onu bedenen ve kalben uygulamaya çalışmaktır.

LA  MEVCUD-A  İLLALLAH  yani, Allah’tan  gayrı  mevcut yoktur.
LA  FAİLE  İLLALLAH yani, Allah’tan gayrı fail  yoktur.
Bunların hepsini topla   LA İLAHE İLLALLAH  olur.
Allah’tan gayrı verici, yasaklayıcı, doğru yola sevk edici, yücelteni yoktur.
Alan  o,  veren  o,  öldüren  o,  dirilten  yine  O’dur.

BUNLARIN HEPSİNİ TOPLA  YİNE   ‘’LA İLAHE İLLALLAH ‘’  OLUR.



ZEKAT

ZEKAT sadece malından fakire vermekten ibaret olmayıp, her güzelliğin bir zekatı vardır.

-  Zenginin zekatı, fakirlere malından vermek,
-  Fakirin zekatı, zenginlerden hiçbir şey beklememek,
-  Aşıkların zekatı, Canan-ı uğruna canını vermek,
-  Ariflerin zekatı, ilim ve irfanından isteyene vermek, muhabbet etmek,
-  İlmin zekatı, istek sahibine öğretmek,
-  Evin zekatı misafir ağırlamak ve itibar etmek,
-  Sohbetin zekatı, dedikodudan kaçmak,
-  Kuvvetlinin zekatı, güçsüzlere yardım,
-  Nefsin zekatı, kötü ahlaklardan kurtulmaktır.

Allah zekat veren kurtuluş bulur buyurur.
Dili ile hayır yapmak, insanları hayra  teşvik etmek de  sadakadır.
Bedeni ile başkasına hizmet, sadakadır.
Tebessüm etmek en küçük  sadakadır.
Tebessüm  insanı , hayvandan ayıran en  büyük  özelliktir.

ALLAH NAMINA YAPILAN  HER İYİLİK SADAKADIR.

SADAKA  ihtiyaç sahibinden önce Allah’ın eline düşermiş. Allah bir kimsenin yaptığı iyilik ve sevapları alır ve ahiret gününe kadar saklarmış.Kıyamet günü geldiğinde o emaneti vermek için huzuruna çağırırmış. Bizim yaptığımız her iyilik ve sadaka Allah’ın huzuruna bizi çıkaran vesiledir.
İhtiyaç sahibine yardım yaparken güler yüzlü ve hoş davran. Çünkü kıyamet gününde sen de HAKK’ın karşısına ihtiyaç sahibi olarak çıkacak ve aynı muameleye maruz kalacaksın.

YAPTIĞIN MUAMELEYİ MİSLİ İLE GERİ ALACAKSIN. ÇÜNKÜ  O  AZIĞINI SENDEN ÖNCE AHİRETE TAŞIYANDIR.

ORUÇ

ORUÇ  sanıldığı gibi senenin bir ay’ı aç kalmaktan ibaret değildir.
Orucun üç mertebesi  vardır.
-Biri avamın(sıradan insanın) orucu;  yemeden, içmeden ve benzeri yasaklardan uzak durmaktır.
-İkincisi havas’ın(olgun insanın) orucu; el, ayak, göz, kulak ve dilini günahlardan sakınmaktır.
Yani Allah’ın hoşnut olmadığı hiçbir şeye el atmamak, hiçbir yere gitmemek, hiçbir hatayı görmemek,
duymamak ve  hayırlı olmayan hiçbir şeyi konuşmamaktır.
-Üçüncüsü üst derecede olanların (Havasın havası) orucudur ki; Bunlar Allah’tan başka her şeyden  perhiz ederler, nefsin her türlü isteğinden sıyrılıp, Allah muhabbetinde lezzet bulurlar.

NAMAZ

Hz. Muhammed '' bana  üç  şey sevdirildi'' demiştir.

1-Güzel koku,
2-Kadın,
3-Gözümün nuru NAMAZ,

Namaz koku ve kadından sonra zikredilmiştir.
Güzel koku ile anlatılmak istenen  bütün yaratılanlarda hakkın tecellisini, hakikatini görebilmek, varlığını kabul etmektir. Kadın ise NEFS’i  simgeler. Nefs insandaki manadır. Tevazu Gösterirse yücelir, kibirlenirse kıymeti azalır.Tekamül  nefs iledir. Kişi nefsini terbiye ederek Allah’a doğru yol alır. Nefsini bilen Rab’bini bilir. Namazın güzel koku ve kadından sonra zikredilmesinin nedeni kişi ancak bütün varlıkların Hakk’ın bir aynası olduğunu kabul eder ve nefsini terbiye eder ise NAMAZ  ONA MİRAÇ OLUR.
MİRAÇ kişinin kendi varlığından kopup ALLAH ile BAKİ(Var) olmasıdır.Kişi kendi  yaradılışının yani ezel  istidadının gerektirdiği mertebeye çıkınca  MiRAC’ını  yapmış demektir. Namaz karanlık gönülleri aydınlatan ilahi bir NUR’dur .Yol onunla alınır. Namaz AHADİYET kapısıdır.Allah’a varmanın tek yoludur.

Namaz Allah’ın Meleklere ‘’ADEME  SECDE  EDİNİZ’’ dediği sırdır. SECDE SADECE ALLAH'A YAPILIR. Meleklerin ADEM’e Yaptığı 1. secde emir ile  2 . secde Allah’ın tecellisini görerek yaptıkları secdedir.

NAMAZ  abdest denilen temizlenme ile başlar. İnsan sevgilisi ile buluşurken  nasıl süslenir ve hazırlanırsa Allah’ın huzuruna çıkarken de iç ve dış temizliği yaparak hazırlanır.
Günahlardan kurtulmak ve temizlenmek için lazım olan su ibadet ve hayır işlemektir.
Fena ahlaktan kurulmak için lazım olan su Allah’ın  ahlakı ile ahlaklanmaktır.

Bir de SIR’rın abdesti vardır ki  masivayı, yani dünya bağlarını terk etmektir. İşte insanın abdesti böyle olmayınca, yani  AŞK VE MUHABBET çeşmesinden yıkanıp  4 tekbiri bir etmeyince hakiki olarak namaz kılınmış olmaz. Bunlar:

 DÜNYAYI TERK , AHİRETİ  TERK, VARLIĞI TERK,  TERK-İ TERK    

VARLIĞI TERK,  FENA yani Allah’la seyir mertebesidir.   TERK’i TERK, ise  BEKA’dır.
ABDEST’te her bir uzvun yıkanmasında bir mana vardır. Ellerimizi yıkarken, ''ellerimizi hayra alet et'', Ağzımızı yıkarken, ''bana kevser şarabını içir'', Burnumuzu yıkarken ''bana cennet kokularını duyur''  Yüzümü yıkarken ''yüzümüzü sevgililerinin yüzleri gibi nurlandır'' YA RABBİM  deriz.
Sağ kolda  ''beni  affeden  kullarından eyle''  Sol kolda '' beni istiğfar(tövbekar) kullarında eyle'' deriz.
Başta '' benim  korku ve hüznü olmayan kullarından olmamı nasip eyle'' deriz. Ayakalarımızı yıkarken de ''ayaklarımı SIRAT-I MÜSTAKİM’de( Orta yol) sabit eyle'' diyerek  AMENTÜ Duasını okur NAMAZA HAZIRLANIRIZ.

NAMAZDA, KIYAMETTE ALLAH’IN HUZURUNDA NASIL DURACAKSAK ÖYLE DURURUZ. O sana bakacak ve soracak, sen ona cevap vereceksin.
HUZURDA OLMAK İNSANI HUZURLU KILAR.
Namaz  Kur’an da SALAT olarak geçer. Salat sıladan ayrı olmak demektir.Yani ezeldeki alemimizden ayrı olmaktır. Namaz’a başlarken ALLAH’Ü  EKBER  diyoruz..Yani  ‘’ Allah’ım senin huzurunda nefsimi (egomu)  kurban ediyorum’’ deyip ellerimizi iki yana kaldırıyoruz.  Yani dünyayı ve ahireti terk diyoruz. Ellerimizi göğsümüze bağlayıp ‘’yalnız sen varsın’’diyoruz. İnsanın’’ ben’’ olarak girip manası ile kılınır ise ‘’Seçilmiş’’ olarak çıktığı tek ibadet namazdır. Namaz’a  FATİHA ile başlarız. FATİHA  öyle bir suredir ki, Yarısı Allah’ın ağzından, yarısı da kulun ağzından konuşur. Allah ile kul’un ortaklaşa konuştukları bir suredir.

''O'' bize  ‘’ALLAH ALEMLERİN RAB’Bİ VE  KIYAMET GÜNÜNÜN SAHİBİDİR.’’ der.
Biz ona  ’ALLAH’ım YALNIZ SANA İBADET EDER, YALNIZ SENDEN YARDIM DİLERİZ’’ deriz.

Sonra RÜKU’ya  varırız. RÜKU; Allah’ın ‘’Size beden toprağından mahsul çıkarmanız için el ve ayak çapası verdim, ne ziraat yaptınız’’ sorusuna karşılık veremeyip utançtan kulun eğilişidir. 3 kere ‘’SUBHANE RABBİYEL AZİM’’ yani  ‘’Allah’ım sen çok büyüksün ben yokum’’ deriz. Allah ‘’Başını yukarı kaldır, Hamd et’’ der. ''RABBENA LEKEL HAMD'' (Hamd senin içindir) diyerek doğruluruz ve Kudretimiz olmadığı için yüz üstü düşeriz. Allah’ın rahmetine sığınırız. ''SUBHANE RABBİKEL  ALA ‘’ diyerek yokluğumuzu hisseder, SECDE EDERİZ. Namaz’ın sonunda ‘’ETTEHÜYYATİ’’ okuruz. Bu duada  3 cümle çok önemlidir. Birinci  cümle  RUH’a,  ikincisi PEYGAMBER’e yani  GÖNÜL’e, Üçüncüsü  NEFSİMİZE  söylenir. Yani yavaş yavaş dünyaya çekiliriz. Kul başını sağa ve sola çevirerek  EVLİYA ve ENBİYA’dan  yardım diler.Fakat onlar Allah’tan başka hiç kimsenin ona yardımcı olamayacağını söyler.Kul o zaman tekrar Allah’ı ile  baş başa kalır ve duaya başlar.

SECDE YOKLUKTUR.KAİNATTA  ALLAH’A SECDE ETMEYEN TEK BİR  ZERRE DAHİ YOKTUR.
KİŞİ KIYAMDA; Bütün duvarların, ağaçların, RÜKU’YA VARDIĞINDA; dört ayaklı varlıkların, SECDE’DE  İSE ; Sürüngenlerin, bitki ve nebatların namazını kılar.
.
ÇÜNKÜ BÜTÜN KAİNATIN SECDESİ İNSANDA  CEM EDİLMİŞTİR.
NAMAZ’IN VAKİTLERİ DE  ÇOK ÖNEMLİDİR.

Sabah namazı; insana bütün maddi ve manevi güçlerin hediye edildiği andır. Kul kalkıyorum halim var, sana ibadet  ediyorum der.Karanlıktan aydınlığa çıkmanın şükrünü yapar.
Sabah namazında gece ve gündüz melekleri hazır bulunur. Gece melekleri sayfalarını toplar. Gündüz melekleri yeni sayfalar açar.
Öğle namazı; Çalışmanın ortasında ‘’Dur yolcu nereye gidiyorsun’’ bu çalışmalar seni nereye  götürecek  hatırlatmasıdır.
İkindi; Namazın ortasıdır. İnsanın manasından gaflette olduğu andır. Namaz bu ana güç katar.
Akşam; Hava kararacak, zorluklar başlayacak, ona  hazırlık olarak kılınan kısa bir akşam namazı.
Yatsı; Artık yatmaya hazırlanıyorum.Beni bu yatak içinde seninle beraber kıl, ruhumu  manana aşikar  kıl deriz.
NAMAZIN REKARLARI DA  ÇOK ANLAMLIDIR.

Sabah  namazı, SIR'rın payıdır.      2  Rekattır. CİSİM  ve CANA işarettir.
Öğlen  namaz,  RÛH'un payıdır.    4 Rekattır. MADEN, BİTKİ, HAYVAN ve İNSAN’a işarettir.
İkindi namazı,  KALBİN payıdır.   4 Rekattır. ATEŞ, HAVA, SU ve TOPRAĞA işarettir.
Akşam namazı, NEFSİN payıdır.   3 Rekattır. AKIL, RÛH ve NEFS'e işarettir.
Yatsı namazı,    TABİAT'ın payıdır. Güneş batmıştır ve tabiat gece, uyku halindedir.

İnsan Beden, Nefs, Kalp, Rûh ve Sır'dan oluşur. İnsanın huzûru için bunların hepsinin huzûrda olması gerekir. Bedenin huzûru için dengeli yaşamak, Nefs'in huzûru için Rab'bini bilmek, Kalbin huzûru için, kalbin yüzünün Rûh'a dönük yaşaması(vicdan), nurlanması, Sır'rın huzûru için ise Masivayı/dünyayı terk ermesi gerekiyor.

KURTULUŞA ANCAK BÖYLE ERİLİR. 

Namaz insana; temizlik, kalp kuvveti, vakitlerin intizamı ve toplumsal düzelme kazandırır.
Hz. Peygamber; ''Namaz Nûr'dur. Nûr sayesinde yol bulunur'' demiştir.
Namaz  Müminin MİRAC'ıdır. Allah'ın Meleklere ''Âdem'e secde ediniz'' dediği sırdır.
Allah'ın tenezzülü namazadır. Namaz kılmassak Allah bize tenezzül etmiyor.

Ayrıca manevi  yönünün dışında namazda yapılan her hareketin bedene faydaları, her eğilişimizin beynimize bir kan banyosu olduğu ilimce ispatlanmıştır. Şu Allah’ın büyüklüğüne bakın ki bizim bedenimiz için çok faydalı olan hareketleri  lâyığı ile yaparsak, Allah ibadet olarak kabul etmektedir.

ALLAH HEPİMİZE MANASINA EREREK NAMAZ KILMAYI NASİP ETSİN. AMİN.
                                                                                                    



 


KABE

Kabe ruh aleminin görünür merkezidir. Mirac’ın başlangıç yeridir. Mescid-i  Haram bir ruh makamıdır.
Gönül putlarını kırıp ilk KABE haline getiren Hz. İbrahim’dir. Allah da ona ‘’Bu gönlü zahirde de göster, herkes onu tavaf etsin ‘’ demiştir.
KABE ayrıca gökteki ARZ’ı sembolize eder.Melekler ARZ’ı hacılar KABE’yi   tavaf eder.
Evrende her şey döner.İnsan bedeni ile KABE’yi,  kalbi ile Allah’ı tavaf eder.

KABE YOLCULUĞU HAKİKAT YOLCULUĞUDUR. BAŞI VE SONU İDRAKTİR.

SAFA- Büyük sert taş.
MERVE- Küçük yumuşak taş.
Safa ve Merve Allah’ın insanın yaradılışına yerleştirdiği zıddıyeti gösterir.
İnsan  CELAL ve CEMAL’in, SEVAP ve GÜNAH’ın, RUH ve NEFS’in cem olduğu bir varlıktır.
İşte ikisi arasında koşma (SA’Y) insanın bu iki zıt duygular arasında gidiş ve gelişini anlatır.

TAVAF SUSUZLLUĞU ARAMA, SA’Y   SU ARAMAKTIR.

YANİ ; Allah’tan  Allah’a, Allah ile beraber , Allah’ın karşısında, Allah’ın emrinde ve Allah’ta yürümektir.
MİNA- maksada ulaşmak için hazırlık yapmaktır.
ARAFAT- Marifettir. Burası kulluk mescididir.
Secde kulluktur.Secde eğilmek ve yüksekten aşağıya inmek demektir
iHRAM- Ölmeden önnce ölmenin dış göstergesidir.
KABE   ZAT’tır.
ALLAH’IN ZAT’INI TAMAMLAYAN  7  VASIF:

HAYAT, İLİM, İRADE, KUDRET, İŞİTME, GÖRME, KELAM.

HAYAT- Zat’ın itibariyle yok olamazsın, hayat sahibisin.
İLİM-Bunları idrak edebilen bir şuurun var.O zaman ilim sahibisin.
İRADE- Bu seyir dolayısı ile sende meydana gelen istek ve arzular yani irade var.
KUDRET- Bu istek ve arzuları ortaya çıkaracak, fiile dökecek bir kudret’in var.
İŞİTME- Dışarıyı duyabiliyor, algılayabiliyorsun.
GÖRME- Çeşitli manaları seyredebiliyorsun.
KELAM- Mananı ortaya çıkarabilecek bir dile sahipsin.

BU VASIFLAR SENDE MEVCUT.
ALLAH’IN  ZAT’I  HAKKINDA  BİR ŞEY  BİLMİYORUZ.
Allah’ın  vasıflarını bizde tecelli eden bu  7  vasıf  sayesinde idrak edebiliyoruz.

BU  7  VASIF  BİZE  8.ciyi TANITIYOR.
T  E  K  V  İ  N   (YARATMA – MEYDANA  GETİRME)

KABE  ETRAFINDA  7  KERE DÖNÜLEREK  TAVAF TAMAMLANIR.

7  Dairesel tavaf  7  Feleği  meydana getirir.Allah  seni feleklere özgü bu dönüş bilgisine ulaştırdığında, TAVAF eden sayılırsın. 7 Feleğin hareketleri sende namazı meydana getirir.Namaz senin hareketlerinden doğan senin unsurlarından doğmuştur.
VEDA  TAVAFI- Hal yolu ile Allah’a doğru hidayet  bulmaya işarettir.Bu hidayet HAKK’ın sırrını  hak edene  EMANET eylemesinden ibarettir.
YÜCE ALLAH’ IN SIRLARI HAK EDENE VERİLMEK ÜZERE EMANETEN DURUR.
Halk  kendi hakkı olan sırrı bulmak için mücadele halindedir.
İZAFA  TAVAFI- İlahi  feyz  kemale erdikten sonra kesilmez.Nihayeti yoktur. Arifler hem dünya hem de
Ahiret ile ilişkilidirler.Çünkü onlar sürekli Hakk’ın kalplerinde ve nefislerindeki çağrısını duyarlar.
Onlar Hakk ile halden hale geçerler.Müminlerde dünyada ki bütün davranışlarında şeriat’in kendisini çağırdığı şeye göre hareket ederler. Onlar da bu çağrıya göre halden hale geçerler.

ÇAĞIRAN HER ZAMAN ALLAH’tır.

Kabe ziyareti yapanlar yani  bütün hacılar Tanrı’nın misafiridir.Ziyaret edilen ziyaretçisine ikram da bulunur.
Hakikat yolcuları kazandıkları İHLAS’ ı koruyabilmek için bilinçli olarak halk arasında kendilerini kusurlu
gösterirler ve hakir görürler.

BÖYLECE DE HAKK’TAN ALDIKLARI SIRRI KORUMUŞ OLURLAR. ÇÜNKÜ ŞÖHRET AFETTİR.






ZEMZEM


ZEMZEM  ALÇAK SESLE KONUŞMAK  DEMEKTİR.

Bir zerre niteliğinde olan insanın gayesi aslı olan ummanı bulmak ve ona kavuşmaktır. Her damlanın macerası
benzerdir. Ummana kavuşmak için yol ararken kimi buhar olur bulut deriz, kimi yere düşer yağmur deriz, kimi karaların arasında kalır göl deriz.
Ummana kavuşabilen damla artık damla değil denizdir, cüzz değil  küll’dür.
İşte bu macerada Hakk yolcusu (Hakikat taliplisi) kendi ülkesinden bir ırmak gibi çağlaya  çağlaya gelmiş, ama deryaya (KABE’ye) ulaştığında bu coşku yerini sakinliğe, huzura, sessizliğe bırakmıştır. Artık o halden hale geçerek, durulma ve makam sahibi olmuştur.

ZEMZEM TAVAFI BAŞARMIŞ KULA CENAB-I HAKK TARAFINDAN VERİLMİŞ  BİR MARİFET İLMİDİR.

BU İLMİN ÖZÜ SÖZ DEĞİL HAL’DİR.

Bu ilmin sahibi olanlar artık gerçeğin  SÜKUT olduğunu öğrenmiştir.

13 Nisan 2011 Çarşamba

TASAVVUF


Dinin batıni boyutudur.
Herhangi bir din kaydından bağımsız olarak mevcut olup, insanla başlayan ve insanla tekamül eden bir düşünce zinciridir.
Allah’ın seni sende öldürüp kendinde  ebediyyen diri kılmasıdır.
Gönül bilgisidir.

KENDİNDEN  KENDİNE  YOLCULUKTUR
.
T- Tövbe,  S-Safa- Arınma,  V- Velayet,   F -  FENA
Tasavvuf  ahlaktır. Kim ahlak konusunda senden üstünse,  tasavvuf konusundada senden üstündür.                                   
Ahlak konusunda örnek almamız gereken kişi  HZ. MUHAMMED’dir.ONUN AHLAKI  KUR’AN’ DIR.

Tasavvuf  8  temel  üzerine  kuruludur.
HZ. İbrahim-  Cömertlik
HZ. İshak – Rıza
HZ.  Eyüb- Sabır
HZ. Zekeriya- İşaret (Hakkın hher hadisede rolünü bilmek.)
HZ. Musa- Tasavvuf,  Mana yolculuğu
HZ. İsa-  AŞK
HZ. Muhammed- Kulluğu  bilmek, FAKR

ZALİKEL KİTABE ( O KİTAP )

Allah kulunun önüne  üç  kitap koyar.
Kainat kitabı,  Kur’an  kitabı, Kendi  kitabı.
Kainat kitabının özü Kur’an dır.(Vahiy).  Yani Kur’an kainat kitabının özüdür.
O KİTAP GAYBA İŞARETTİR. Allah’ın ezelde kendi nefsine yazdığı kitaptır.

 Kitabü’l  Cifr      (Akl-ı Küll)  -    KAZA LEVH                                                                                                                      
 Kitabü’l Camia  (Nefs-Küll)-      KADER LEVHİ
Bu iki kitap olanı ve olacakları ihtiva eden iki kitap.MEHDİ’nin yanında olacağı vaad edilen kitap.
Hz. İSA şöyle demiştir ‘’Biz size tenzili (İndirilmiş  vahyi) getiriyoruz.Tev’ili ise ahir zamanda  MEHDİ getirecektir. O  KİTAP HAKK’TIR. Ancak temizlenmiş olanların dokunabileceği  KİTAP.
MEHDİ:
ALLAH  insanı hidayete erdirmek istediği zaman onu ilmen bilmek derecesinden, aynen yani görerek bilmek derecesine yükselterek onun kalbinde hidayet nurunu tecelli ettirir.
O zaman kulun ruhu İSA olur.’’Gökten isa indi Mehdi tamam etti zuhur’’ denmesi bundandır
Bu HİDAYET bu Rahman cezbesi  geldiği zaman ruh da izafi ruh olur. Ne kadar yaramaz ahlak varsa (ki bunlar DECCAL’dir) katleder.

BÖYLECE  RUH  NEFİS, NEFİS DE RUH OLUR.

HİDAYET- Hayır’ı hayır, Şer’ri  şer olarak görebilme

EMANET VE HİKMET


''Allah emaneti dağlara ve taşlara emanet etti. Onlar kabul etmedi. Oysa insan kabul etti.Çünkü insan Cahil ve zâlimdir''. (Ahzâp sûresi-72)

Allah mevcudatı yarattıktan sonra İNSAN’ı  yarattı ve ona  EMANET’i yükledi. Ve ona mevcudata bakması için akıl ve fikir verdi. Ayrıca İnsana mevcudata  o  EMANET  ile tasarruf  (Hakimiyet) etme gücünü verdi. Bunu da her hak sahibine  hakkını versin diye verdi. Âlem bir bütündür.

Alemin her bir parçası insan için bir EMANET’tir. Emanetler çok sayıdadır. Emanetleri geri vermek için özel vakitler vardır. Her vakitte o emanetlerden biri geri iade edilir. Ekmekte , suda, bütün yiyecek ve içeceklerde, bütün giyeceklerde ve oturulacak yerlerde insanı şaşırtan  latif Ruh'lar vardır. Bunlar o şeyin hayat ve ilim sırrıdır. Rab'bini teşbih edişidir. Ayrıca  Rab'bini müşahade Hazretinde menzilinin yüceliğidir. Bütün bu Ruh'lar bu hissedilen sûretlerde birer Emanettir.

Ve bu suretler gölge varlık olan insan vücudunun içinde konulmuş olan Ruh'a Ruh'larını verirler.
Varoluşlarının çeşitli aşamalarında bir halden , başka bir hale dönüşürler, soyunurlar, giyinirler dolap gibi kürelerinin dönüşüyle ta ALİM  ve  HAKÎM  olan Allah’ın dilediği ana kadar döner dururlar.
İnsan yaratıklar üzerinde HÂKİM’dir. Allah Alem’e hükmetme özelliğini  insana İlahi  ve Rahmani bir güç olarak vermiştir. Çünkü ancak Allah’ın sıfatı Âleme hükmeder. Allah’ın isim ve sıfarlarını taşıyan insan, yaratıklarına hükmederken Allah’ın sünnetinin dışına çıkmaz.

Bütün  MEVCUDAT   Allah’ın insanın eline arz ettiği  bir EMANET’tir. İnsan  o EMANET’in hakkını verdiği zaman SUFİ , vermediği zaman CAHİL  ve  ZALİM  oluyor.

Çünkü ZULÜM  ve  CEHALET ,  HİKMET’in  zıddıdır. HİKMET  özel bir bilgiyi bilmektir.
HİKMET – Hüküm  veren, Kendisi ile hüküm verilen, Kendisi üzerinde hüküm verilimeyen sıfattır. HİKMET  ehli  HAKİM’dir. Çünkü  o Hüküm verir. HİKMET  DÜZEN  İLMİDİR.

HER ŞEYİ  YERLİ  YERİNE  KOYAN, HER ŞEYE  HAKKINI  VEREN  ALLAH  HAKÎM'DİR.

Her şeyi gözeten, varlıkları ve eşyayı yerli yerine koyanın  ALLAH  olduğunu bilen kişi HİKMET sahibidir. HİKMET sahibi baktığı kişinin mezhebine değil , özüne yani HAKİKATİNE bakar. Ayın dünyaya bakan yüzü, yani kişinin mezhep ve huyları onu daima eksik gösterir.
Bizi ilgilendiren onun GÜNEŞ’e yani YARATICISINA  bakan yüzüdür.

HİKMET’te   amel  vardır. İLİM’de  bu  yoktur. İLİM  GENEL, HİKMET  ÖZEL’dir.

O nedenle HİKMET;  MARİFET  ve  BİLGİ’den  üstündür.

ÇÜNKÜ  HİKMET KALBE  İNDİRİLMİŞTİR.

‘’Gerçekte Allah size  EMANETLERİ  ehline vermenizi  ve  insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi   emreder''. (Nisa sûresi- 58 )

Adaletli  olanlar ve HİKMET  sahibi olanlar, adaletli davranırlar ve zulüm  yapmazlar. Çünkü HİKMET bütün  MEVCUDATI kaplar.

ÇÜNKÜ  MEVCUDAT  ALLAH’ın  YERLİ  YERİNE  KOYDUĞU  HERŞEYDİR.



SU


Su hayatın sırrıdır. Kendiliğinde RUH’tur.Çünkü  o zatından hayat verir.Suya doyulmaz ve onsuz yaşanmaz. Çünkü  ''O''   HAKİKAT-İ  MUHAMMEDİ’dir.

Su iki kısımdır. Biri son derece duru ve damıtılmış YAĞMUR  suyudur.Bu su smgesel olarak Şer-ı Ledünni  ilim demektir. (Gayb ilmi)
Diğeri ise latiflikte bu dereceye ulaşamamış nehir ve pınarların suyudur.  Bu su doğduğu ve üzerinden aktığı  yere göre başka şeylerle karışmış olarak ortaya çıkar.Bir kısmı acı ve tatlı, bir kısmı tuzludur.
Yağmur suyuna benzettiğimiz İLAHİ-LEDÜNNİ  ilmin tek bir tadı vardır. Allah’tan haber veren Peygamber ve Velilerin bilgileri yağmur suyuna benzer.İlahi  GAYB  aleminden içine hiçbir şey karışmaksızın, susuz kalplere rahmet olarak yağar. Bu suda şüphe ve tortu yoktur.
Oysa  nehir ve pınarların suyu  öyle değildir.Bu sular kişinin istidadına, karakterine ve taşıdığı kaba göre farklılık gösterir.
KALBİMİZ BU SULARIN BİRİKTİĞİ KABIMIZDIR.
Az bir suya pislik bulaştığında o suyu kirletir. Oysa su bir pisliğin üzerine dökülürse onu temizler. Eğer kalbimiz dediğimiz kabımız geniş ise pislik dediğimiz şer ve zanlar oraya ulaştığında suyumuzu bulandırmaz. Yani o kişinin inancını ve kalbini etkilemez. Tam tersi kabımız dar ise çabuk bulanırız.

KÖTÜ TOHUM İYİ TOPRAĞI BİRKAÇ HASATTA BOZAR.
İYİ TOHUM İSE KÖTÜ TOPRAĞI BİRKAÇ HASATTA  DÜZELTİR.

Vücudumuz toptağına iyi mahsuller ekersek, bire bin veren tohum, kalbimizi cennet bahçesine çevirir.
Aydınlanan kalp GÖNÜL olur. Allah orada tecelli eder.

ALLAH’IN  ZİYARET ETMESİ İÇİN KALBİMİZİ HEP TEMİZ VE HAZIR TUTALIM. 

NEFS

YILAN  40 YIL  İNSAN  GÖRMEZSE  EJDERHA  OLURMUŞ.
Yani kişi kendindeki olumsuzlukları ve yanlışları düzeltmezse nefs’i  azar.
NEFS insandaki manadır. Tevazu gösterirse yücelir, kibirlenirse kıymeti azalır.
Her nerede büyük bir kilit asılıysa orada kıymetli ve değerli şeylerin olduğuna delalet eder.
Perde büyük ise cevher iyidir.Bu perdenin kalkması mücadele gerektirir.
Bizim nefsimiz cehennemin  CÜZ’üdür.
Cehennemin  7  kapısı olduğu gibi nefs’inde  7  sıfatı  vardır.

Kibir, Hırs, Hiddet, Şehvet, Haset, Kin, Garez.


Birliği tanımanın yegane yolu zıtlıklar ile onun hakkında fikir yürütmektir.
RIZA  İTAATTEN GELİR. Nefsi itaate alıştırarak ALLAH’ı  tanıyabiliriz.

RIZA’nın  ORTAYA  ÇIKMASI  İÇİN  GAZABA  İHTİYAÇ  VARDIR.

Nefsin  mücadelesindeki savaşta   kumandanımız MÜRŞİD,  elimize verdiği  silahta TEVHİD’dir.

HIDIRELLEZ

Tasavvufta HIZIR,  İLYAS’ın  karşıtı  sayılır.
HIZIR-  VELİ, CEMAL   ve  BAST  makamıdır.
İLYAS – NEBİ, CELAL  ve KABZ  makamıdır.

BAST- Maneviyatın  açılması, ferahlama.
KABZ- Maneviyatın kapanması, daralma.

Bu iki varlığı tek bir özellik birleştirir. HAYAT
Allah İLYAS’ı  yüksek bir mertebeye yükseltmiştir. O  CANLIDIR. HIZIR’ da  ondan sürekli  nasiplenir.
Zamanın sahibi (KUTUP) sonucunu nefislerde KABZ  ve  BAST  hali olarak buldukları bir takım tecellilerle müminlere yardım eder.
KUTUP  bu yardımı iki yoldan ulaştırır. HIZIR ve  İLYAS (Cemal ve Celal)
Burada İLYAS  nebi , HIZIR  veli’dir.
İDRİS göklere çıkıp MİRAÇ yapan  3 Peygamber’den  biridir. (Hz. İdris, Hz. İsa ve HZ. Muhammet)
İDRİS  kalbi hakikati  bildiği  için bu nefs makamına  konulmuştur.
Bir  MÜRŞİT’e  rastlamadan önce gönlü karanlıkta olan bir MÜRİD’in bir MÜRŞİD’in  irşadı ile aydınlanıp nurlu bir ruh haline girmesi gibidir.
Nefs ihtiras  ve kinlerden kurtulmuş, Allah ile dirilmiş bir veliyi tanıyıp ondan Feyz almaktadır.
Nefsin ortaya çıkması ve kulu alt etmesi  KABZ  halidir.
Kalbin ferahlık ve sefa bulması BAST  halidir.
Bir kimse iki haldende yükselirse  kalbi  mutmain olur.
İnsanın tabiatı onun üzerinde  KABZ  yaratır.Mürşid Kabz'ı BAST'a dönüştüren sultandır.

BUNU ANLAYAN KİŞİ İÇİNDE  HIDIRELLEZİ  YAŞAR.
BİZDE HIDIRELLEZ'İN YAŞANMASI İÇİMİZDE BAHARIN AÇMASIDIR.

Musa  Peygamber,  HIZIR  kamil idi. MUSA  ben  dedi. Elindeki asa akıl idi.
İnsan   bu  dünyada ya AKLINA, ya NEFSİNE, la İLMİNE  dayanır.
HIZIR  ONA  HAKK’a  DAYANMAYI ÖĞRETTİ.
İnsanın HAKK’a  dayanması  için bir öğretmene ihtiyacı vardır.
MUSA ,  HIZIR  sayesinde hem  ŞERİAT,  hem de  HAKİKAT  ilminin sahibi oldu.Yani iki denizin kavuştuğu  yer  oldu.
MUSA  ile  HIZIR’ın  karşılaştığı yer  olarak  bilinen  ve  iki  denizin birleştiği yer anlamına gelen KURAN-I  KERİM’de  MACMEAL – BAHREYN (Kehf Suresi-60) ifadesi  aynı zamanda  MEVLANA  ve  ŞEMS’in  KONYA’da ilk  karşılaştıkları yere MAKAM adı olarak verilmiştir.

CENNET VE CEHENNEM

Dünya hayatında yaptığımız fiil ve ameller Cehennem üzerinden geçen ve sonu Cennet  kapısı olan hayat köprümüzdür. Yani Sırat-ı Hüda’dır(Cennet yolu).
Kıyamet gününde kişi o yolu görür ve tanır.Çünkü o yolu kendi inşa etmiştir.
O köprüyü aşabilmek ve o sona ulaşabilmek bu dünyada yaptıklarımıza bağlıdır.
Dünya cehenneminden başarı ile geçmeden, Hüda’ya yani cennete  kavuşmak mümkün değildir.

CENNET -  ÖRTMEK
Her nefes yenilenen, örtülü nimet.
Cennet latifliği ve ruhaniyiği nedeniyle gizlenmek anlamına gelir.
İnsan belli ilahi bir ismin tecelligahı olması yönünden HAKK’ı  örter.
Cennet Peygaamberin  mertebesidir.
Ben senin vasıtanla, sen benim vasıtamla bilinirsin.O zaman seni bilen beni bilir.
(Cennetime gir ben onunla örtünürüm)
Onun Cennetine girdiğinde de nefsinin Cennetine girmişsindir demektir.
Böylece de kendi nefsini bilirsin.
HURİ diye adlandırılan güzellikler TEKAMÜL etmiş NEFİSLERİMİZ, GILMANLAR(Genç erkekler)  AKL-I KÜLLE  bağlanmış  akıllarımız, KÖŞKLER  ise HURİ  ve GILMANLARLA  (Nefs ve Akıl) bezenmiş vücutlarımızdır.

İŞTE  KAMİL  OLDUĞUMUZ  ZAMAN  CENNET  BİZİZ.
DÜNYA’ da  ALLAH’ I  SEYREDEN  HİÇLİĞİNİ  BİLEN   KAMİLDİR.

CEHENNEM – DERİN  KUYU
YAĞMURUNU  BIRAKMIŞ  BULUT (CEHAME)

Yani  ALLAH’ın rahmetini yağdırmadığı  yer.
Cehennem  insanın doğasıdır.Biz ahiretin kapısına Cehennem (Doğamız)
Üzerindeki  ŞERİAT  köprüsünden yürüyerek gideriz.
Onun için her kez Cennete girmeden önce Cehennemden geçecektir denir.
Bu köprünün bir ayağı VAKFE’de (Duruş) diğer ayağı  Cennetin kapısı üzerindedir.
Bu köprü hayatta MANEN  bulunur.
Köprüyü gördüğünde  onu kendinin yaptığını anlarsın.
Cennet dünyayı satanlar, Cehennem ise satın alanlar içindir.
Azap ve nimetler  dünyada birbirine karışmıştır.Ahiret ise karışım kabul etmez.

CENNET  NİMET,  CEHENNEM ise  AZAPTIR.

ALLAH  ateşi  KAHHAR  ismi ile yarattı ve CELAL  isminin zuhur yeri yaptı.
Cehennemin  7, Cennetin ise 8  kapısı vardır.
İnsan idraki (Duyuları) 8 ‘dir.5 Duyu organı (Dokunma, Tatma, Duyma, Görme,
Koklama)  ŞÜPHE,  HAYAL  ve  AKIL.
AKIL  bu  7 idrak ile olmaz nefsine uyarsa  CEHENNEMİN  7 kapısı olur.
AKIL ortaya çıkar 7’sine hakim olursa  8’i CENNET’in kapısı olur.
Cehennemin her kapısı NEFS’in 7 sıfatındandır.
Kibir, Hırs, Şehvet, Haset, Gazap, Cimrilik, Kin.

NEFS  CEHENNEMDEN  bir PARÇADIR.
BİZ NEFS CEHENNEMİNE  BU  KAPILARDAN  GİRERİZ.
EN  BÜYÜK  CEHENNEM  ALLAH’tan  GAFİL ve  UZAK  OLMAKTIR.
Ruh Cehennemde  insan  suretinde yanmaz.ALLAH  KENDİ  AYETLERİNİ YAKMAZ.
İnsan  RAHMAN  sureti  üzerine  yaratılmıştır.
FATİHA’nın  7  Ayeti  insanın  yüzündedir.

İnsan  dünyada  hangi hayvan  sıfatı  ile  öldü ise Cehennemde  o  suret ile yanacaktır.
Öldükten  sonra  hiç  kimse  mezhebinden  veya  tarikatından dolayı sorgulanmayacaktır.

İLAHİ  HÜKÜMLERE  UYUP  UYMADIĞI  KONUSUNDA SORGULANACAKTIR.

SÜKUNET

Dünya ve ego karşısında ilgisizlik, Allah’ın karşısında ise sükuttur.
Süküt TEVHİT noktasıdır.Bu seviyede olan insana Allah ve Melekleri SALAT (Merhamet) eder.
Biz hudutsuz ve sonsuz olan ALLAH’ın değil yaradılış aleminin bir parçasıyız. 
İSLAMDA  BUNA  HAK  DENİR.
Yaradılışın bütünü HAKİKAT-I  MUHAMMEDİ’dir. Bu da Peygamberimizde zuhur etmiştir.
Birlik aleminde planlanmış insan, ikilikte ortaya çıkınca mutlu olmaz.
Savaşın ve huzursuzlukların sebebi budur.Kişi ancak  kendi  ismini ve yaradılış gayesini idrak edince ve birliği görünce huzura erer.
Kainatın zerrelerinin vücudunda olan cenk ile , mahlukatın zerrelerinde ortaya çıkan zıtlıklar gizli bir cenk meydana getirir.
ÇÜNKÜ MANADA ASLI OLAN BİR EŞYANIN , DÜNYADA DA  BİR SURETİ VARDIR.
HER MADDİ  VARLIK  BİR  MANEVİYATI  İŞARET  İÇİN  VÜCUT  GİYMİŞTİR.
İnsan  kendi  varlığında sükunu  temin etmedikçe, başkalarıyla veya başkalarının birbiriyle sulhunu umut etmemelidir.
BİRLİĞE   VARMADAN  ZITLIKLARDAN  ve  CENK’ten  KURTULMAK MÜMKÜN DEĞİLDİR.
ALLAH  fiiliyle, sıfatıyla, zatıyla, ZAHİR  ve BATINI  ile İNSAN’da zuhur etmiştir.
ALLAH’ın  KEREMİ,  ZULMU,  GAZABI her şeyi   İNSAN’a  yine  İNSAN’a ulaşır.  
KİŞİ BUNA  ALET’tir.
İşte insan bu tasarrufu (bu  hali) kendisinden veya karşısındakinden bildiği , bendendir, ondandır dediği an  nefsine zulmetmiş oluyor.
ZULUM- Bir şeyi yerli  yerine  koymamaktır.

RUH  saf  ve  katışıksız,NEFS  ise RUH  tarafından RAB  ismi ile  terbiyeye muhtaç Ulvi  ve  süfli olabilecek bir yapıya sahiptir.TEKAMÜL için gereklidir.

İnsan kendini tanımak için önce nefsini tanımalıdır. Nefsini bilen RAB’bini  bilir. İlim nefsini  bilmektir.

İLMİM ÖZÜ  TEVHİD , AMELİ  ÖZÜ  İSE  İSTİKAMETTİR.

5 Nisan 2011 Salı

SEYR-İ SÜLÜK


ALLAH’A  DOĞRU  SEYİR
Kesret   perdesinin, birliğin yüzünden kaldırılması
.
ALLAH’ TA SEYİR
Allah’ın sıfatları ile ahlaklanmak.

AYNÜ’ L  CEM
İkiliğin bitmesi, Kemale eriş, Kabe Kavsey’n (İki yayın arası kadar yakın)

ALLAH  İLE  ALLAH’ TAN SEYİR
Hak’tan  Halk’a  dönüş.
Fena’dan sonra Beka,  Cem’den  sonra Fark.
VAHDET’ de   KESRET,  KESRET’ de  VAHDET.
HAK’ ta  HALK,  HALK’ta  HAK.

Evvelce Allah’ta FANİ idik. CEM ve KESRET’i bilmeden FENA  mertebesinde idik.
Dünya’ya   gelmekteki  kasıt KESRET’i (Çokluğu)  görüp birliği idrak etmek,
FENA  bulmak sonra  CEM’e geçmek ve ALLAH’la  BAKİ olmak seviyesine Geçmektir.

İnsan bu zevki yaşamak için yaratılmıştır.
Bu dünya gönül gözü açık olanlar için bir zevk diyarı,  diğerleri içinse bir
Sıkıntı ve zorluk yeridir.
HAZARAT-I  HAMS  (BEŞ HAZRET)


HAZRET- Huzurda duran, huzura varandır.

Varlıklar Allah’tan zuhur etmek sureti ile derece derece  uzaklaşıp, aşağıya inerek  meydana gelir.
Allah’a ulaşmak için ise aynı yolları teker teker çıkarak yaklaşır.

Bu çıkışa ‘’HAZARET’’  hazretler denir.
Beş  hazret  yaradılışın 5  Mertebesidir.
MUTLAK GAYB-  Ahadiyet, Lahut, Ama’yı  Mutlak,  Ümmü-l  Kitap, Nokta-yı  Basita, Zat-ı  Sırf
CEBARUT-  Akl-ı Evvel, Vahdaniyet, Cevher-ı  Evvel, Hakikat-ı  Muhammediye, Ayan-ı  Sabite, Ruh-i  İzafi,  Alem-ı  Esma       (AŞK)
MELAKUT-  Vahidiyet,  Misal,  Hayal, SIDRETÜL  MÜNTEHA     (AKIL)
ŞAHADET--  Mülk,  Nasut, His, Anasır, Dünya      (HİS)
İNSAN-I  KAMİL-  İsm-i  Azam  (Bütün ilahi isimlerin toplandığı alem)

Bu  alemler herkesin içinde vardır. YALNIZ  GAYB’ dadır.
Allah meleklere ikişer,  üçer,  dörder,  insanlara ise beş kanat vermiştir.
GECE  ve GÜNDÜZ   onlarla bu beş KUTSAL  ALEMDE  uçarlar.

Beş  hazarat’ın bir manası da 5 Peygamberdir.
Hz. NUH, Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. İsa  ve HZ.  Muhammet
18 BİN ÂLEM


AKL-I  KÜLL (KALEM) Hakikat-ı   Muhammedi

NEFS-I  KÜLL (LEVHA) Nefs-i Muhammedi

ARŞ

KÜRSİ

YEDİ  GÖK  -Zuhal, Müşteri, Merih, Güneş, Zühre, Utarit, Ay

DÖRT  UNSUR  (Ateş, Hava, Toprak, Su)

MADEN

BİTKİ 

HAYVAN

Bunların toplamı  18’dir. Bunlar külli alemlerdir.
19. Alem   KAMİL  İNSAN’dır.
Cüzzi  alemler bin kabul edildiği için  18.000  eder.
İNSAN-I  KAMİL  18.000 alemi  18.000  göz ile seyreder.
İnsan bütün bu mertebelerden sonra zuhura çıkar. O kainatın meyvesidir.
İNSAN  MERTEBESİNE ULAŞTIĞINDA VARLIK MERTEBESİNİN YARIM DAİRESİ
TAMAMLANIR.
YEDİ GÖK

Dünya kainatın merkezidir ve dünyayı kuşatan YEDİ GÖK vardır.
Yedi kat gökte burçlar bulunur vr ana karnına düşen çocuğu, yedi kat
Gökteki yıldızların her biri bir ay boyunca terbiye eder, yetiştirir.

4. Ayda Güneşin sırası gelince çocuk canlanır.
7. Ayda Zuhal yıldızının tesiri ile terbiye olur.
9. Ayda Müşteri yıldızının tesiri altında doğar.
4. Ayda bir melek gelip;
KADERİNİ,  RIZKINI, ECELİNİ, SAİD veya Şaki  olacağını Allah’tan
Aldığı emir ile yazarmış
.
Felek ve Yıldızlarda yazılanlar Allah’ın kazasıdır. LEVH_I  MAHFUZ
Felek ve Yıldızlarda ZAHİR olanlar ise ALLAH’IN KADERİDİR.
AKL-I  KÜLL – KAZA (Fikir)
NEFS-I  KÜLL—KADER (Fikrin hale dönüşmesi)
DOKUZ FELEK

ARŞ          Allah nuruyla parlayan kızıl yakut renginde, alemi kaplayan Atlas göğü

KÜRSİ      Yıldızların  ve Burçların bulunduğu gök

ZUHAL

MÜŞTERİ

MERİH     Kırmızı renktedir.

GÜNEŞ    Sultan-ı Azam. Sarı renktedir.

ZÜHRE     Kalbe sevinç veren yıldız.

UTARİT

AY

Dokuz feleğin tümünün hareketleri ve onların yıldızlara seyri ile Dünya ve Dünyadakiler var olmuştur.
Yine Dünya ve Dünyadakiler  onların hareketiyle yok olacaktır.

AKL-I KÜLL


AKL-I  KÜLL: Yaratıcı kudretin faal tecellisi.Allah kudretini  ve sanatının sırlarını ortaya çıkarmak İstediği zaman kendi nurundan büyük bir cevher yaratıp, bütün kainatı bundan sırasıyla yavaş yavaş yaratmıştır. Bu cevhere Nur-i Muhammedi, Levh-i Mahfuz, Ruh-ı İzafi ve Akl-ı Küll denir.Şeriat  dilinde adı Cebrail’dir.

NEFS-İ KÜLL: Akl-ı Küll’ün pasif yansımasıdır.,

CEM: İnsanın kendi nefsini ve Hakkın varlığını kabul etmekle birlikte bunların varlığının Allah ile Birlikte olduğunu idrak etme.

Cemü’l Cem:Cem makamından sonra kendi nefsinden koparılıp uzaklaşması ve Tanrı’dan gözüküp Başka her şeyden uzaklaşmasıdır. Zatını, Sıfatını ve Fiillerini yok edip Hak ile birlikte olan kimse Cemü’l  Cem makamındadır.

Cem makamında insan karşısında varlık görmez.Hepsinde Hakk’ın tecellisini görür. Hakk ona Bazen güler bazen kızar.
Cem eşyayı Hakk’la birlikte görmektir.
Cemü’l  Cem tamamen helak olmaktır. Bu AHADİYET mertebesidir. Bu KULLUK  ve HÜRRİYET  mertebesidir.

LAHUT ALEMİ-İlahi zat alemi.

LEDÜN İLMİ-İlahi sırları öğreten ve Hakk tarafından ihsan olunan ilim. 


RAB İSMİ:

Bir şeyi derece derece  kemale erdiren, terbiye eden, büyüten, besleyen anlamındadır.

Bu nedenle bir yüzü Cemal’e bir yüzü Celal’e bakar. İnsan kendi hakikatini anlamak için farklı isimlere ihtiyaç duyar. İnsanlar geçmişte kula kul, İlahlara kul ve nefse kul olmuşlardır. Kulluğun idraki için RAB ismine ihtiyaç vardır.

İnsan bir yüzü  RAB’lık özelliklerini, diğer yüzü kulluğunun eksiklerini gösteren iki yönlü aynadır. RAB’lık yönüne bakıldığında mertebe itibariyle insandan daha izzetli bir varlık yoktur. Kulluk yönüne bakıldığında  ise tüm mertebelerin en aşağısındadır. Kul bir vakit  Rab bir vakit kul olur. İnsan RAB’lık özelliklerini taşıdığı zaman yaşayışı daralır. Çünkü kabı dolar. Kulluk özelliklerini taşıdığı zaman ise Hakk ile genişler, yani kabı genişler. Genellikle insanda RAB’lık ağır bastığı zaman nefs devreye girer , hata yapar.

Çünkü RAB’lık Özelliklerini taşıdığı dönem  kişi kendinde sınır göremiyor. Kul olan kişi ise aczini biliyor. Kendini yetersiz buluyor. Kabının dolduğuna inanan kişiye Allah ilmini vermiyor. Kulluk anında genişleyen kab  devamlı Allah ilmi ile takviye ediliyor.

KİŞİNİN KABI KALBİDİR. Her kap, yani  KALP kendi miktarı kadar dolar ve istidadı kadar FEYZ alır.
Sen Rab’bının kulu ol, Kulun RAB’bı olma.Yoksa bu ilgi nedeniyle ateşe ve erimeye mahkum olursun.

Allah’ın RAB ismiyle tecelli etmesi için bazı isimlerin vücut giymesi gerekir. Çünkü küll (zat) terbiye edilmeye muhtaç değil terbiye edicidir. Ama  cüz, yani parça, veya vücut giymiş isim bütünü idrak için terbiyeye ihtiyaç duyar. Biz yakin ehli isek bizim manamız olan Sema’mızda  Allah isimleri ile tecelli eder.

Bu tecelli maddemizde gerçekleşince eksik olur. Yaradılmışlıkta ortaya çıkan hal,  Allah’ın isimlerinin bozuk aynadaki tecellisi gibidir.