16 Kasım 2011 Çarşamba
KENAN – ER RIFÂİ
ES – SEYYİD EBU’L HASAN – ŞÂZELİ
18 Ekim 2011 Salı
13 Ekim 2011 Perşembe
İSLÂMİYET'TE BEŞ RAKKAMI:
Asl-ı
evvel, üzerine İslâmiyyet binâ olunan beş şeydir.
İslâm’ın
şartları beştir. Namaz kılmak, Oruç tutmak, Hacca gitmek, Zekât vermek,
Kelimeyi Şehadet getirmek.
Namazın
vakitleri beştir. Sabah, Öğlen, Akşam, İkindi ve Yatsı Namazı
Yaradılış
âlemleri beştir. Ahâdiyet, Ceberût, Melekût, Mülk ve İnsan-ı Kâmil.
Allah’ın
Resûllerinin yakınları beş kişidir. Hz. Ebûbekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali,
Hz. Muhammed.
Ehl-i
Beyt beş kişidir. Hz. Mûhammed, Hz. Ali, Hz. Fatma, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin.
Duyu
organlarımız da beştir. Semi (Duyma), Basar(Görme), Dokunma, Koklama, Tatma.
Sağ ve sol elin parmakları da beştir.
Âdem yaratılıp Nûr-ı Muhammedî alnında parladığında, melekler Allah’ın emri ile secde edip Nûr-ı Muhammedîyi selamladılar. Hâlbuki Âdem(a.s.) kendi alnındaki bu nûru göremiyordu. Onun için Cenâb-ı Hakk’a hitap ederek ‘’Ya Rabbi! Oğlum Muhammedin Nûr’unu görmek isterim. Alnımdaki yerini a’zalarımdan başka bir yerde görebileyim.’’ Niyazında bulunmuştu. Cenâb- ı Hakk bu nûru alnından alıp sağ elinin ŞEHADET parmağında gösterdi.
Âdem
bu Nûr’un işaret parmağında parladığını görünce ŞEHADET parmağını
kaldırıp ‘’Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve enne Muhammeden Resûlullah’’ demiş
idi. İşte bundan dolayı bu parmağa Müsebbiha (Şehadet) ismi verilmiştir.
Sonra Âdem ‘’Ya Rabbi! Benim sulbümde bu türlü nurlardan görmediğim başka var mıdır?’’ deyince Cenab-ı Hakk diğer parmaklardaki Nûr’ları da göstermiştir. Buna göre orta parmak Hz. Ebubekir, yüzük parmağı Hz. Ömer, serçe parmağı Hz. Osman, başparmak ise Hz. Ali olarak işaret edilmiştir.
Bu
beş Nûr’un sağ elin beş parmağa konulmasındaki hikmet, sen bu beş
parmağın başlarını, bu beş Nûr’un sahiplerinin muhabbeti üzerine Kabz ederek
(kapatarak), Resulullah ile ashabının aralarını ayırmaman içindir.
İki ayağın parmakları da beştir.
Sağ
ayağın parmakları beş vakit namaza, sol ayağın parmakları da (beş dirhemden
ibaret olan) Zekât’a işarettir.
‘’Allah her canlıyı bir tür sudan yarattı. Onların bir kısmı karnı üstünde yürür, bir kısmı iki ayağı üstünde yürür, bir kısmı da dört ayağı üzerinde yürür. Allah neyi dilerse onu yaratır.‘’ (Nûr sûresi – 45)
Karnı üzerinde yürüyenler yılanlar ve kurtçuklardır, iki ayak üzerinde yürüyenler insanlar ve kuşlardır, dört ayak üzerinde yürüyenler ise hayvanlardır.
‘’Hiç bir şey yoktur ki onu hamd ile tesbih ediyor bulunmasın.’’ (isrâ sûresi- 44)
Karnı üzerinde yürüyenler kıyamda ve rükûda duramazlar, dört ayak üzerinde duranlar kıyama duramaz ve secde edemezler. Allah Kâinat’taki her varlığın namaz ve ibadetini (ağaçlar ve duvarlar dâhil) insanda CEM etmiştir (Toplamıştır).
ÇÜNKÜ İNSAN KÂİNATIN GAYESİ VE ÖZÜ’ dür.
(İbn Arabî Hz. Şeceretü’l Kevn Syf. 72 -75)
11 Ekim 2011 Salı
İLAHİ İSİMLER
isimlerle olmaktadır. Alemdeki bütün varlıklar Allah ‘ın isimlerinin mazharıdır. Her isimde Allah ‘ın bir veya birkaç isminin tecellisi vardır. İsmin menşei sıfat, sıfatın menşei ise ZAT ‘tır. Bu isimler bir yönüyle isimlenene, diğer yönü ile ‘’hakikat ‘e’’ delalet eder. Dolayısı ile isimler birer nisbet olup bir ASLA rücu ederler.
1 Eylül 2011 Perşembe
ALLAH YOLU
TAVAF
HAYIR VE ŞER
Mesela bir öğretmen ders okutmak isterse, bu öğrencinin bilgisizliğini de ister. Çünkü öğrencinin bilgisizliği olmadan öğretme olmaz. Bir şeyi istemek onun Levazımını da istemektir. Bu öğretmen öğrencinin bilgisizliğini istemez. Böyle olsaydı öğretmezdi.
Ekmekçi para kazanmak için aç insan ister ancak açlığa razı değildir. Olsaydı ekmek satmazdı.
Aynı şekilde bir ordu komutanı hünerini gösterebilmek için savaş ister, ancak savaşa razı değildir.
5 Ağustos 2011 Cuma
KUTUP
27 Temmuz 2011 Çarşamba
İNSAN – ALEM
Bu şehrin dört kapısı vardır. GÖZ, KULAK, DİL ve EL.
Bütün mahlukat bir taraftan girer, öbür taraftan çıkar. Şehre girenler, aklın önünden geçmeden çıkmazlar.Kavrayış bunların kıymetçe, iyisini, kötüsünü seçer, beğendiğini alıkoyar, beğenmediğini salıverir.
Bu kafilelerden kimi göz kapısından girer, el kapısından çıkar. Yani görülerek girer, fiil, amel ve sanat olarak çıkar. Kimi kulak kapısından girer, dil kapısından çıkar.Yani işitilme suretiyle girer, söz halinde çıkar. Akıl da önünden geçenlerin resimlerini çeker, hayale verir. Hayal akıl defterinin sahibidir. Akıl da çektiği resimlerden beğendiğini alıkoyar, beğenmediğini salıverir.
22 Temmuz 2011 Cuma
KUR’AN’ IN CEVHERLERİ
HİCRET
Peygamber BEKKE olan vücudunda ruhunun hakikatini ortaya çıkarmak üzere Medine’ye göçmüş ve Ensar’in (Medineli sahabeler) gönlüne tecelli ederek Yesbir’i şehir, yani hakiki vücut haline getirmiş ve medeni kılmıştır.
20 Temmuz 2011 Çarşamba
HZ. MERYEM
Peygamberin nefsidir Meryem, bakiredir. Meryem suresi 26. Ayette, Meryem susar. Hakaretler artar, Meryem susmaya devam eder. Ne zaman nefs susarsa, o zaman RUH konuşur. Meryem’in kucağındaki İSA , ‘’Ben Allah’ın kuluyum. O bana kitabı verdi ve NEBİ yaptı.(Meryem suresi- 30) ‘’ diye bağırır.
Peygamberin dayandığı hurma dalı da, dünya nimetlerini istemeyip, İnsan-ı Kâmil derecesine ulaşmayı dilemiştir.
14 Haziran 2011 Salı
VAKİT
Bast ve Ünsiyet (yakınlık) cennete kadar devam eden makamlardır.
7 Haziran 2011 Salı
NOKTA - KÜN (OL)
2 Haziran 2011 Perşembe
25 Mayıs 2011 Çarşamba
AŞK, yaradılmışlığın ve onun devamının yegâne sebebidir.
İnsandaki gerçek aşk kişinin kendi içindeki kutsala duyduğu aşktır. İnsandaki tek gerçek şey, rûhudur. Rûh ise tamamen Allah’a aittir. Bir birey için doğumundan ölümüne kadar süren bütün yaşamı mânevî gelişimi ve tekâmülü içindir. Yeryüzü yaşamı bizim için bir okuldur. İnsanın bütün yaradılış sırrı, Hz. Âdem’de gizlidir. İnsanlar Hz. Âdem’in yaşamını araştırarak kendi varlıklarını okuyabilirler. İnsanın özü çamurlu, karanlık bir sudur.
Kaynakta ne zaman, ne mekân, ne başlangıç, ne de son, ne gece, ne gündüz, ne harfler, ne de sesler var. İnsan için gerçek değişim ancak varlığımızın köklerine dönmemizle mümkün olur.
Kusurlarımızın farkına varmaktır. Her an hayrette olmaktır. Her şeyi onun nûru ile görmektir.
BİRLİK, BERABERLİK, KUCAKLAŞMA, KAYNAŞMA.
Bunların hepsi insanın hayatta kalabilmesi için gerekli maddelerdir. Bunların hepsi rûha gıdadır. Bu sayede Îmân’ın sırrı ortaya çıkar.